Ormanın derinliklerinde, en gizli ve insan ayağı değmemiş yerlerinde kim bilir nasıl güzel çiçekler vardır. İnsanın elinin değmediği her yer, doğal olarak büsbütün bir güzelliğe sahip oluyordu zaten. Ancak ben bu kuralı çiğneyip doğayı arşınlıyordum, güzel kokulu çiçekleri bulup kendi saksıma ekmeyi bir hayli seviyordum. Çünkü her sabah onların etrafa yaydığı mis kokuyla uyanmak asabi ruhumu sakinleştiriyordu. Şimdi ise hazine bulmuş kadar mutluydum çünkü yılın belirli günlerinde açan çok özel bir çiçeğe denk gelmiştim. Tam ona uzandığım sırada ileride gördüğüm bitki ile hayranlıkla ağzım açık kaldı.
"Aman tanrım! Ne kadar güzelsin.."
Yavasça yanına gidip dizlerimin üstüne çöktüm ve üstüme bulaşan toprağa umursamadan parmaklarımı nazikçe çiçeğe dokundurdum. Resmen ışık saçıyordu!
Onu incitmemek için son derece dikkatli bir şekilde okşadım hassas yapraklarını."Sanırım sen Kelith olmalısın. Bir kitapta görmüştüm çizimini, ama yakından daha güzelsin.."
Gözlerimi kapatıp çiçeğe yaklaştım ve derin bir nefes çektim içime. Muazzam kokuyordu. Ezip de esans yapmaya kıyamazdım. Yanımda getirdiğim minik sepeti toprakla doldurdum ve ortasına bir çukur açıp yeniden çiçeğe yöneldim. Hiç dikeni yoktu, fazlasıyla savunmasız duruyordu.
"Eğer seni kopartırsam bu saksıda yaşayabilecek misin?"
Çiceğin bana ilahi bir şekilde cevap vermesini umsam da öyle birşey olmadı. Bir umut ikna etmeye çalıştım hem onu hem kendimi.
"Gerçekten çok iyi bakarım sana. Her gün suyunu veririm, güneşin önüne koyarım, seninle konuşurum.."
Sonra aklıma belki de bunları sevmeyecek oluşu geldi. Ormanda gölgelik bir yerde yetişmişti. Güneş ışığından ziyade kendi ışığını yansıtıyordu. Yetiştiği toprak da fazla ıslak değildi. Kuru ortam seviyordu demek ki. Üstelik herkesten uzakta, bir başınaydı. Öyleyse yalnızlıktan hoşlanıyor ve kimsenin onu görmesini istemiyor olabilirdi. Kısacası ona sunacağım hiçbirşey onu mutlu etmezdi. Keyifsizce not defterimi çıkartıp kömür kalemimi aldım ve hızlıca küçük bir portresini çizdim.
"Seni bu deftere bakarak hatırlarım bende ne yapalım.."
Bir kez daha dokundum güzel yapraklarına ve gülümseyerek ayağı kalktım. Saksıyı geri boşaltıp defterle birlikte çantama atarken oradan uzaklaştım ve saçlarımı dağıtan tatlı esintiye aldırmadan evimin yoluna koyuldum. Çok geçmeden küçük ahşap kulübeye varınca içeri geçip çantayı kenara attım. Bugün çok sevgili Alfamızın(!) bilmem kaçıncı yılını kutlayacakmışız halk olarak. Ben buraya yeni taşındığım için ilk defa böylesine bir kutlamaya şahit olacaktım ancak oraya eğlenmek için gitmeyecektim elbette. O kaba herifin herhangi birşeyini kutlamaya niyetim yoktu. Benim amacım tören alanında dağıtılacak olan ücretsiz üzüm şarabı ve lezzetli yiyeceklerden yararlanmaktı. Midem her zaman beynimden önce gelirdi benim için. O yüzden bugün bütün ikramlardan ölümüne yiyip evime dönecektim. Evet, planım tam olarak buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂİRES'İN UYANIŞI
FantasyYeri göğü inleten kükreyiş bütün vücudumun korkuyla titremesine neden olmuştu. Ellerimle kulaklarımı kapatıp gözlerimi yumdum sımsıkı. Dudaklarımın arasından kaçan hıçkırığın ardından aniden kıyamet sona erdi. Şimdiyse duyduğum tek şey kendi nefes a...