Seni sadece bir kere gördüm.
İlk ve son kez.
O gün seni köprüde görmüştüm.
Gün batımıydı, ayaklarımızın altındaki deniz hafif dalgalıydı. Gün batımından ötürü pembeleşen gökyüzü ve onun üstündeki gri bulutlar değildi beni etkileyen.
Sendin.
Siyaha çalan lacivert saçların rüzgarda hafifçe uçuşuyordu, yeşil gözlerin parıldayarak izliyordu pembe gökyüzünü, üstündeki gri bulutları.
Ama ben seni izliyordum.
Seni ilk ve son kez orda gördüm demiştim ya, sanırım erken konuşmuşum.
Ben seni son kez görmedim.
Üniversitenin bahçesinde arkadaşlarınla gördüm seni.
Seni kahkaha atarken gördüğümde daha çok etkilendim. Parlak gözlerinin kısılması ve içten gülmen bir kez daha vurdu beni.
Üniversiteden mezun olduktan sonra seni her yerde aradım.
Bir kaç dersimiz aynıydı, hangi mesleği yapmak istediğini biliyordum. Fakat seni bir türlü bulamadım.
Garip bir şekilde seni asla aklımdan çıkaramadım, rüyalarımdan da.
Sana takıntılı olup olmadığımı anlamak çok uzun zamanımı aldı.
Tam bunu anladığım zaman evime gelen mektupta senin öldüğünü öğrendim.
Tabii üniversite mezuniyeti on yıl önce yaşandı, benim senin ölüm haberini alalı da iki sene oldu.
Şuan çok nadir bir rastlanan ve tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandım. Pek üzülmüyorum çünkü seni tekrar görebileceğim.
Bu da sana yazdığım bi mektup aslında. Ama asla okuyamayacaksın.
Ben öldükten sonra içeri giren doktorum okuyacak bu satırları, ben de seninle buluştuğumda bunları yüzüne söyleyeceğim.
Arkadaşlarının sana seslenişinden duyduğumdan kadarıyla adın Yuichiro'ydu.
Biliyorum, adını bile bilmediğin birine aşık olmak hem saçma hem de imkânsız. Dediğim gibi, sana olan bu ilgimin takıntı olup olmadığını anlamak çok zamanımı aldı.
Adını öğrendiğimde sana bir takma isim taktım kendimce, ama hiç bir iletişimimiz olmadığı için bunu sen bilmiyorsun.
Yuu-chan.
İçimden bu gelmişti, sana böyle demek aşırı hoşuma gidiyordu.
Tabii, asla haberin olmadı.
Sonra kahverengi diye asla kullanmadığım defteri aldım.
Seni anlattım o deftere. Resimler çizdim; fotoğraflar, çıkartmalar yapıştırdım; şiirler yazdım.
En son sayfaya gelince senin resmini çizdim.
Yeşil gözlerin yine parıldıyordu, lacivert saçların yine uçuşuyordu ama elinde dikensiz bir gül vardı.
O resime de bir hikaye uydurdum, o gülü ben sana verdim, kendim ayıkladım dikenlerini.
Gözümü açtığımda sen, kapattığımda sen.
Uyuduğumda sen, uyandığımda sen.
Kulağımda senin kahkahan.
Beni kendine öyle bir hayran bıraktın ki, senin için şarkı besteledim, kemanımla çaldım.
Okulda resmen hayalet gibi olduğum için aynı derslere girdiğimizi fark etmemiş olabilirsin bile.
Zamanımın sonunda olduğumu biliyorum, ama seni cennette tekrar bulacağım Yuu-chan. Ve bunların hepsini sana ben anlatacağım. Mektubu okumak zorunda kalmayacaksın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mika'nın Son Vedası
Fiksi UmumMika'nın Yuu öldükten sonraki iki yıl içinde hasta olup o da ölecekken Mika'nın Yuu'ya yazdığı kısacık son mektup (Karışık oldu ama neyse) Kelime sayısı: 380 Valla şarkı dinlerken yazayım dedim, o yüzden ortaya böyle bir şey çıktı, aşkı en saf haliy...