Hozier/Take me to church
Günümüz-Seoul Korea/23:22
*
İlahi bakış açısıŞehir içinde de olsa Seoul'un pek fazla bilinmeyen ıssız sokakları vardı. Çoğunlukla bu sokaklar sessizliğe bürünmüş ve kullanılmıyor gibi görünse de, diğerlerine karşın daha karmaşık bir yaşam süren kişilerin kirli ve pis işlerini halletmesi için büyük bir olanak sağlıyordu. Onun dışında buralarda kimse bulunmazdı, en azından sakin bir hayatı olanlar.
Sonradan pişman olacağından habersiz içtiği alkolün etkisinde olan genç, sokak boyunca yürüyordu tabii buna yürümek denilebilirse. Nereye gittiğini ya da neden burada olduğunu bilmiyordu bile. Ayakları ilerliyordu ama iradesi dışında. Boş bir deponun önünde durduğunda güçsüz kalan vücudu onu daha fazla taşıyamadı ve yere çöktü. Yaslandığı kapının önünde bağdaş kurup saçlarını elleri arasına alarak çekiştirmeye başladı. Duyguları birbirine girmişti adeta, kendini tutmasa ağlanacak haline gülmeye başlayacaktı ki, yaptı da. Sessizce başlayan kıkırdamaları hızlandı ve çılgına dönmüş gibi gülmeye başladı. Alkol aldığı her bir gecede ruh hali yaşadığı onca şeyden sonra içme sebebini dahil herşeyi unutup alaycı bir tavır alıyordu. Fakat sadece kendinden kaçıyor oluşunun da farkındaydı. Birkaç dakika süren kahkahaları içeriden gelen inleme sesleri ile kesildi. Bu daha çok acı içinde olan bir adamın sesini andırdı ona. Oturduğu yerde arkasına dönüp kulağını kapıya yaklaştırdı içeride ne olduğunu anlamaya çalıştı. Damarlarında bir uyuşturucu da olsa o hep şikayet ettiği meraklı tarafını susturamıyordu.
"Benden istediğiniz her şeyi yaptım." yediği yumruklardan sonra dağılmış yüzüyle konuştu orta yaşta olan adam. Ardından depoda hafif bir kahkaha yankılandı. Turuncu saçlı oğlan yüzündeki alaycı ifade ile sandalyede bağlı bir şekilde oturan adamın önüne çöktü. Ezbere bildiği karşısındaki adamın yüz hatları şimdi tanımayacak bir haldeydi.
"Hiç değişmiyorsun, sana söyledim eğer bizimle değilsen bu işlere bulaşmadan çekip git diye!" ağır geliyordu yüzüne baka baka tanıdığı birinin ona yalan söylemesi. Bu işi hemen bitirmesi gerektiğinden de bihaberdi ama olmuyordu işte. Neredeyse gününün yarısı onunla geçiriyordu abisi saymıştı onu, hiç olmayan abisinin yerine koymuştu.
"Ona fazla zaman tanıdık." duyduğu seslere yenisi eklendiği duyan genç damarlarındaki alkolün izin verdiği kadarıyla sessiz olmaya çalışıyordu. Olayların ciddiyetini hala idrak edememişti. Şayet ayık olsaydı arkasına bakmadan buradan uzaklaşırdı.
"Bize verilen görevi yerine getirip şu siktiğimin yerinden gidelim, Jimin."
Bu işlerde her zaman olduğu gibi yine soğukkanlı davranıyordu. Olması gereken bu 'ben neden bu kadar sakin kalamıyorum.' diye düşündü içinden Jimin, her zaman olduğu gibi. Burada duygulara yer olmadığını biliyordu, çünkü en acı şekilde öğretilmişti ona. Bu işlere bulaştığından beridir kimseye karşı en ufak bir duygu kırıntısı hissetmemeye çalıştı kimsenin zaafı olmasına izin vermedi, verilmedi. Acıma denilen o duygu yoktu buralarda, ihanet ise kırmızı çizgi. Bugün güvendikleri yarın düşman bildikleri kişilerin yanından çıkıyordu. Çöktüğü yerden yanındaki çocuğun yardımı ile kalktı. Adam acı içinde kıvranmaya devam ederken anlaşılması zor sesi ile konuşmaya başladı."Biliyorum, yaptığım affedilmez ama zor durumda bırakıldım ailemle tehdit ettiler, Jimin b-beni dinlemelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Completely Different | taekook
Romance"Ben.." buraya geldiğinden beri ilk defa konuşan çocuğun sesi zayıf çıkmıştı, gözlerini sertçe ona diken adam da konuşmasını zorlaştırıyordu. Sonlarına yaklaşıyordu o da farkındaydı. "Ben, eve dönmeliyim." yeni yeni ayılıyordu sanki. İçeriden gelen...