"Kendinden 20 yaş büyük herifle ne işi var?"
"Kampüse her gün araba gönderiyor, onu önemsiyor olmalı."
"Kesinlikle! Her gün götünü siktiren birini bulsam bende önemserdim. Eskortlar bile haftanın iki günü çalışıyor." İnsanların arasından tütsü dumanı gibi usulca geçip Bay Won'un gönderdiği arabaya şişko vergi müfettişleri kadar alacaklı yerleştim. Zira konuşan insancıklardan birisi omzundaki bataklık kurbağalarıyla eriyen betonun içine çekiliyor, birisi boynunda Boa Yılanından tasmalar taşırken bir diğerinin yüzünün ortasından sivrisinek iğnesi uzuyordu. Kendimi balta girmemiş ormanlarda hissettiğim o dakikalarda yaşlı şoförün sivil savunma ekibi gibi imdadıma yetişmesi ödül gibi hissettirdi. "Merhabalar şoför amca, tam zamanında geldin."
Sigaranın zayi ettiği ciğerlerleriyle hırıldayarak güldü. Tombul gıdığı mağaza reyonu gibi katlandı. Kel başında biriken ter damlaları, terin mikroskoptaki görüntüsü gibi kristallendi. "Sanırım bugün catski oldum. Belki kanadım yok ama patronumun son model arabası var."
Önüme aldığım çantamın içinden çizim tabletini ve kalemi çıkararak konuşmamıza ufak bir kıkırtıyla son verdim. Bu, bugün taslağını tamamlayacağım sonuncu resimdi. Ve hatta bu haftanın diyebilirim. Ay sonunda açılacak olan sergi nedeniyle içemediğim ilaçlarımın cefasıyla beynimde Times Meydanı kadar kalabalık bir şehir oluşmuştu. Şehir değil, yeni bir dünya. Belki de yeni keşfedilen pembe gezegen kadar farklı bir yer küre.
Elektrik tellerinde ki upuzun dört bacaklı üzgün palyaço, bir kadının şeffaf boru bilekliğinde gezen karıncalar, balık kraker trenleri ve tahta kurusuna dönüşen trafik polisi. Duyanların aksine, bu bir lanet değil, bu bir nimetti. Hastalığımdan para kazanmayı öğrendiğimden beri kendimi birey olarak kabul ediyor, avucumdaki parayla birey olarak kabul görüyordum.
Sıvası tamamlanmamış boş bir duvara saatlerce bakarak yaşayan medeniyetlerin sergilediği milliyetçi tutumun günümüz siyasetinde liberteryen bakış açısını mı yoksa devletçi bir politikayı mı benimsediklerine kadar görebilir ve hatta liberalizmin devşirilmesi üzerine münazara düzenleyen öğütülmüş çakıl taşları, solculukta, sağcılıkta dozlarıyla gelir diyerekten takımlarını uzlaşmaya çağırışını merakla gözlemlerdim.
Yani kolektivizimin en baba formu marksizm sosyalizmdir ama işte sosyal demokrasi daha düşüktür ama yine kolektivizmdir. Bunlarda aynı mahallenin çocukları. Yani Liberteryenizm Liberalizmin hard core'u. Dost farkı vardır arada. Serbest teşebbüs olsun, devlet karışmasın; ama ne kadar serbest? Ne kadar karışmaz?
Minimal vergi olsun mu, olmasın mı? Sağlam bir beton için harçta düşük alkali çimento ve kaliteli agrega kullanılmasını isteyen liberteryenist öğütlmüş çakıl taşları, minimal vergi taraftarı iken agrega önergesini kamuya sunmaları alay konusuydu tuğlalar için.
Üstten bildirim geldi.
Jeonjk bir gönderi paylaştı!
Kalbimin atış sesi kulaklarımda, başımda, gövdemde, bütün bedenimi yokladı. Her şey, her yer daha fazla kalabalıklaştı. Şoför amca bir kırkayak ailesinin içinden geçti, organlar otomobilin camlarına yapıştı ve içeriye giren bütün gün ışığı söndü. Ayaklarımı es geçen sarmaşıklar koltuk başlarında dönerken minyatür devler yaparaktan yaprağa atladı. Lacivert kafatası camı aralayarak elimdeki tablete uzattı kemikten parmaklarını. Göz çukurundan çırılçıplak bir parmak persi kollarını uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catski To Koi Fish - TaeKook
Teen FictionNazi somurtkanlığıyla tezat teşkil ediyordu. O tatlı küçük suratından öpücük atölyesi yapacaktım.