26.05.2022
lee minho
pure'un kapısının önündeyim. girip girmemekte tereddüt yaşıyorum. han jisung'u görmek istiyor muyum, yüzüne bakabilecek miyim bilmiyorum. aşırı gerginim.
kapının önünde salak gibi durduğumu arkamdan iki kişi gelince anladım. grubun gitaristi ve bateristi aceleyle içeri girdi. kapı açıldığı sırada içeriye bakmaya çalıştım. han jisung yoktu.
geri dönmeyi düşündüğüm anda tam geriye giderken han jisung tam dibimde belirdi. çarpışmak üzereydik resmen. "oh." dedi geri çekilirken.
birbirimizden uzaklaşırken kafamla selam verdim. "selam."
"merhaba." gerginlikle ona bakmaya başlamışken o bana göre çok daha rahattı, hatta aynıydı. garipliği bozmak için elimle gitarını işaret ettim. "farklı gitar mı getirdin?"
"hmhm," diye onayladı beni. "bugün sesim pek iyi değil ama çalmak zorundayım."
elimi hırkamın ceplerine atıp yerimde sallanırken konuyu değiştirdim. "çıkışta biraz sigara içebilir miyiz?" dedim. amacım konuşmaktı aslında, bunu anlayacağını düşünerek söylemiştim.
"sigara sendense olur." gülümseyerek açık kapıya doğru ilerlemeden hemen önce kafamı salladım. "benden."
"tamam o zaman. şimdi gitmem gerek, görüşürüz." dedi ve gülümseyerek açık kapıdan içeri girdi.
konuşmayı kazasız belasız atlattığım için mutluydum, bu yüzden içeri girip girmemekte tereddüt yaşamak yerine jisung'un açık bıraktığı kapıdan içeri girdim.
girdiğim an sigara kokusu beni karşıladı. bunu takmadan odanın köşesindeki, iki gün önce yattığım yere geri oturdum.
han jisung'a yaptığımın ayıp olduğunun farkındaydım. ancak anlayamacağı şeyler vardı ve ne kadar ona yansıtmış olmam beni kötü hissettirse de zamanı geri alamazdım. yine de sorunumun ne olduğunu bilmeyen insanlara böyle davranamazdım.
kendime içki söyleyip çalmalarını bekledim sadece. tek dileğimse uyuyakalmamaktı.
saatler geçti, ben uyuyakalmadım, han jisung tekrardan gözlerime bakarak şarkı söyledi ve ben sigaramı içtim.
"dinlediğiniz için teşekkürler, hepinize iyi geceler." han jisung mikrofonu bırakıp gitarını çantasına koydu ve sahneden inip yanıma geldi.
terlemiş olduğunu yakından farkettim. oturduğum masadan kalktım ve yanına geldim. "içiyor muyuz sigara?" dedi fısıldayarak. büyük ihtimalle arkadaşlarının duymamasını istediği için fısıldayarak konuşmuştu.
"içiyoruz, gel." dedim ve takip etmesini istedim. ilk gün karşılaştığımız yere geldik ve yine aynı yerlere oturduk.
cebimden sigara paketini çıkartıp han jisung'a uzattım. "al."
gülümseyerek aldı elimden sigarayı. ancak dikkatini bir şey çekmiş gibi çattı kaşlarını. "oh, saklıyor musun hâlâ sigarayı?"
hangi sigaradan bahsettiğini anlamak için sigara kutusunun içine baktım. o sigara dalının üstünden üç-dört tane daha sigara paketi almama rağmen asla bıkmadan yeni sigara paketinin içine koymuştum belki bir gün cesaretimi toplayıp da ararım diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing's gonna hurt you baby
أدب الهواةhan jisung & lee minho (slow update) cigarettes after sex, olarak adlandırılan kafenin genel olarak sevgililerin geldiği, rahatça içip eğlenebildikleri ancak diğer odalara göre oldukça sakin ve melankolik olan odası. pure. gümüş saçlıyla ilk tanışıp...