Gözlerimi kapı sesi yüzünden açtım.yatağımdan doğrulup odadan çıktım.kapıyı açtığımda karşımda bundan sonra beraber taşıyacağım dört kişi duruyordu.hepsi siyah giyinmişti."hala hazırlanmış" dedi Banu gözleriyle beni süzerek üstümde olan siyah şort ve beyaz üste baktığımda onların karşısında böyle olduğum için kendimi kötü hissetmiştim.ece pantolon ve üst giymişti.evren ve demir ise siyah takım elbise giymişti.banu bir lider gibi dizinin üstüne kadar yırtmaçlı derin dekolteli bir elbise giymişti."hemen şimdi gelmek zorunda mıyım?"dedim."hemen şimdi ve beraber gitmek zorundayız" dedi demir " bana hazırlanmam için beş dk verin " dedim ve odama doğru hızla girip kapıyı örtüm.normalde siyah giydiğim için dolabımda siyah elbise çok vardı.siyah bir crop giydim.altına dizimin biraz üstünde biten etek giydim.üstüme kısa bir ceket geçirip aynadan kendime baktım.Saçlarımı açık bırakmak yerine sıkıca at kuyruğu yaptım.zamanım olmadığı için dudağıma ruj sürüp odadan çıktım.kapının önüne geldiğimde Banu yanlarında yoktu.valizimi aldım ve çıktım." Çok havalı duruyorsun."dedi evren içinden geldiği gibi konuşması gülümsememe neden oldu." Sende baya iyi olmuşsun" dedim göz kırparak "hadi gidelim"diye araya girdi demir Ece yanıma gelip koluma girdi." Çok güzel olmuşsun."dedi sadece benim duyabileceğim bir sesle " teşekür ederim" dedi gülümseyerek beraber demir ve evrenin arkasından aşağı doğru indik.banu kapının önünde sabırsızca geziyordu.ece' bin kolunu bırakıp dışarı çıktım.yağmur ve toprak kokusunu ciğerlerim patlayana kadar içime çekmek istiyordum.bu mahrum kaldığım doğayla iç içe olmak istiyordum.gökyüzü ve yeryüzü o kadar uyum içindeydi ki kendimi fazlalık gibi hisetim.bunun nedeni Bulut'un diğerlerinin aksine beni bir odaya hapsetmesiydi." Off ben daha fazla bekleyemem." Arkamı döndüğümde Banu siyah bir arabaya bindi." valizleri yerleştirdiler hadi gidelim" dedi Ece Kırmızı bir arabanın yanında durarak.arabaya binmek ne kadar istemesem de buradan uzaklaşıp özgür olmak için arabaya bindim.ben ve Ece arkada evren ise öndeydi.arabayı görevlilerden biri sürüyordu.demir Banu ile gitmişti.pencereyi açıp rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin verdim.başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım.yaklaşık yarım saat sonra araba yavaşladı.arabadan indiğimde karşımda iki katlı bir ev duruyordu.pek lüks olmasada çok sirindi.valizimi arabadan çıkarmak için kapıyı açtığımda " dur ben alırım" diye araya girdi evren.insanların bana iyi davranmasını istemiyordum çünkü onlar iyi davranırsa bende iyi olmak zorundaydım." Gerek yok güçlü kollarım var" dedim ve valizimi alıp evin önünde durdum.herkes valizini aldıktan sonra demir cebinden bir anahtar çıkarıp kapıyı açtı.içeri girdiğimde bir tarafta merdivenler diğer tarafta bir kapı vardı.kapıdan içeri girdiğimde mutfak olduğunu fark ettim.herşey dekore edilmiş ve şıktı.mutfaktan çıkıp ilerleyince siyah deri bir koltuk hemen yanında televizyon vardı.merdivenleri çıktığımda diğerleride arkamdan geldi.uzun ve dar bir koridordu.altı tane kapı vardı." Bu senin odan Banu karşısı ise banyo yani ortak alan " dedi demir merdivenlerin hemen yanındaki odayı göstererek " burası senin Ece karşısı ise evrenin" dedi karşılıklı iki odayı göstererek " ve son olarak en sondaki oda beni karşıdaki ise senin " dedi.herkes odasına girdiğinde bende kendi odama girdim.tam benim zevkime uygun siyah ve beyazdı.pencerenin yanında yatağım diğer tarafta ise gardırop vardı.üstümdeki elbiselerden sıkıldığım için üstüme şortlu pijama takımı geçirdim.valizimdekileri dolabıma yerleştirdikten sonra kahvaltı yapmadığım için odamdan çıktım.alt kata indiğimde herkesin salonda oturduğunu fark ettim.demir gri bir esorfman ve beyaz bir üst gitmişti.evren ise bebek mavisi bir üst altında gri esorfman gitmişti.banu ve Ece ise benim aksime sade bir pijama takımı giymişti.kısa bir bakış atıp mutfağa girdim.dolabı açtığımda içinde çikolatalı süt görmeyi beklemiyordum.benim çikolatalı süt sevdiğimi sadece bulut biliyordu.dolap tıka basa dolu olduğu için atıştırmalık bişi bulmam zor olmadı.çikolatalı sütü de alıp masaya oturdum.salondan gülüşme sesleri gelirken istemsizce kedimi kötü hissettim.hemen karnımı doyurup odama çıkmak istiyordum.karnım doyduktan sonra çikolatalı sütümü alıp mutfaktan çıktım.merdivenlere doğru ilerlerken Ece bana seslendi "umut neden yanımıza gelmiyorsun?"dedi demir evrenle bir konu hakkında tartışıyordu.banu da onların bu hâline gülüyordu.banuyu daha önce hiç böyle görmemiştim." Yok biraz halsizim dinlensem iyi olucak"dedim.ece ayağa kalkıp yanıma geldi." Biraz otursan.ben yanlız kalınca çok sıkılıyorum sen nasıl katlanıyorsun?" dedi.sorduğu soru içimin sızlamasına neden oldu ne güzel dört kişilerdi birbirlerine kardeş olmuşlardı."eğer sende benim gibi dört yıl bir odada yanlız başına yaşasaydın yalnızlığa alışırdın." dedim cevap vermesini beklemeden odama çıktım.yatağıma oturup telefonumu ellime aldım.bulutu arayıp bu saçmalığın detaylarını öğrenmek istiyordum.telefon ilk çalışta açıldı." Alo..." dedi ona karşı hala öfkeli olduğum için direkt konuya girdim." Bana bu saçma sapan şeyin nedenini ve ne zamana kadar süreceğini anlat" dedim tek nefeste " öncelikle sizi bir araya toplamamızdaki amaç birbirinize daha yakın olmanız birkaç ay sonra beraber göreve gidiceksiniz." dedi bu söyledikleri bana ne kadar saçma gelse de başka şansım yoktu.benim kimden yoktu ve bu ekip benim artık yaşam döngümdü." Umut iyi misin?" dedi çekingen bir sesle " neden soruyorsun iyiysem daha kötü olmam için beni bu evden mi gelip alıcaksın?" dedim aklıma gelen herşeyi söyleyerek"umut akşam biraz daha konuşsak daha sonra istersen eğitmenin bile olmam " dedi Bulut benim sadece eğitmenim değil ailem olmuştu.iln buraya geldiğim zamanlar tüm eğitmenlerin ne kadar sinirli ve acımasız olduğunu görmüştüm ama bulut bana karşı hep sakin ve maerhametliydi.onun bu konuşmayı hak ettiğini düşündüm." Tamam çok geç olmadan gelip beni alırsın." dedim."teşekür ederim umut " dedi ve telefonu kapattım.çikolatalı sütümü alıp içtim.dışarıyı o kadar özlemiştim ki neredeyse küçük çocuklar gibi koşup oynamak istiyordum.evdem çok uzaklaşmamız şartıyla dışarı çıkmak serbesti.eğitimler dışında hiç spor yapmıyordum.yatağımdan kalkıp odadan çıktım.aşağı indiğimde onlara haber verip vermemek arasında kararsız kaldım.kapının önüne geldiğimde" Umut"arkamı döndüğümde Demirle karşılaştım.arkasımda diğerleri vardı ama onlar oturuyordu.
"Efendim" dedim gayet sakin bir sesle " nereye gidiyorsun?" dedi baştan aşağı beni süzerek " biraz hava alıcam." dedim bunu neden sorduğunu sormak bile istemiyordum." Hava kararmak üzere birazdan yemek yiyicez " dedi sanki bunu söylerken temkinli olmaya çalışıyordu." Akşam yemekte evde yokummsiz yemeğinizi yiyin afiyet olsun."dedim ve arkamı döndüm." Umut üstüne bişiyler al hava soğuk" dedi Ece arkamı dönüp tek tek hepsine baktım."ben donmayı bile özlemişim."diyip arkamı döndüm ve evden çıktım.soğuk havanın yüzüme vurmasıyla kendime geldim.ev cadde üstündeydi az ileride park vardı.parka kadar yürüdüm parkta bir banka oturup kafamı dinlemeye çalıştım.temiz havanın verdiği rahatlık hissini özlemiştim.hava kararmaya başlayınca eve döndüm.mutfakta yemek yedikleri için rahatsız etmemek için odama çıktım.telefonuma mesaj gelince Bulut'un geldiğini anladım.çünkü
Sadece Bulut'un numarası bende var.yemek için üstüme her zamankinin aksine ip askılı beyaz bir crop altına ise gri bir şort giydim.Son olarak saçlarımı özgür bırakıp aşağı indim.hızlıca evden çıktım.bulut her zaman olan neşesinin aksine daha durgundu.mavi ışık saçan gözleri kırmız olmuştu altı ise mor halkalarla kaplıydı.yanına doğru gittiğimde beni görünce gülümsedi."evet nereye gidiyoruz?" dedim armazdaki samimiyeten uzak bir şekilde ama içten içe onu görmek beni mutlu ediyordu." Normalde evin etrafından belirli bir uzaklıkta ayrılabiliyorsun ama ben yanında olduğum için şehir dışı olmayana kadar fark etmiyor.bu yüzden istersen sahile yakın bir yere gidelim hem görmeyeli uzun zaman olmuştur." dedi beni mutlu etmeye çalışarak alayla güldüm " doğru ben diğerlerine göre hiç görmedim "dedim." Hadi gidelim." dedim arkasını dönüp siyah bizim geldiğimizin aksine daha küçük ama lüks arabayı gösterdi.arabaya doğru ilerleyip ön koltuğa oturdum.sürücü koltuğuna oturduğunda ikimizde sesizdik.radyodan rastgele bir şarkı açtım.
Gel, yaralarını ben sarayım.
Ömrümü ömrüne katayım.
Bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım.Şarkıyı duyunca başımı koltuğa gömdüm çünkü ağlamak istemiyordum.
Ah, canımı yakıyor.
Ah, beni öldürüyor.
Ah, canımı yakıyor.
Ah, beni öldürüyor.Tek güvendiğin insanın arkandan iş çevirdiğini tanımadığın insanlardan öğrenince bir ahmak gibi bakakalıyorsun.
Bulut'un kendine göre açıklaması olabilirdi ama ikna olmazdım çünkü onlar birbirlerinin yanında mutlu olabiliyorlardı.birbirlerinin yaralarını sarabiliyorlardı." Umut" Bulut'un sesiyle kendime geldim.araba ne zamandan beri hareketsizdi bilmiyorum.inip karşımda eşsiz bir manzara görünce şaşırdım.manzaranın izlenimi için yapılmış restoran oldukça iyi görünüyordu.buluta arabadan inince restorana doğru ilerledik rezervasyonu Bulut'un yaptığını öğrenince benim geleceğime emin olduğunu fark ettim.bulut asansörden korktuğumu bildiği için merdivenlere yöneldi.üstümdeki kıyafetlerle kesinlikle buraya ait değildim." Neden böyle bir yere geleceğimizi haber vermedin?" dedim sessizliği bozarak " neden beğenmedin mi?" dedi bana dönerek " hayır sadece... neyse boşver" dedim.üst katta bize ayrılan cam kenarı sahildeki insanları ve sahili çok güzel gösteriyordu.bulutla oturduğumuz da garson sipariş için geldi." Ben mantı alabilir miyim? İçecek olarak ise kırmızı şarap" dedi garson bana dönünce "aynısından " dedim zaten çok aç değilim.garson yanımızdan uzaklaşınca buluta döndüm " evet konuşmak için beni çağırdınız eğitmenim " dedim eğitmenim kelimesini bastırarak bu ilk geldiğim zamanlar ona hitap etme şeklimdi." Biliyorum çok büyük bir hata yaptım hata aptalık ettim ama o zamanlar benim ilk eğitmen olduğum zamanlardı ve seni öyle görünce daha fazla hırpalanma istedim eğer o zamanlar yeni birini tanısaydın ona çabuk güvenebilrdin.yani ben öyle düşünmüştüm.daha sonra senin gelişimini fark edince iyi bişi yapıyorum sandım." dedi gözleriyle ne tepki vereceğimi inceliyordu.garson yemekleri hızlıca masaya indirip uzaklaştı"o zamanlar tek güvendiğim kişi sendin seni bir abi bir kardeşim olarak gördüm hep ama senin böyle bir şey yaptığını duyunca başımdan aşağı kaynar su döküldü hemde her defasında her yeni bir şey öğrendiğimde bulut benim gücüm kalmadığında sana sırtımı yaslardım.ama şimdi benim gücüm kalmadı ve ben yerdeyim"dedim apaçık duygularımı ifade ederek "bir daha böyle bişi olmasına izin vermem kardeşim lütfen bana güven " dedi.buraya gelirken onu affetmek için gelmemiştim ama şuan yavaş yavaş yumuşuyordum." Sana güveniyorum " dedim gülümseyerek ondan sonra bulut eski haline döndü yemeğimizi yedikten sonra biraz yürüdük daha sonra beni eve bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUK TUTMAYAN YARALAR
Ficção AdolescenteDerin yaraların iyileşmesi için zamana ihtiyaç vardır ama zaman olmayınca yaralar kapanmaz.Bazen zamanın olsa bile yaraların o kadar derin olur ki kabul tutmaz benim yaralarım çok derindi.kabuk tutması imkansız bir olay olmuştu bunu dile getirmesem...