You and Me

98 8 34
                                    

Rüzgarda hışırdayan yaprak sesleri, denizin kumsala vurduğu zamanki o huzurlu ses...

Soluk soluğa uyandı. Yattığı yerde hızla doğruldu. Birkaç saniye kendine gelmeye çalıştı. Düzelen görüşüyle etrafına baktı. Burası neresiydi? Ayaklarını yere sarkıtınca karnına giren ağrıyla acıyla tısladı. Doğru. Vurulmuştu. Eliyle tişörtünü kaldırıp sıyırdı ve kurşun deliğinin olduğu yerde bir bandaj görmesiyle yutkundu. Yaşıyor muydu?

Son hatırladığı şey uçağa atladığı ve ardından Alyssa'nın ölmesiydi. Yaptığı buydu. Ona yaklaşan herkesi öldürüyordu. Önce Philza, sonra Tommy, Punz ve George. 

Oh, George.

Onu çok seviyordu. Sevmesinin sonucu olarak ölmüştü. Dolan gözleriyle yutkundu. 

O burada olduğuna göre diğerleri de burada olmalıydı. Canının yanmasına aldırmadan ayağa kalkıp içinde bulunduğu barakadan çıktı. 

Gördüğü manzarayla afalladı. Önünde masmavi bir okyanus, ayaklarının altındaki kum, arkasında duran ağaç ve dağlar. Tam George ile olmak istediği yerdi.

Ardından kulağına ulaşan seslerle başını çevirdi. İnsanlar gülüyordu. Metrelerce uzanan barakalar ve barakalardan çıkan dumanlar gözüküyordu.

Bad başarmıştı. Herkes için güvenli bir yer oluşturmuştu. Burukça gülümsedi. Ayakları ondan önce ilerlemeye başladı.

Etrafında inşaat yapan insanlar, yemek yapanlar ve ekin ekenler vardı. 

Sapnap başını kaldırdığında etrafta dolaşan Dream'i görmesiyle hızla ayağa kalktı ve ona ilerledi. Dream'i gören diğerleri etrafına toplanmıştılar. Dream onu çok korkutmuştu. Öleceğini sanmıştı. Dream'in dolu gözlerini görüp öne atıldı. Dream'e sıkıca sarıldı. Tanrı biliyor ki ikisinin de buna çok ihtiyacı vardı.

Dream karşılık verdi. Sapnap'i kurtarmak için yapmadığı şey kalmamıştı. Sonunda buradaydı. Güvende. Geri çekilip gülümsedi. ''Seni görmek güzel.'' Sapnap elini omzuna koyup gülümsedi. ''Seni de. Beni çok korkuttun, bir anlığına öldüğünü sandım. Ta ki Techno nabzına bakana kadar.'' Tecno'nun ona baktığını gördü. Sarılma sırası ona gelmişti. Uzun bir gün olacağa benziyordu.

_

''Birlikte çok yol kat ettik. Birçoğu canını verdi, birçok fedakarlık yapıldı, sırf bu yeri mümkün kılabilmek için. Arkadaşlarınız ve aileleriniz. Burada olamayanların şerefine.'' Bad elindeki bardağı kaldırdı. Önünde duran insanlara baktı. ''Kaybettiğimiz dostların şerefine. Burası sizin için. Hepimiz için.'' Ardından arkasını döndü ve üç metre uzunluğundaki taşı gösterdi. ''Ama bu...bu onlar için. O yüzden, hazır olduğunuzda, kendinizce gelip sevginizi gösterin.'' Cebinden çıkardığı bıçağı masaya sapladı. ''Güvenli Bölge'ye hoş geldiniz!''

''Yaşasın!''

İnsanlardan sesler yükseliyordu. Niki ve Hannah alkışlamaya başladılar. Ranboo, Quackity, Emma... Dream dolu gözlerle alkışladı. Sapnap omzunu destek olmak ister gibi sıktı.

Herkes eğleniyordu. Dream uzaktan izlemekten başka bir şey yapamıyordu. Sapnap yanındaydı. ''Burası bizim için güvenli bir ev olacak.'' Dream Sapnap'in ona dönmesiyle kafasını salladı. ''Evet.'' Aklına hücum eden düşüncelerle bakışını ellerine indirdi. 

Sapnap'in uzattığı eline baktı. ''Bayıldığında üzerinde bu vardı.'' George'un ona verdiği kolyeyi görmesiyle yutkundu. Elini uzatıp kolyeyi tuttu. ''Senin için sakladım.'' 

Dream kolyeye bakarken konuştu. ''Sağ ol Sapnap.'' Sapnap eliyle sırtını okşayıp ''Sonra görüşürüz.'' dedi ve ayağa kalktı. ''Görüşürüz.'' Sapnap'in gitmesiyle kolyeyi incelemeye başladı. Neden George bunu almasında ısrarcı olmuştu? Kolyenin ucundaki cam tüpün kapağını çevirdi. Kapak açılınca nefesini tuttu. Tüpün içinde bir kağıt rulosu vardı. Hızla kağıdı çıkardı. Ruloyu çevirerek açtı. Bu iki sayfalık bir mektuptu. Yutkunup nefesini bıraktı. George başından beri bunun olacağını biliyormuş diye düşündü. Bütün o zaman... Bunu yapamazdı. Daha ölümüyle yüzleşememişti. Bunu okursa mahvolurdu. Ama okuması gerekiyordu. George'un ne yazdığını bilmesi lazımdı. 

Don't Leave Me {dnf} -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin