Episode 1

15 3 1
                                    

BAŞLANGIÇ : 29.03.2023

********

Saat gece 2 idi. Arabada eve gidiyordum. Çok stresli, aksiyonlu ve kanlı bir geceydi. Son zamanların en iyi katillerinden biri olan Min Yoongi'yi yakalamıştık. Ben Seoul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği Baş Amiri Lee Minho  ve üstün yetenekleri olan ekibim ile 3 yıllık araştırma, kovalamaca ve sayısız operasyonlarımızın sonucunu bugün almıştık. Saat 2.28'de eve gelmiştim aşırı derecede yorgundum. İlk olarak mutfaktan ilk yardım çantasını alıp yüzümde ki kanları temizledim. Yaklaşık yarım saat sonra işimi halledip kirli peçete ve pamukları çöpe attım ve duşa girdim. 

1 saatlik sıcak duşun ardından banyodan çıktım ve dolabıma yöneldim. Kendime iç çamaşırı, siyah bir eşofman ve beyaz bol bir tişört giydim. Saçlarımı kuruttuktan sonra yatağa uzandım. Yorgunluğumun da etkisi ile hemen uyumuştum. 

Ertesi gün izinliydim ve tüm günümü evde geçirip uyumak istiyordum. Her izin günümde böyle hayaller kurardım ama hiçbir zaman istediğim şeyler olmazdı. Bugün de o günlerden biriydi. Saat 12'ye kadar uyumuştum ama benim hedefim tüm günü uyumaktı. Beni uykumdan uyandıran şey çalan telefonumdu. Zar zor açabildiğim gözlerim ile  kimin aradığına baktım. 

Gelen arama: "BAY LEE"

Babam neden beni arıyordu ki diye düşündüm çünkü işi düşmediği sürece beni aramazdı. Daha fazla bekletmeden açtım.

Bay Lee: "Alo merhaba oğlum nasılsın"

Minho: "Merhaba Bay Lee, iyiyim siz nasılsınız"

Bay Lee: "Bende iyiyim oğlum bir şey isteyecektim senden"

Minho: "Tabii ki Bay Lee sizi dinliyorum"

Bay Lee: "Şey bugün şirketimizin yeni ortakları olan Han ailesi akşam yemeğine geliyor. Bende tüm ailemizin o yemekte bulunmasını istiyorum. Hem bugün izinli günün diye duydum. Gelirsin değil mi?"

Minho: "Tamamdır Bay Lee akşam yemeğinde orada olurum"

Bay Lee: "Tamamdır oğlum akşam görüşürüz"

Minho: "İyi günler görüşürüz"

Telefonu kapatıp yataktan kalktım ve banyoya gidip rutin işlerimi hallettim. Daha sonrasında  mutfağa gittim ve kendime kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Kahvaltı ederken aklımdan bin bir türlü düşünce geçiyordu. Mesela babamın şirketinin ne zamandan beri ortağı var ve benim bundan neden haberim yoktu. Aslına haberim olsa bile fazla umursamazdım. Annemin ölümünden sonra babamla olan ilişkimi tamamen kesmesem de sadece işi düşerse konuşuyorduk. Annemin ölümünden sorumlu olan bir kişi ile hala konuşuyor olmak bile benim için işkence gibi bir şeydi.

FLASHBACK

21.06.2014

Günlerden cumartesiydi. Minho'nun en sevdiği gündü çünkü okula gitmek yerine yumuşacık yatağında mışıl mışıl uyuyordu. Ta ki annesi odaya gelip onu uyandırana kadar sürdü. Annesi Minho'ya seslense de Minho bilerek duymamazlıktan geliyordu. En sonunda yüzüne buz gibi suyun çarpması ile Minho uyanmıştı. Annesi de üstten Minho'ya bakıp gülüyordu.

Annesi "Oğlum kahvaltı hazır hadi hemen hazırlan ve aşağıya gel baban bekliyor" dedi . Minho ise annesini onaylayan sesler çıkardı ve istemeden de olsa yataktan kalktı ve duşa girdi. 30 dakikalık güzel bir duşun ardından Minho üzerine  dar siyah kot üstüne beyaz bir tişört üstüne beyaz bir  gömlek giymişti. Tam saçlarını kurutacağı sırada alt kattan bir çığlık duymuştu. Bu annesinin sesiydi. Minho koşturarak alt kata indi ama asla karşılaşmak istemediği bir manzara ile karşılaşmıştı. Hayatında en çok değer verdiği kişi olan annesi şuan gözlerinin önünde, kanlar içinde yerde yatıyordu. Babasının tefecilere olan borcu yüzünden Minho annesini kaybetmişti.

Annesinin ölümünden babasını sorumlu tutuyordu Minho. Annesi defnedildiği gün kendine söz vermişti. Bir daha babası ile samimi olmayacak ve ilerde başarılı bir  polis olup annesinin katilini yakalayacağına söz vermişti. Minho sözünün eri biriydi ve bu sözü hayatına mal olsa bile yerine getirecekti.

FLASHBACK END

Saat  18.55 olmuştu. Şirketin ortağı olan Bay Han ve ailesi ile tanışacaktım. Sanki benim ile tanışsalar ne değişecek, Bay Lee'de olayları fazla abartıyordu. Resmi bir yemek olacağı için siyah takım elbisemi ve aynı renkte ki ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. 30-40 dakikalık yolun ardından yaklaşık 2 senedir gelmediğim malikeneye bakıyordum. Çocukluğum burada geçmişti. Ne günlerdi ama... 

Daha fazla anılara dalmadan malikaneye yaklaştım ve zili çaldım. Kapıyı yine 2 senedir görmediğim  Kim Jeongin hyung açmıştı. Sanırım bu evde özlediğim tek kişi oydu. birbirimize sarıldıktan sonra hiç görmek istemediğim şahsiyetlerin bulunduğu salona gittim. Bay Lee, eşi(üvey annem) ve kızı(üvey kardeşim) oturuyorlardı. Misafirler henüz gelmemişti. Geçip rastgele bir koltuğa oturdum ve hiç konuşmadım, konuşmakta istemiyordum. Ortam çok sessizdi. Fakat bu sessizlik fazla uzun sürmedi ve bay Lee konuşmaya başladı. nasılsın, işler ne durumda muhabbetinden yaklaşık 10 dakika sonra Han Ailesi gelmişti. Herkes direkt olarak yemek masasına geçmişti. Bay Lee ve Bay Han masanın baş köşelerine oturdular. Sonra herkes kafasına göre oturmuştu. 

Patronlar hem yemeklerini yiyor hem de şirket hakkında konuşuyorlardı. Ben ise hiç konuşmaya dahil olmamıştım. Olmam da. Sonuçta burada sadece bir aile üyesi olduğum için mecburen bulunuyordum. Yemeğin sonlarına doğru Bay Lee bana ithafen konuşunca başımı kaldırdım.

Bay Lee: "Minho oğlum neden hiç konuşmuyorsun?" diye sordu. Bu soru ile Bay Han'ın oğlu da başını kaldırmış bana bakıyordu. Bana bakan tek kişi o değildi. Bir an da ilgi odağı olmuştum.  Evet Bay Lee konuşmuyorum çünkü benim sizin şirketiniz ile işim yok. Şuan burada sadece 'Aile yemeği' olacak dediğiniz için geldim ve birazdan da gideceğim çünkü işlerim var." dedim. Aslında işim yoktu sadece bu evden kurtulmak istiyordum. 30-40 dakika sonra artık dayanamayacağımı düşündüğüm için konuştum. Ve benimle aynı anda  biri daha konuşmuştu. Bu kişi Bay Han'ın oğlu idi. Hala adını bilmiyordum. Hem adını bilsem de benim için hiçbir şey ifade etmiyordu. İkimizde gitmek için kalkmıştık o sırada bay Han konuştu.

Bay Han: " Jisung oğlum buraya tek bir araba ile geldik. Sen ne ile gideceksin?

Jisung: " Baba taksi ile gidebilirim. Hem gideceğim yer fazla uzak değil

Minho: " Eğer sizin içinde uygunsa ben bırakabilirim" dedim.

Jisung: " Aslında güzel olurda size zahmet vermiş olurum"

Minho: " Ah hayır önemli değil hadi gidelim dedim ve evden çıktık. 

Adının Jisung olduğunu öğrendiğim çocuk(?) ile arabada ilerliyorduk. Bir an da telefonum çaldı.

Gelen arama: "BAŞKOMİSER SEO "

Changbin ile konuştuk. Bana Min Yoongi'nin kaçtığını söylemesi ile hemen yolumu değiştirdim ve karakola sürdüm. Yanımda olan Jisung'u tamamen unutmuştum. Karakola geldiğimiz zaman hemen arabadan indim ve büroya gittim. Orada bulunan ekibim beni görünce susmuştu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Bu sessizliği ben bozdum ve bağırmaya başladım.

"YA DAHA DÜN YAKALADIĞIMIZ KATİLİ DAHA TUTUKLAYALI 1 GÜN BİLE OLMAMIŞKEN ELİNİZDEN NASIL KAÇIRDINIZ HA NASIL BECERDİNİZ BUNU ASLINDA SİZE GÜVENEN DE KABAHAT YARIN TÜM EKİP OLARAK CEZALISINIZ VE ŞİMDİ HERKES ÇIKIYOR VE YOONGİ'Yİ BULMADAN GELMİYOR ANLAŞILDI MI!!!!". Herkes hep bir ağızdan 'ANLAŞILDI' diye bağırdı ve işlerinin başına gitti. Ben ise tam gidecekken yanımda olan Jisung'u fark ettim. Çok farklı bir yüz ifadesi vardı yüzünde... 

                            devam edecek                                             

umarım beğenirsiniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 

Gloriosa kaçar 💐

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 11, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HEART TO HEART / MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin