Sabah saatleriydi. Beynin en verimli çalıştığı vakitlerdi. Yelkovan, akreple beraber altının üzerinde duruvermişti, altı buçuk.
Üzüntü ve vicdan azabından bitap düşmüş Yoshinori de anca uyumuştu bu saatte. Dün tüm geceyi ağlayarak, düşünerek ve kendini suçlayarak geçirmişti. Bu kadar haksızken ağlama hakkını kullanmasını bile hor görmüştü kendisine. Arkadaşlarının lidere bunu söylememesini umuyordu, ağladığını.
Yedi civarlarında Jihoon, odaya girip onu uyandırdı. Elini şefkatle başına koyup okşadı ve yanağını öptü. "Nori~ Uyan artık, şey... Şirkete gitmemiz gerek... CEO seninle görüşmek istiyor."
Zorlamadan yatağından kalkıp hazırlandı ve Jihoon'un eşliğinde arabaya binip şirkete gitti. Elbette CEO'nun ona yumuşak davranmasını veya hak vermesini beklemiyordu, bu kadar fazla tepki göstermesini de tabi. Adam ona o kadar bağırmıştı ki dün gece zor kuruttuğu yaşları yeniden yanaklarından aşağı süzüldü. Üstüne CEO, yaraya tuz basmak için de ona oda yasağı koymuştu. Odasından çıkmayacaktı, bir hafta boyunca.
Şirketten çıkarken çocuk gibi Jihoon'un iki parmağını zor kavramış peşinden kuzu kuzu geliyordu. Jihoon da onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Arkadaşının haksız olduğunu bilse de onu böyle üzgün görmek istemediğini söylüyor ve Hyunsuk'un da bu sabah daha yumuşak göründüğüne onu ikna etmeye çalışıyordu.
Eve geldiklerinde Yoshinori kendisini odasına kapattı ve yine yorganının altına girdi. Üstünü değiştirme girişiminde bulunmamıştı bile. Telefonu yoktu, odadan ihtiyaç dışında çıkması yasaktı ve lideri ona epey öfkeliydi. Bunun yanında başka dezavantajlar da vardı.
Haruto'yla görüşemeyecek, Jaehyuk'u akşam beşte evden çıkıp motive edemeyecekti. Tabi bunlar çok sonradan aklına gelmişti. İlk düşündüğü şeylere kıyasla bunlar hafif bir yük gibi gelmişti.
💎💎💎
Jihoon, oturma odasındaki koltuğa kibarca oturmuş ve telefonuyla uğraşan Hyunsuk'u izliyordu mutfaktan, Asahi ve Doyoung'la beraber. Lider sakinleşmiş olabilirdi ama şu an korktukları başka bir şey vardı, konuyu açtıkları zaman yine sinirlenecek miydi?
"Bence siz de benim gibi evden kaçın." dedi Asahi. "Tek yolu bu."
"Bizim kaçmak gibi bir şansımız yok ne yazık ki Asahi hyung." dedi Doyoung. "Yoshi hyung odasında hapis, CEO ve hayranlar öfkeli, liderimiz de kendi halinde... Nereye kaçarsak kaçalım kameralar bizi bulur."
"Susun iki dakika..." Jihoon gözlerini kısıp ne yaptığına baktı onun. Hyunsuk koltuktaki oturuş pozisyonunu değiştirmişti, tam aegyo yapıp onu sakinleştirmek için uygun bir durumdaydı.
"Gidiyorum, burada kalın..."
Doyoung onun elini tuttu. "Jihoon hyung! Emin misin?"
"Ben gitmesem siz gider misiniz, ha?"
"Hayır ama evde bir kabahat işlediğimizde arkamızda duran bir sen varsın. Seni de kaybetmek istemiyoruz, biricik hyungum..."
"Yağ yakmayı kes de gideyim ben, konuşayım Suk'la."
"Dikkat et." dedi Asahi.
Jihoon mutfaktan çıktı ve oturma odasına gitti. Elinden geldiğince sevimli görünmeye çalıştı. "Hyunsuk~"
Hyunsuk başını kaldırıp ona baktı. "Jihoon?"
"Oturabilir miyim?"
Hyunsuk bacaklarını açtı. "Gel."
Jihoon kucağına oturdu onun ve kolunu boynuna doladı. "Ne yapıyorsun?"
"Haberleri takip ediyordum, yine asılsız bir açıklama falan var mı diye... Malum, durum ortada."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suimin Jikan: Kopter | TREASURE
Fanfic"Gece, gökyüzünü kapladığı zaman Parlamaya başlar tüm güzelliğiyle ay. Mehtabın güzelliği cezbedici Bir o kadar da tehlikeli. Neydi onu bu kadar çekici kılan? Yoksa bir efsane miydi?" ✉⏤͟͟͞͞☆ 𝑯𝒂𝒓𝒖𝒔𝒅𝒊𝒂𝒓𝒚