Bölüm 39 : Gökçekaya

29 3 0
                                    

İtiraf etmeliyim ki, burası bir harika. Daha önce neler söyledim bilmiyorum ama büyülü olması gereken bir elf yerleşkesi kadar hem de.

Zach isimli garip adama nasıl güvendik de çağırdığı at arabasına bodoslama bindik bilmiyorum. Muhtemelen dördümüz de bulunduğumuz durumdan daha kötüsüyle karşılaşamayacağımızın bilincindeydik. Ne diyebilirim ki? Sanırım gerçekten körlemesine bir şeyler yapmak istedik. Ya da, boş elimizi doldurmak. Muhtemelen ikincisi.

Arthur Mai. Gerçekten ismi Mavidüş olan bu ülke için oldukça uyumlu bir isim. Önce Kral Arthur olarak dalga geçmeyi düşündüm ama sonra o esprinin bu dünyada işe yarayıp yaramayacağından emin olamadığım için vazgeçtim. Gülünmeyen bir espriyi yapan kişi olmak istemiyorum.

Kral beyin benden bir isteği olacak. Diğerlerinden değil, benden. Bunu hissedebiliyorum. Bize öyle bir bilgi verecek ki zorunda olmasak bile geri çeviremeyeceğiz bu isteği. Hatta şöyle ki, vereceği bilgi de pek umurumuzda olmayacak. Duygularımızla oynayacağından o kadar eminim ki... Durum böyleyken ihtiyar bir bunağın huzuruna çıkma işi daha da kötü bir fikir halini alıyor. Gerçekten üzülüyorum. Şu dünyaya geldim geleli doğru düzgün bir hayat yaşayamadım. Daha Vandoock şerefsizinden intikam alacağım, unuttunuz mu? Ona sıra nasıl gelecek? Ben şu anda evimden uzaktayım. Belki yanımda duran birkaç kişiye sahibim ama Mavidüş'ün bunu bozmayacağını hanginiz garanti edebilir ki?

Godwin'in verdiği süreyi neredeyse tamamladık. Yani birkaç gün sonra bir düğünde olmam gerekiyor. Lia'yı yeniden görmek için sabırsızlandığımı söyleseydim, nasıl tepki verirdiniz? Benim kadar duygusuz olmayı deneyen birinin, böyle şeyler söylemesi pek hoş karşılanmaz. Hatta belki de karşılanamaz. Ama ben, eski ben değilim. Hayatım çok hızlı değişti ve bir duygu selinin altında kaldım. Benliğimi sorgulamamak için bir neden bulamasam da, sorgulayınca da elime bir şey geçmiyor. Ne büyük komedi, öyle değil mi?

Bakalım şansımız bizi nasıl eleyecek?

***

Ağır kapının açılmasıyla beraber Price öne atıldı. Diğerlerinden daha büyük olsa da temkinli olan adımlarıyla, daha önceden olsa 'kubbealtı' olarak adlandıracağı bu yere, kralın taht odası olmasına karşın civarında bir meclisin kurulduğu oldukça belli olan alana doğru ilerledi. Kral, kendilerinin olduğu yerden birkaç kısa merdiven yüksekte olan, kendi azametine yakışır bir bölgedeki, sarayın aksine pek gösterişsiz olan tahtında oturuyordu. Duruşu buyurgan değil, sakinceydi. Gözleri misafirlerinin gelişiyle parıldamış, yaşlı adamın içine bilinmez bir huzur dolmuştu. Price ilk andan beri karşısına çıkacak olan kişiyi merakla beklemiş, keskin gözlerini onunkine dikmek için fırsat kollamıştı.

İlerleyişleri durduğunda kralın doğrulduğunu fark etti. Ne yapması gerektiğinden pek emin değildi, sonuçta daha önce bir kralın huzuruna çıkmamıştı. Elflerin tek dizleri üzerine çökerek verdiği selamı gördüğünde, halihazırda çok geçti ve bu nedenle de harekete geçmedi.

"Arkadaşımın kabalığını bağışlayın, majesteleri." Dedi Heliks donuk bir samimiyetle. "Çok badire atlattık ve tüm bunların beklediğimizden ağır etkileri oldu." Price'ı savunmayı deniyordu, sanki gerek varmış gibi.

Kral yüzünde geniş bir gülümse takınmış, sözlerine hazırlanıyordu. Tecrübeli gözlerindeki yeniden yanmış ışık, sesinin azametli tonuyla birleşerek belki de Price'ın 'liderlik' diyebileceği vasfı ortaya çıkartmıştı.

"Sorun değil, rahatınıza bakın." Dedi bir elini geçiştirircesine sallayan kral. Evet, Price yalnızca bu cümleden bile karşısındaki adamın ne 'büyük' bir kişi olduğunu anlamıştı. Zamanın yorduğu bakışları, sağ yanağındaki geniş yara ve kırlaşmış saçlarıyla, sıradan bir kral olmadığı kesindi. Mavi bir kraliyet elbisesi vardı üzerinde. Kürk ya da devasa bir cübbe giymiyordu. Birkaç süsleme dışında sıradan denebilecek bir takım vardı üzerinde. Pelerini bile yoktu. Yalnızca, altın rengi yerine özellikle gümüşün tercih edildiği belli olan, oymalı bir tacı vardı başında. Tacında taşlardan eser yoktu. Price'ın içinde, henüz daha yeni gördüğü bu adama karşı saygı ışıkları yandı.

Hilebaz - Ejderdişi DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin