Hyunjin
Ne hissediyorum?
Bilmiyorum.
Sanırım kusmak üzereyim. Stresten nefret ediyorum. Stresten ve onun bana yaptıklarından. Doluyum. Saç diplerime kadar doluyum ve saçlarımı seven eller bu doluğu hissetmişçesine tüy kadar hafif bir şekilde okşuyor saçlarımı.
Chan.
Bazen onunda benim rüyalarımdan biri olduğunu düşünüyorum. 18 yaşımdayken gördüğüm rüyalardan biri gibiydi Chan. Beni her şey ve herkesten kurtaran kişiydi.
Şuan 23 yaşında olduğum gerçeği vurdu suratıma.
Denemek istemiştim ama yine korkaklık etmiştim. 16 yaşında korkmayıp taksaydım o ipi boynuma biterdi her şey belki de. Kurtulurdu bedenim ve ruhum. Ama yapamadım. Titreyen ellerim ile sokamadım o ipin arasından başımı. Şimdi ise düşünüyorum. İyi ki de yapamamışım. Kurtarıyor beni o düşüncelerden. Gözlerimi açıyorum yavaşça. Burada uyumuş olmak utandırıyor beni. Eskiden asla uyuyamıyordum. Şimdi ise her yerde uyuyabilecek hale geldim. Mavi denize, hafif rüzgar ile dalgalanan beyaz tüller görüyorum önce. Başımı yavaşça çevirip elinde kitapla saçlarımı seven adama çıkarıyorum. Hareketimle beraber uyandığımı anlıyor ve bana dönüyor. Öyle güzel bakıyor ki bana. Dünyada ki en kıymetli kişiymişim gibi.
"Günaydın."
Eğilip saçlarımın arasına bir öpücük koyuyor. Şu üç ayda emin olduğum şey bu; saçlarımı öpmeyi çok seviyor.
"Üzgünüm, burada uyuduğum için. Biliyorsun,"
"Biliyorum güzelim. Huzurlu olduğun yerde uyuyorsun. Biliyorum."
Yavaşça elimi telefonuma atıyorum. Değiştirmedim numaramı. Ama beni arıya ak bir kişim bile yokmuş. Onu anladım bunca zamanda. Sonra bir bildirim geliyor yukarıdan. Felix yaptığı kurabiyeleri atmış. Beni beklediğini söylüyor. Gülümseyip telefonu koyuyorum. Bana hayatımı yaşama şansı veren adama bakıyorum.
"Annen hala aramadı mı?"
Başımı sallıyorum iki yana. Bu beni üzmeli. Ama üzmüyor. En ufak bir şey hissettirmiyor.
"Aramadı. Aramasını da beklemiyorum. Kendimi yeni bir insan gibi hissediyorum."
Başımı tekrar denize çeviriyorum. Bu konuları konuşmayı sevmediğimi biliyor.
"Aramak ister misin? Sonuçta annen."
Bu cümleyi kuran aileme dönüyorum. Düşünüyorum bir kaç saniye. Benim gerçek ailem kim aslında? Beni mutlu eden, insan yerine koyan, hislerime önem veren bu adam mı? Yoksa bana bir hiç gibi davranan, haklarımı, insanlığımı, hislerimi, düşüncelerimi, beni yok sayan annem mi? Cevap açıkça beliriyor. Chan beni kurtardı. Bana her şeyi geride bırakmam için bir seçenek sundu.
Kuzenimin dedikleri aklıma geliyor.
'onlar benim ailem. geride bırakamam. seviyorum onları. bana değer veren, beni büyütüp yetiştiren insanları terk edemem.'
Bu cümleleri sarf edemem. Bana verilen seçenek ile ya biyolojik ailemi ya da insanlığımı seçecektim. Ardıma bakmadan kaçtım oradan.
"Umurumda değil. Aşığım. Sen varsın. Arkadaşlarım var. Evim var, sen. O kadın beni istemiyordu. Ben de ona istediğini sundum, senin yardımınla."
Hızla yattığım yerden kalktım ve Chan'ın kollarının arasına girip sıkıca sarıldım ona.
"Bundan sonra hayatıma bakacağım. Seni sonsuza dek sevip, yaşayacağım."
¦
tamam. bitti. yazacak bir şeyim yok. uykularım kaçıyor geceleri. düşünceler boğuyor. hangi düşünceler bilmiyorum. uykum geldiğinden sevgilimden ayrılıp uyumak için gözlerimi kapatıyorum. üzerime karabasan gibi çöken kabuslarla uğraşıyorum. kendimden önce insanları düşünüyorum. yatağa girene kadar fark etmiyorum yorgunluğumu. sanahları uyanmak ne bilmiyorum. çok sevdiğim bir kadın için çabalıyorum. zaman yaratmaya çalışıyorum. birileri yorulmasın diye kendimden veriyorum. birileri mutlu olsun diye kendimi yırtıyorum. bir şeyi yapıyorum suç, yapmıyorum yine suç oluyor. stres yüzünden cilt hastalıkları ile uğraşıyorum. her şeyi unutuyorum. 4 gün önce yaşanmış şeyi dün olmuş gibi hatırlıyorum. alarmlar ve notlarla hayatta kalıyorum. bunlara rağmen vakit ayıramadığım için insanların bana soğuk yapmasına katlanmak zorunda kalıyorum.
ama iyiyim. teşekkürler. yaşıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abraço De Cafune Ф HYUNCHAN
Fanfiction[Tamamlandı.] Belirsiz bir tedirginliğin dışında hiçbir şey vermiyordu bu yer bana. |Cesare Pavese tw! depression, mommy issue, suicide thoughts