0.2

156 3 2
                                    

Hasan Hoca benden birine keman dersi vermemi isteyince kabul etmiştim. Ücreti xe gayet iyiydi. Elimde ekstra bir kazanç olması her açıdan iyi olurdu. Eşyalarımı çantama atarken kapıdan çıkam Sanem bana seslendi. "Pişt. Dersten sonra bize gelsene. Sohbet ederiz" kafamı aşağı yukarı sallayıp öpücük attım. "Gelirim" müzik sınıfına ilerlerken saçımı düzelttim. İlk defa birisine bir şeyler öğretecektim. Heyecan vericiydi bu durum açıkcası. İçeri girdiğimde karşımda oturmuş bir bacağını dizine atmış Çağrı bana gülümsüyordu. Şaşkınlıkla kapının girişinde durup sınıfa baktım. Sadece o vardı. "Merhaba" dediğinde yüzüne tekrar baktım. "Merhaba?" ayağa kalkıp yanıma geldi. "Hadi gidelim" kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım. "Nereye gidiyoruz?" tatlı tatlı yüzüme gülümsediğinde dümdüz yüzüne baktım. Cevap almadan hareket etmeyeceğimi anlamış olmalıydı ki derin bir nefes verdi. "Bizim çocuklarla garajda çalışıyoruz biz hep. Daha rahat olur çalışması" yürümeye başladığında peşinden hızlı hızlı adımladım. "Ben sana mı öğreteceğim? Hasan hoca bana başka birinden bahsetmişti sanki?" o kadar hızlı yürüyordu ki koştura koştura peşinden gidiyordum. Nefes nefese kaldığımda durup seslendim. "Biraz yavaşlar mısın? Yoruldum" durup bana baktı. Hızlı yürüdüğünü farketmemişti herhalde. Bende daha ne yaşandığını kavrayamamıştım. Normaldi yani. Yanına yaklaşıp iki elim belimde eğilip nefeslendim. "Pardon." kafamı aşağı yukarı sallarken dik durup suratına baktım. "Önemli değil. Gidelim hadi" peşimden gelirken artık beni onu depoya götürüyor gibi duruyordum. "Sen garajın yerini biliyor musun?" omuz silktim. "Bilmeyen mi var?" gülme sesi duyunca ona dönüp bakmamak için büyük bir irade kullanarak ilerlemeye devam ettim. "Ben Çağrı bu arada" dediğinde gülerek durup suratına baktığımda göz devirdim. "Hadi canım. Ben de Kumsal" evet evet biliyorum hiç yıllardır hoşlandığım çocukla konuşuyor gibi değilim. Ama dediğim gibi... Ben Çağrının takıldığı o kızlardan olamazdım. Anladınız mı? Bana aşık olsa bile inanmazdım ki ona. Neyse. Garaja geldiğimizde durup Çağrının kapıyı açmasını bekledim. Evet yeri biliyordum ama içeri de pat diye girecek değildim. İçeri girdiğimizde tüm ekip sohbetlerini kesip bize baktılar. Utku zıplaya zıplaya adımlayıp yanımıza geldiğinde gülümsedim. Bu çocuğun enerjisi tatlıydı. "Selam tırtıl" kaşlarımı kaldırdığımda gülümseyerek saçlarımı karıştırdı. "Tırtıl?" dediğimde bir şey demeden Çağrıya baktı. "Eee kız kardeşinle tanıştırdın mı tırtılı?" Çağrı boğazını temizlediğinde kaşlarım daha da havalanabilirmiş gibi Çağrıya döndüm. "Senin kız kardeşin mi var?" her ne kadar ses tonumu sakin tutsam da şaşkınlığımı gizleyememiştim. "Tabii var. Bizden bile saklıyor hatta kız kardeşini" Yiğit dalga geçer gibi konuştuğunda bu sefer gözlerim ona döndü. "Benimle dalga mı geçiyorsunuz?" Pırıl ayağa kalkıp yanıma geldi ve koluma girdi. Beni oturdukları yere ilerletirken konuşmaya başlamıştı. "Aralarında ufak bir espri diyelim. Sen çok takılma bunlara. Ben Pırıl" saçımı kulağımın arkasına alırken başımı salladım. "Memnun oldum ben Kumsal" Utku ve Çağrı da fısıldaşırken peşimizden geliyorlardı. "Peki ben gerçekten kime keman öğreteceğim? Şaka yapmadan yanıtlayın lütfen" bu sefer lafa Tugay girdi. "Bundan biz de emin değiliz. Bence Çağrıya soralım." hepimiz Çağrıya dönünce sırıttı. "Ben keman öğreneceğim" herkes şaşkınca ona bakınca omuz silkti. "Ne var olum. Bateristler keman çalmak isteyemez mi?" Utku mırıldanınca anlamayarak ona baktım. Sanki benim adımı söylemişti ama... Yüzüme şapşal şapşal sırıttığında derin bir nefes verip sırtımdaki keman çantasını ilerdeki masaya bıraktım. "Her neyse. Başlayalım." Yiğitin ayaklanmasını duyunca elimde kemanla dönüp ona baktım. "Hiç Çağrının gıygıy keman çalmaya çalışmasını dinleyemem. Ben kaçıyorum" elini arkasına bakmadan havaya kaldırıp indirince diğerleri de ayaklandı. "Valla benim de bunu alacak beynim yok. Sizi izlemeyi isterdim ama başka sefere artık" Çağrı sert bakışlarını Utkuya çevirince Utku omuz silkip Çağrıya öpücük attı. "Çenene kuvvet kardeşim" Tugayda bu cümleyle ayağa kalkıp Pırılın elini tuttu. Pırıl boştaki eliyle bana gülümseyerek el salladığında bende gülümseyerek elimi kaldırdım ama sallamadım. Hepsi çıktığında garajdaÇağrı ve ben kalmıştık. "Hasan Hocaya neden yalan söylediğini anlamasam da... Sana keman öğreteceğim" Çağrı yanıma ilerleyip kemanı elimden aldı. "Sadece herkesin bir konuda profesyonel olması gerektiğini düşünüyor. Söylemek istemedim" bu kesinlikle yalandı ama umursamayıp kemanın yayını tutma şeklini yüzüne doğru uzatıp gösterdim. "Böyle tutacaksın!" Çağrı ben suratına yayı uzatınca irkilerek geri çekildi. "Tamam... Öyle tutarım" ani hareketim ona garip gelmişti. Gardımı düşürmeyi istemiyordum ve düşürmeyecektim de. Ayrıca hangi bahaneyle benden ders aldığını anlamıştım. Beni güzel bulmuştu ve yatağa atabileceğini ya da birkaç gün takılabileceğini sanıyordu. Çok beklersin canım. Yanlış duvara tosladın. "Tamam şimdi önce elini yaya alıştırmamız lazım. Daha sonra çalmaya başlarsın.. Şu telde çalış. Sonra diğer tellerde sırayla alışırsın." çalmaya başladığında yüzünü inceledim. Yaya alışmaya çalışıyordu ve bazen eli kaydığı için yüzünü buruşturuyordu. Gülümseyerek keman çalışından daha çok suratına odaklandım. Ne kadar güzel bir çocuktu bu. Kirpikleri, çenesi, dudakları... Sanki böyle bir heykeltıraş hayatının en güzel heykelini yapmaya çalışmış gibiydi. Öyle özenli, öyle kusursuzdu ki. Göz göze geldiğimizde durup hafifçe gülümsedi. Hemen dudaklarım dümdüz hale gelirken kollarımı önümde bağladım. "Çalmayı bırakma. Isınman lazım." şaşırdığı gözlerinden belliydi ama hemen suratını stabil hale getirip kemanı çalmaya devam etti. Kendime gelmem lazımdı. Tekrar öyle yakalanamazdım. O yüzden garajı incelemeye başladım. Garajın duvarları spreylerle boyanmıştı. Kendi grup isimleri yazıyordu eşyalarının durduğu yerde. "Relax" bir Rock grubu için garip bir isimdi. Duvarın önünde bateri, iki yanda iki gitar ve en önde de mikeofonun durduğu bir yer vardı ve diğer duvara da bir koltuk atmışlardı. İkinci elciden alınmış eski bir koltuk olduğu belli oluyordu. Hemen yanında da bir masa vardı. Keman çantasını koyduğum masa oydu. "İstersen ben çalışırken oturabilirsin. Ayakta beklemene gerek yok" kafamı sallayıp etrafı incelemeye devam ettim. Oturasım yoktu. Baterinin yanına ilerleyip davullardan birine dokundum. Keman sesi devam ediyordu o yüzden Çağrıya hiç bakmadım. Acaba ben bateri öğrenmek istesem öğretir miydi? Ders ücreti yerine.. Dudaklarımı büzüp başka bir duvara ilerledim. Bunu ondan isteyemezdim çünkü takıldığı tüm kızlara baterisini kullanarak havalanmıştı. Emindim. Bir duvarda hepsinin baş harfleri vardı. Ekstra olarak Tugayın T'sinin yanında farklı bir boyayla P yazıyordu. Gülümseyerek Çağrıya doğru dönüp ilerledim. Çalarken beni izlediğini farketmemiştim ama şu an göz göze geldiğimizde bunu tahmin edebiliyordum. "Parmaklarım katılaştı sanırım" dediğinde gülerek yayı elinden aldım. "Olur öyle. Biraz sık-aç yap. Rahatlasın devam edersin" dediğimi yaparken bana bakmaya devam etti. Ben de dümdüz onun suratına baktım. Kalbimin sesini duymuyor oluşu işime geliyordu. "Keman çaldığını hiç duymadım" dediğinde suratını inceledim. "Daha ilk defa tanıştığımız için olabilir mi?" kafasını iki yana salladı. "Müzik sınıfında da hiç çaldığına denk gelmedim" kaşlarım havalanırken hemen kendimi düzelttim. Sınıfta da beni farketmiş miydi? Ben beni gördüğünü hiç düşünmemiştim. "Öyle denk gelmiştir" kafasını iki yana sallarken yayı elinden aldı. İnanmadığı belliydi. "Bir gün çaldığını duymak isterim" kafamı salladım. "Beraber bazı parçalara çalışırız. Tabii kemanı çalmayı gerçekten istiyorsan" koltuğa oturup onu izlemeye başladım. "Devam et bakalım. Parmaklarını izleyeceğim" kafasını sallayıp çalmaya başladı. Kavramıştı bu işi...

🎻🎻🎻

Yaklaşık yarım saat sonra kapı pat diye açıldığı sırada Çağrıya keman çalarken notaların altında bulunan yarım üst, yarım alt kısımlarını gösteriyordum. Yiğit elinde bir poşetle içeri girdiğinde diğerleri de sırayla içeri girdi. "Biz kurt gibi acıktık. Sonra dedik ki siz de acıkmışsınızdır. Beraber yiyelim diye hepimize döner aldık" Utku gülümseyerek arkasından yanımıza geldi. "Tabii başka şeylerle doymadıysanız" kaşlarımı çatıp ona baktığım sırada Çağrı dirseğini Utkunun karnına geçirdi. "Bir dahaki başka yerlerine gelecek" bende kızgın bakışlarımı gördüğünü farkettikten sonra yanıma gelen Pırıla dönüp gülümsedim. "Kumsal ya biz okulda neden hiç bir araya gelmedik?" dönerini alıp kağıdını yırtarken Tugay bana da bir döner uzattı. Teşekkür ederek alıp bende poşetini yırttım. Koltuğun köşesine oturmuştum. Yiğit, Utku ve Pırıl koltuğa oturmuşlardı. Koltuğun diğer köşesinde dönerleri dağıtmayı bitiren Tugay oturuyordu. Yanımda ayakta duran kişi de Çağrıydı. "Bilmem. Sen kendi arkadaşlarınla takılıyorsun. Ben de benimkilerle." ağzındaki döneri bitirip bana döndü. "Aslında tam olarak o yüzden değil. Herkese çok sert bakıyorsun. O bakışlarla bakarken yanına gelemem istesem de" tatlı tatlı söylüyordu ve kaşlarımı kaldırıp ona bakmama neden oldu. Dudağımın kenarına akan sosu silmek için parmağımı uzatırken peçeteyle silindiğinde şaşkınca Çağrıya döndüm. Elindeki peçeteyle dudağımın kenarını siliyordu. Zorlukla yutkunurken peçeteyi aldım. "Teşekkür ederim" gülümseyip dönerinden ıssırdı. Dumura uğramıştım. Hem de her şey yüzünden. Dengem şaşmıştı resmen. "Ben sert bakmam ki!" diye şaşkınca Pırıla döndüğümde Utku kahkaha atmaya başladı. "Kızım deli misin? Ben bile gördüm senin o bakışlarını" şaşkınca koltuğun kenarından kalkıp onlara döndüm. "Ya bakın, sert bakmıyorum" Çağrı gülerek benim yerime oturdu. "Boşver onları. Güzel bakıyorsun" şaşkınca ona döndüğümde gülümseyen suratı hemen düzleşti. "Yani bizimkiler herkesle dalga geçer. Takılma demek istedim" Tugayın hareketlendiğini farkedince ona döndüm. "R" ağzıyla Çağrıya doğru bir şey demişti ama yakalayamamıştım. Herkes sırıtırken hiçbir şey anlamayan ben yüzlerine bön bön bakıyordum. Döneri yarım bırakıp - zaten bitiremezdim- kemana ilerleyip toparlanmaya başladım. "Hey, nereye?" Çağrı yanıma geldiğinde yüzüne baktım. "Ders bitti. Eve gidiyorum izin verirsen" şaşkınca bana bakmaya başladığında tekrar keman çantasına dönüp eşyaları topladım. "Ben bırakayım" diye peçeteyle yüzünü ve ellerini temizlemeye başladığında kafamı olumsuz anlamda salladım. "Abim görmesin şimdi. Ben kendim giderim" tamamen bahaneydi ama kafasını salladı. "Mahalleye kadar gelebilirim. Hava karardı" böyle yapması çok tatlıydı ama kendimi sinirli hissediyordum. Sabah beri yapılan imalar hoş gelmiyordu. Yani bilmiyorum. Hoş olmayan şeyi bile anlamamıştım. Kendimi aptal hissetmekti canımı sıkıp beni sinirlendiren "Çağrı arkadaşlarınla kalsana" diyerek yalvarır gibi hafif bir ses tonuyla ona döndüğümde kaşlarını çatsada kafasını salladı. "Peki. Sen öyle diyosan.. Yarın görüşürüz?" kafamı salladım. "Görüşürüz" ve hızlı adımlarla garajdan çıktım.

Serin hafif bir esinti suratıma çarptığında derin bir nefes alıp ilerledim. Biraz ilerledikten sonra Saneme söz verdiğimi hatırlayıp bir sokak geri gidip döndüm. Sanem biraz ilerde oturuyordu. Çok uzak değildi evlerimiz. Kapıyı çaldığımda 2 dakika sonra Sanemin annesi kapıyı açtı. Selam verip klasik sohbeti yaptıktan sonra Sanemin yanına çıktım. "Hoşgeldinnn" yatakta göğüsünün üstüne yatmış ayaklarını havada sallarken telefondan bir şeyler izliyor ve mısır yiyordu. "Gelsene kısmetse olur izliyorum. Bu herbokolog Sedat yine anlamsız bişiler söylüyor. Sinir etti beni" yanına oturup bir avuç mısırı ağzıma tıktım. Suratsızlığımı farketmiş olacak ki telefonu kapatıp bana sırtüstü uzanıp aşağıdan aşağıdan bana baktı. "Ne oldu?" derin bir nefes verip bende diğer tarafa doğru uzanıp tavana baktım. "Çağrıya keman dersi verdim"

Şaşkın bir çığlık ve birden kafamın üzerinde beliren yüze baktım. Şok olmuş şekilde bana bakıyordu. "NE YAPTIN?!"

Sakın kaçıp gitmeyin.
İki bölim sonra her şey çok tatlııııı oluyor.

İkİ ŞekeRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin