Merabalar.
Nasılsınız bakalım?
Keyifli okumalar.
***********************************************
Finney büyük el çantasını odalarının kapısının arkasına sakladı, neredeyse bütün eşyalarını almıştı, geriye kalanlar önemli olmayanlardı, onları Gwen için bırakmıştı. Kalbi heyecandan gümbür gümbür atarken gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, babasının odayı terk etmesini bekliyordu. Babası bunu her akşam yapardı, en az bir kes odayı lavabo için bırakırdı.
Finney aklına gelen şeyle gözlerini büyüttü, eğer o pencereden çıkarsa hemen fark edilirdi, birisinin arkasından kapatması gerekiyordu ama Gwen yoktu. Babası olmadığını anladığı zaman Gwen'den şüphelenmesin diye onu arkadaşı Suzie'nin evine yollamıştı. Hemen bir fikir düşünmeliydi, karşı kaldırımda bir araba vardı.
El çantasını parmakları arasına alıp dudaklarıyla oynamaya başladı, babası gidince kaçabilme ihtimali olabilir miydi? Uzun süre düşünmesine gerek kalmamıştı, babası odadan çıkmıştı. Ya şimdi karar verecek ve kaçacaktı, yada sonsuza kadar burada kalıp dayak yiyecekti. Finney kararını vermişti, çantasını biraz daha sıkı tutup aşağı kata indi.
Lavabonun kapısı sert bir biçimde kapanınca dış kapıya yürüdü, en fazla yirmi dakikası vardı. Son kez arkasına dönüp yıllarını geçirdiği evine baktı, pek iyi anıları olmasa da son kez bakmak istemişti. Arkasını dönüp kapıyı açarak hızlıca çıktı. Kapıyı kapatıp sırtını kapıya yasladı, kalbi sabahtan beri hızlı atıyordu, ama şimdi biraz daha hızlanmıştı.
Kafasını yerden kaldırıp karşı kaldırıma baktı, siyah bir araba vardı, içinde de iki tanıdık yüz. Nefes nefese kalmıştı, bu yüzden derin bir nefes alıp onlara doğru yürümeye başladı. Onu fark eden Robin olmuştu, hemen ön koltuktan inip birkaç adımda yanına ulaştı. "Hey Finn..." Finney gergin suratıyla ona baktı, biran önce gitmek istiyordu. "Hazır mısın?" Finney Robin'in sorusuyla arkasını dönüp evlerine baktı kısa bir süre, ardından tekrar ona dönerek kafasını evet anlamında salladı.
Robin gülümseyip elindeki çantayı aldı, Finney o anın verdiği heyecanla bunu fark etmemişti. "Hadi Finn," Robin bakışlarını eve çevirdi " Gidelim buradan." cümlesini tamamlayınca tekrar Finney'e çevirerek bileğini kavradı. Finney Robin'in onu götürmesine izin verdi, Robin ilk önce çantayı ön koltuğa atıp kapıyı kapattı, daha sonra arka kapıyı açıp ikisinin binmesini sağladı.
"Hey Blake." Vance gülümseyip dikiz aynasını tam olarak ikisini görecek şekilde ayarladı. Aynayı ayarladıktan sonra arabayı çalıştırdı, ilk seferde çalışmıştı. Finney yanında oturan Robin'e sokulmuştu elinde olmadan, güvendiği kişilere yakınlaşmak tehlike anında ilk yaptığı şeydi. Robin Finney'in stresinin farkındaydı, bu yüzden elini tuttu "Merak etme Finn, ben buradayım." Finney elini biraz daha sıkı tuttu, şuanda bir bilinmeze doğru gidiyordu ve o bilinmezde güvenebileceği tek kişi Robinmiş gibi hissediyordu.
Robin bunu iyi bir şey olarak kabul edip önüne döndü, Vance dikiz aynasından onlara bakıp sırıtıyordu. Robin bunu kafasına takmayıp pencereden dışarıya baktı, artık rahattı, Finn yanında ve güvendeydi, öylede kalacaktı.
**********************************************************
Bölüm sonu
Ne düşünüyorsunuz bakalım?
Bana biraz kısa geldi, sanki satırlar bir birini tutmuyor?
Neyse belki bu gün ikinci bir bölüm atarım.
Adios.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
From the moment we met
FanficOkulun iki sert çocuğu, Robin Allerano ve Vance Hopper. Okulun iki nazik çocuğu, Bruce Yamada ve Finney Blake.- Rinney/Brunce Dikkat: Zorbalık, -Vance sağ olsun- küfür, şiddet ve kan içerir.