20 - bir oyun oynayalım mı

803 118 74
                                    

Güzellik göreceli bile olsa herkes için en güzeli Yoongi olmalı.

Benim için birçok fedakarlık yaptı, yük gibi hissetmemi engelledi ve beni aşkıyla besledi. Bana aşık olduğu düşüncesi karnımı kelebeklendiriyor hâla, çok ama çok seviyorum.

Onu izlemeyi çok sevdim her zaman; hiçbir şey yapmadan dursa bile yanaklarına minik gölge oluşturan kirpiklerini, konuşurken hafif büzülen dudaklarını saatlerce izleyebilirdim.

O günse okulda basketbol oynuyordu ve ben oturmuş onu izliyordum. Bana sorarsanız gözlerimi bile kırpmıyordum bence, o kadar dikkatliydim.

Yanındakiler de çok sertçe oynuyorlardı, canım sevgilime zarar gelmesin istiyordum fakat benim istediğim şeyler pek olmaz. Yoongi hariç.

Yanındaki kişi, artık her kimse, düşeceği esnada Yoongi'nin kolundan tutup onu da beraberinde çektiğinde ikisi de yerdeydi. Bununla hızla ayaklandım tabii, canım acımıştı düşünce.

O da endişeli olan beni görünce yanıma doğru adımlamaya başladı tabii, kendine hiç dikkat etmiyordu. Bunun için çok kızıyordum ona.

"İyi misin, dirseğin kanıyor." telaşla sorduğumda gülümseyip yanağımdan öptü ve ben düşünme yetimi kaybettim. Bu bir hileydi.

"Sorun değil." onu dinlemeyip onu düşüren kişinin tuttuğu kolunu sıyırdım hızlıca. Karşılaştığım morlukla gözlerim kocaman açıldı.

"Bu kadar sert mi tutundu sana?" o da koluna baktığında kaşları havalandı ve omuz silkti. Bilmiyor gibiydi.

"O kadar da sert değildi aslında, tenim hassas ya ondandır." bir kere daha öpücük. "Takma şimdi bunu, ben özledim seni."

Yine de somurttum, benim için o kadar özeldi ki tırnağı kırılsa canım acırdı. "Sıkılmadın mı, gidelim artık. Yeni bir film buldum, mükemmel." göz kırptığında aslında eve çağırıyordu beni. Tek yaşadığımız evimize.

Gülümseyip başımı salladığımda canı kaynamış olacak ki dişlerini sıkıp bir daha öptü beni. Bununla karnım kelebeklenirken kıkırdadım. Parlak gözleriyle yüzümü izliyordu ve bu beni telaşlandırıyordu.

Sevilmek çok güzeldi.

"Burada bekliyorum, duş alıp gel." elini ensesine atıp mahçup bir tavırla bana baktığında kaşlarım çatıldı.

"Şey, biliyorsun ben çıkışta..." ofladım. Yine Jun'u dövecekti ve bu durum benim canımı sıkıyordu. Yaptığı doğru bir şey değildi.

"Daha ne kadar devam edecek bu?"

Omuz silkti ve tebessüm etti. "O yumruğu bir kere bile olsun ben değil, sen attığında."

Yapmazdım.

Yumruklardan korkan ben, başkasına bunu yapamazdım. Jun bile olsa.

Tabii o zaman öyle düşünüyordum, asla asla demeyin. Değiştim dedim ya, değiştim ben.

Omuzlarım düştü ve ofladım. "Peki, durakta beklerim o zaman." çantamı aldığımda Yoongi kolumdan tutarak durdurdu.

"Lütfen bana kızma, yanlış bir şey yapmıyorum. O şerefsiz hak ediyor."

Aslında o an ona bunu gerekli olmadığını, o iyi olsa bana yeteceğini söylemek istedim fakat bunu söylememin bir şeyi değiştirmeyeceğinin gayet de farkındaydım. O yüzden başımı hafif sallayıp dudağından öptüm ve kapıya yöneldim.

"Seni seviyorum!"

Ben de seni seviyorum, her şeyden çok.

°°°

fuck the bulliesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin