Karanlığa düşen insanlar, bir yerden sonra karanlığım her bir zerresinin kendi suçu olduğuna inanırdı, inanmayı seçerdi.
Babamın annemi aldatması, annemin delirip akıl hastanesine kapatılması, babamın metresinin kocasının babamı öldürmesi...
Çocuk aklımla bunlarda dahi kendimi suçlamıştım, babamın metresiyle aynı isime sahip olduğum için bunların olduğunu düşündüm bir süre, sonra ise ben uslu olmadığım için tartıştıklarını düşünerek suçladım minik bedenimi.
Her an, kendimi suçlamaya ve yükleri tek başıma sırtlanmaya o denli alışmıştım ki, aksi bana garip gelirdi.
Yamaç'a cevap veremeden, midemin bulanmasıyla lavaboya yetiştiğimi dahi hatırlamıyordum, güç bela kapıyı kilitledikten sonra klozete eğilip içimde ne varsa istifra etmeye başlamıştım.
"Efsun! Niye kilitliyorsun şu kapıyı." dediğini az çok duyabilmiştim. Kapıyı zorlayıp olumsuz sonuç almıştı. Onu düşünmeden tüm midemi boşalttım ve kendimi fazlasıyla zorlayarak ayağa kalktıktan sonra elimi yüzümü yıkadım.
Zar zor kapıya ulaşabildiğimde kapıyı açmıştım ancak vücuduma düşen halsizlik yüzünden ayakta zor duruyordum.
Kapıyı açtığım gibi Yamaç'la gözgöze gelmiştik. "İyi misin?" başımı salladım. "Biraz dinlensem iyi olacak."
"Ben çıkayım o zaman?" dedi anlayışlı bir tavırla, az önceki tartışmamızdan sonra bu tavrı garip gelse de, sonunda istediğimi yapmıştı. Başımı salladım ve yatağa doğru yürüdüm.
"Bir ihtiyacın olursa, ilk beni ara. Telefonum gece de açık olacak."
~
Tüm gün projenin inşaatında izleme yapmıştık ve ayaklarım kopmak üzereydi!
Projenin her adımı, özenle ve başarıyla devam ediyordu ancak Antalya'ya her an gelemeyeceğimiz için gelmişken her şeyine hakim olmuştuk.
Üstelik ilk kez, Yamaç'ın iş konusunda ne kadar disiplinli olduğunu görmüştüm. Tek bir muhabbet etmesek de, tüm gün güneşin altında olduğumuzdan iyi olup olmadığımı kontrol etmek adına sık sık beni kontrol ettiğini fark etmiştim.
Benim ona neden baktığım hakkında fikrim yotkı ve her gözüm kaydığında kendime bu konu hakkında sağlamından kızıyordum, ancak göze hakim olunmuyordu arada ona bakıyordum.
"Efsun Hanım," diyen ses ile arkama döndüğümde hemen arkamda Yamaç'ın olduğunu fark ettim. Gözlerim gözlerinden kaydı ve iş stresiyle siyah gömleğinin altından gerilmiş omuzlarına dikkat ettim. Kendimi toparlayarak hemen gözlerine baktım. "Yamaç Bey?"
Etrafta insanlar olduğu müddetçe, bana karşı saygısını koruması gözümden kaçmamıştı, bilinmemesi isteğime saygı duymuştu ve burada Yamaç'ın bebeğini taşıyan kadın olarak değil, projenin mühendisi olarak bulunmamı sağlamıştı. En azından dedikoduların önüne geçmiştik.
"Yorgun görünüyorsunuz, tüm gün buradaydınız zaten, otele gitmeniz daha doğru olabilir."
Bebek için endişelendiğini fark etmiştim çünkü bugün gerçekten yorucu ilerliyordu ancak emeğim olduğu projeyi onlarca kişi buradayken bırakmak istemiyordum. İki şirketten de çok fazla insan vardı ve benim burada bulunmam en doğrusuydu. Kötü hissettiğimi yalanlayamazdım, arada tansiyonum oynuyordu ama kısa bir sire daha idare edebilirdim.
"Gayet iyiyim." dediğimde yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşmuştu.
"Efsun Hanım, projeye yeterli ilgiyi göstermiyorsa bu bizim değil, Eser Bey'in sorunu olmalı bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bebek İçin - Yeniden Yazılıyor.
Roman pour AdolescentsO karanlık gecenin, içimde bir bebeğe hayat vereceğini bilseydim yine aynı şeyi yapar mıydım? Hayatta dönüm noktaları olurdu, seçimler geleceğimizi baştan yazardı ve bir seçim yapmam gerekiyordu. Tekdüze ilerleyen melankolik hayatımın, hiç de bildi...