imkansız

23 3 54
                                    

Şimdi öncelikle şarkı seçimlerinde pek iyi değilim
Yeri geldiğinde tam uyuşuyor ama bazende hic beceremiyorum bu yüzden bu bölümün şarkı seçimini size bırakıyorum okurken dinlenebilecek şarkıları buraya yazabilirsiniz

Bu bölümde dinleyebileceğiniz düşündüğüm bir şarkı medyada var isterseniz ve umarım gözüküyordur

keyifli okumalar!

Buradayım. işte basit ve mutlu. sana vermek istediğim buydu

Olimpus koşucuları

Ege:Dünyanın en harika insani nasıl acaba?

Bilmem nasılsın:Yusuf

Ömer:Caz yapmayın mk

Meriç:Sus,ucube

Arda: tanıdık geldi

Ömer:Karadan denize doğru esen rüzgar

Meriç:Ne

Ömer:Meltem

Meriç:bohohoho

Gul gul olduk:Yusuf

Görüldü

İlahi bakış açısı

Düşünüyordu genç, yasaklar neden vardı?
Yasak olan neden her zaman daha cazip gelirdi insana, daha çekici, daha yakın, daha vazgeçilmez.Öyleki bu his bazen daha ileri seviyelere atlıyor canını yakıyordu en derininden.
Düşündü tekrardan insanoğlu yaratılırken alınmalıydı bu his ondan.
Her zaman istediği hedef doğrultusunda sıradan bir hayat sürmeliydi ne olduda şimdi pişman olacağı arzular peşinde sürükleniyordu
Eskisi gibi kendini tutabilmeyi denemesini bile yitirmişti.
O beyaz ten, sarı saçlar, asla solmayan bakışlar

Tüm bunlar doğru muydu?

İnsanlar neden farklı yaratılıyor du tanrı aşkına?

Ne kadar süre olduğunu artık sayamadığı o içindeki yoldan çıkmaya her an hazır olan sesi susturmaya çalıştı genç çocuk.
Olanlar doğru değildi ona göre yanlışta değildi uzun zamandır ikilemlerdeydi.

Şuan içinden gelen tek şey önünde ingilizce kelimelerin yazılı olduğu kağıdı yaptığı o lanet ama düşüncelerinden biraz olsun uzaklaştıracak esprinin sahibine yani ömere sokmakti-
Şey, yani kağıdı
Ingilizce dersinin ortasında telefonuna gelen mesaja çevirmişti bakışlarını genç çocuk ve mesaji aldığı kişinin adını görünce dalmıştı kendini artık derinden yemeye başlayan bu düşüncelere, ama işte Ömer yine Ömerliğini yapmıştı.
Sağ ön çaprazında kalan derin düşüncelerinin sahibi olan o çocuğa baktı sakince camın önünde oturuyordu. Onun aksine elindeki telefonu bırakmış kalemi ile oynuyordu.
Onun öylece sandalyeye yayılmış bedenine, hafif esen yerde sallanan saçlarına, elleri arasında sıkıntıdan çevirdiği kalemine bakıyordu. Kalem ufaktı. Elleri arasında tabiki kaybolacaktı fakat işte

O uzun parmaklara yakışacak şeyin o uyduruk kalem olmadığına adının Yusuf olduğu kadar emindi.

Hayır şuan bir kalemi kıskanmıyordu yanılıyorsunuz.

Fall in love and run Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin