Helöö! Düşündüğümden biraz daha geç geldi ama neyse, iyi okumalar.
Bakışlarımız birbirini bulurken nefesim ciğerlerimde bir süreliğine asılı kaldı.
Burada olduğumu nereden öğrenmişti, nasıl bu kadar hızlı gelmişti ve en önemlisi benimle konuşma kararını alma sebebi neydi?
Bana doğru adımlamaya başladığında vücudumda akan kan kaynamaya başlamış kulaklarımı uğuldatıyordu. Yerimden kalkıp önümde durana kadar bekledim. Tam karşımda durduğundaysa bakışları yüzümde uzun uzun gezindi. Bende onun çehresinden bakışlarımı alamıyordum. Ne kadar özlemiştim güzel gözlerini ve dudaklarını?
Burnumun kökü bu özlemin tutuşmasıyla sızlamaya başlarken zorla yutkundum. İkimizde konuşmadan ayakta dikilirken sadece göğüslerimiz alıp verdiğimiz nefeslerle yükselip alçalıyordu. Onu bir daha görmeyi öylesine imkansızlaştırmıştım ki kafamda şuan burada olması gerçek değilmiş hissi veriyordu. Ancak buradaydı, kokusunu buram buram duyabiliyordum.
Parmak uçlarımla tişörtünün göğsünü örten kısmına tutunduğumda gözlerimi yumdum. Bakışlarında nefretin ateşinin söndüğünü gördüğümde onu çoktan affetmiştim. Beni kendine çekip sarıldığında daha fazla tutamadığım bir kaç damla göz yaşını yüzümün gömüldüğü boynuna akıttım.
Saçlarımdan öperken kolları arasında titriyordum. Öpücüklerin arasında mırıldandığını az çok duyabiliyordum.
"Özür dilerim, çok özür dilerim."
Ona hala kızmam gerektiğini biliyordum ancak bunu yapacak güç şuanda tek bir hücremde bile mevcut değildi. Geniş sırtına tutunup kolları arasında erimiş bedenimi yukarı doğru çekerek kulağına doğru fısıldadım.
"Çıkalım mı buradan?"
Müziğin bassı vurdukça mide bulantım iyice şiddetleniyordu. Beni kendinden uzaklaştırıp kafa sallayarak beni onayladı. Çıkmadan evvel arkama dönüp Hamit ve Ahmet'e baktım. Baş parmağımın ucuyla dış kapıyı işaret ettiğimde Hamit gözüyle beni onayladı.
Düşündüğüm gibi ters ters bakmamıştı suratıma. Cem elimden tutup kalabalığı yararak dışarıya yürürken bende peşinden ilerledim.
Dış kapıdan çıkıp gürültüyü ardımızda bırakırken içerinin havasının aksine soğuk ve daha taze olan hava yanan yanaklarımı rahatlatırken Cem'in sırtını izliyordum. Barın girişinden uzaklaştığımızda duraksayıp yüzünü yeniden bana döndü.
Park halindeki iki arabanın ardında kalan kaldırım kenarına oturup benide yanına çekti. Bedenini bana çevirdiğinde göz bebekleri yüzümü yeniden turlarken dudakları hafif aralık vaziyette duruyordu.
Parmak uçlarımı hafif uzamış sakallarına sürdüğümde elimi tutup dudaklarına götürerek birkaç kere öptü. Elimi çekip kurtardığımda yumruk yaparak sertçe göğsüne vurdum.
"Şerefsiz pezevengin tekisin."
Dudaklarını ıslattı.
"Kabul ediyorum. İstediğini söyleyebilirsin."
Kaşlarımı çatıp yeniden göğsüne vurduğumda duruşunu dikleştirdi.
"Biraz karşı koy, tadı çıkmıyor böyle."
Bakışları şaşkınlıkla yumuşarken sırıttı.
"Denerim."
Yeniden göğsüne vurduğumda beni olduğum yerden kaldırıp bacağının üzerine çekti. Bunu o kadar kolay yapmıştı ki kendimi kukla gibi hissetmeme neden olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY +9 - GAY
Roman pour AdolescentsTAMAMLANDI. Yolları Metin 2 denilen bir oyunda kesişen iki genç. Oyun içi textingle karışık. Bölümler kısadır.