7-Balık Umutlarını Tüketiyor

104 10 0
                                    


İçimden sürekli tekrar ediyordum. İki gün.

Murat'ın iki gün boyunca gelmeyeceğini Aslı ve Kerem'in geldiği akşam öğrenmiştim. Bana hiç haber vermeden ansızın hesapsızca gidivermişti. Telefon numarası ezberimdeydi ve biliyordum ki numarasını hala değiştirmemişti. Arayamamıştım ama o kadarını da yapmayacaktım.

 Murat'ın işinde önemli bir mesele varmış bu nedenle mutlaka İstanbul'a gitmesi gerekiyormuş demişti Kerem benim suratımın birden bire iyiden iyiye düştüğünü görünce dayanamamış olacaktı. 

Açıkçası Murat'ın bir şirketi olduğunu bilmemekle birlikte onun hala bir işi olduğunu bile bilmiyordum. İstese de mühendisliği bırakamayacağını söylediğimde inanamazdı bana. Ancak şimdi anladığım kadarıyla işine daha da sıkıca tutunmuştu. Sevinmiştim onun için, yani öyle demek isterdim ama bir de bakmıştım ki hiçbir şey hissetmiyordum.

İlk başta bundan daha kötüsü olamaz demiştim. Zaten ne zaman böyle düşünsem başka bir ek parça geliyor ve sen görürsün diyordu. Öyle de olmuştu. Benden tüm gücümü çeken şey başkaydı.

Gökçe'de onunla gitmişti. Bunları elbette Aslı'dan öğreniyordum. Gökçe biraz merak edince İstanbul'u hazır birliktelerken Murat'ta götürmüş onu. Eh iyi etmemiş mi? Ne varmış yani ikisi de bekar başarılı insanlarmış hak ediyorlarmış biraz seyahati. Gözlerini kısmış elinde elması koltuğa uzanırcasına yatmış yavaş yavaş pişkin bir ifadeyle söylüyordu tüm bunları. Murat'ın eşyalarını da ben odam da 'tembellik' ederken o vermişti ona. Neyse ki arkam dönüktü ona sadece duraksamış ve kapıyı açtığım gibi çıkmıştım evden.

Sıcak basmıştı bana. Ağzım kurumuştu ama susuz değildim. Kalbimi birisi tutmuş sıktıkça sıkıyordu. Tırnaklarımı geçirmiştim elime. Aslı'nın kalbini kıracaktım bu gidişle. Çok fena kıracaktım hem de. Acı aldığım şeylerden zevk duyması ona karşı yabancılaşmama neden oluyordu. Her zaman yanınızda olan bir dostun böyle hareket etmesini ne olursun olsun beklemiyordunuz. İçim erirken hançerliyordu beni. Dur artık hiç canım kalmadı ki diyemiyordum onun yerine neden diyordum ona sessizce. Beni okurdu ya eskiden şimdi de görmüyor muydu çaresizliğimi. Yoksa en kötüsü görüyor muydu?

Bunalmıştım ciğerlerim oksijeni iyi işlemiyormuş gibi geliyordu bu yüzden apar topar kendimi dışarı atmıştım. İşte o akşamın ilerleyen saatlerinde böyle git gide ormana doğru ilerliyordum. Sürekli ne yapacağımı düşünüyordum içimden artık hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Olmayan enerjimi de kullanmıştım daha fazla duygusal olarak var olamazdım. 

Bir süre daha ormanın karalığında ilerlerken arkamdan koşa koşa gelenin Kerem olduğunu fark etmiştim.

Mavi gözleri karanlıkta parlayan yegane şeylerdi beni gördüğünde durmuş ve soluklanmak için ellerini dizlerinde tutmuştu. "Bu karanlıkta gezmesen iyi olur. Murat sana dikkat etmemi söyledi. Haşlar yemin ediyorum." Demişti benim olanca gerginliğimi kırmaya çalıştığını görmüştüm.

Hayatı boyunca zengin babasının parasını yemiş hiçbir işe el sürmek istemeyen geceleri yaşayan gündüzleri uyuyan bir adamdı altı yıl evvel o. Tüm sorumluluklardan kaçardı tek isteği hayatını yaşamaktı, hayat dediğin bir gündü o da bugündü öyle derdi. Şimdi nasıl birisiydi bilmiyordum ama bildiğim bir şey varsa gördüğüm en az insan yargılan kişi olduğuydu hala. Hiçbir şeyi kafaya takmayan kişiliği bazen ihtiyaç duyduğum tek şeydi.

Kafa sallamıştım hızlı hızlı. "Doğrudur demiştir öyle. Başıma iş gelse herhalde ona kalacağımı sanıyor. Hasta bakıcısı olmak istemez hem ..."

Kerem kafasını onaylamaz anlamda sallarken lafımı bölmüştü. "Sizi sahiden anlamıyorum. Açıkça tuhaf bir durum bu... Yine de Murat'ın öyle düşündüğünü sanmam. Eskiden seni severdi o. Düşüncemin alamadığı kadar çok severdi. İnsan böyle sevdiği birisi için endişe eder." Dediğinde kendinden emindi. İçimden sadece bunun bir iyi niyet cümlesi olduğunu geçiriyordum. Öyleydi. Yine de iyi hissettirmişti onun öfkesiz dili.

Gerçek ve ÜstüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin