Sabahleyin yorgunluktan Maylo'yu zamanında dışarı çıkarmayı başaramamıştım.
Şu anda Maylo geç kaldığımızı hatırlatmak istercesine yüzümü yalayarak beni uyandırmaya çalışıyor, ben ise değil yataktan çıkmak gözlerimi bile açmakta zorlanıyordum.
Hala kendime gelemediğim için yavaşça iterek Maylo'yu yanımdan uzaklaştırdım.
"Tamam kızım, kalkıyorum şimdi. Bana beş dakika daha müsaade et, önce uykum bir açılsın."
Maylo dediklerimi anlamış gibi yatağın üzerine uzanarak sabırla kalkmamı beklemeye başladı.
Onu daha fazla bekletmek istemiyordum, kendimi zorlayarak yataktan kalktım ve sabah rutinini halletmek için sarsak adımlarla banyoya ilerledim.
İşim bitince üzerime kot pantolon, tişört geçirdim ve dışarı çıkacağımızdan Maylo'nun tasmasını üzerine taktım. Cebime bir poşet ve tek kullanımlık eldiven sıkıştırdığımda artık gitmek için hazırdık, birlikte merdivenlerden aşağı inmeye başladık.
Maylo sabah gezintisine geç kalmış olduğu için dışarı çıkma konusunda oldukça sabırsızdı. Merdivenlerden koşarcasına iniyor, ben de onu zapt etme konusunda bayağı bir zorlanıyordum. Merdivenlerden aşağıya yuvarlanmamak için makaralı gezinti tasmasının ipini sonuna kadar açtım. En sonunda dışarı çıkmak için giriş katın merdivenlerine ulaşmıştım ki güm diye bir ses duydum. Maylo'ya bir şey olduğu düşüncesiyle kalan basamakları korkarak indiğimde, yere boylu boyunca uzanmış Kürşat ve onun göğsüne oturmuş yüzünü yalayan Maylo ile karşılaştım. Lanet olsun! Sabah sabah bütün terslikler beni buluyordu. Buraya taşındığımdan beri Maylo yüzünden başıma gelmeyen iş kalmamıştı.
Kürşat yattığı yerden "Al şunu hemen üzerimden!" diye bağırıyordu. Daha fazla bağırıp milleti rahatsız etmesin diye hemen harekete geçtim ve Maylo'yu kucağıma aldım.
Kürşat sinirli bir şekilde yerden kalkarken oldukça yorgun ve uykusuz görünüyordu. Dün üzerinde olan koyu renk takım elbisesini ve beyaz gömleğini hala değiştirmemişti. Demek ki eve gelmemiş, geceyi dışarıda geçirmişti ve biz de şansına dışarı çıkmak için tam zamanını bulmuştuk.
Mahcup bir ifadeyle "Kusura bakmayın Kürşat Bey. Şimdiye kadar Maylo benim dışımda kimseye bu kadar yakın ilgi göstermemişti. Muhtemelen sizi sürüsünden yani aileden biri olarak kabul ediyor," dedim.
"Köpeğinize sahip çıkarsanız çok sevinirim, bir daha böyle bir durumla karşılaşmak istemiyorum. Allah korusun başımı düşerken sert bir şekilde yere çarpabilirdim. Verilmiş sadakam varmış, ucuz kurtuldum." Kürşat bu arada eliyle başının arkasını ovuşturmayı ihmal etmiyordu. Canı çok yanmış olmalıydı. Ayrıca berbat görünüyordu; Uykusuzluktan gözlerinin altı koyulaşmış ve saçları da darmadağınık olmuştu.
"Kendinizi iyi hissetmiyorsanız sizi hemen doktora götürebilirim. Bu arada söylediklerinizde çok haklısınız kızım ve ben sonuna kadar suçluyuz."
"İstemez. Doktora gitmeye gerek yok."
Bu istemez lafını duymaktan artık iyice gına gelmişti. Anlaşılan Birol bu lafı abisinden kapmıştı. Gerçi abisi Birol'dan daha genç görünüyordu. Kürşat'a abi diye seslendiğine göre ona oldukça saygı duyuyor olmalıydı.
Kürşat yanımdan geçip merdivenlere yönelirken homurdanmadan edemedi. "Unutmayın Çakır Hanım kötü köpek yoktur, kötü sahibi vardır. Lütfen ona göre önleminizi alın."
Bu adam bana sabah sabah laf mı sokmuştu? Ben hiçbir zaman kötü bir sahip olduğumu düşünmemiştim, resmen daha kendime gelmeden bu adam benim sinirlerimle oynuyordu. O an bir daha böyle bir olay meydana gelmesin diye, merdivenlerden inene kadar Maylo'yu kucağımda tutmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (Tamamlandı)
General Fiction"Bir daha pire torbası dersen senin cici bir abi olmadığını ona söylerim. Maylo'nun bunu duyunca ne yapacağını tahmin ediyorsundur." Ilgaz gözlerini devirdi. "Biliyorum, popomu ısırır." Tekrar sırıttım." Aferin, Maylo gibi sen de çabuk öğreniyorsun...