Adsız Bölümler Başlangıcı

32 2 0
                                    

Herkesin mutlaka kırıkları vardır içinde, göğsünün sol tarafına baskı yapan, bir başkasının anlayabileceğini sanmadığı ve omuzlarını dik tutmasını zorlaştıran. Herkesin bir hikayesi vardır. Kimileriyse hiçbir hikayesi olmayacağına inanır bu hayatta. Hayat zaten değil midir bize sonu olmayan gibi görünen? Ve yorgunluklarımızın, kırgınlıklarımızın kalbimizi parçalamasına defalarca izin verdiğimiz bir gün sonlanacağını bildiğimiz günler. Herkes bilmez mi öleceğini? Yaşarken defalarca öldüğünü düşüne düşüne bilmez mi gerçekten biteceğini? Kimileri ölümden korkarken kimileri mutlu sonun ölüm olduğunu düşünmez mi? Kim bilir kaç kişi şuan ölümden kurtulmak için azraille cebelleşiyorken, kaç kişi de azraile kucak açıp al beni götür diyor. Hepimiz biliyoruz ki bazıları da azraile kucak açmaya cesaret edemeyip sessizce yatağında ağlıyor. Kimi zaman insanların ne acıları var benimkiler ne ki diye kendinizle alay etmediniz mi hiç? Adam akıllı hayattan nefret edicek acım bile yok demediniz mi? Yada bu kadar üzülmeye değmez demenize rağmen içinizde ki burukluk hissini geçiremediğiniz olmuştur mutlaka.Hep bir yarım kalmışlık hissi, hep bir acı çekme hissiyatı. Yüzlerimizde hepimizin gülen maskeler varken, herkes birbirine bu beni anlamaz diyip geçiştirirken, herkesin maske taktığı gerçeğini herkes unutmuşken..

Dertleri var herkesin. Bu en büyük gerçek. Dert sayılmasa bile derdim yok diye dert edinmek bile dert bu hayatta. Gerçi hayatın kendisi değil mi zaten dertleri doğuran? Neden gelmişiz neden gideceğiz? Yaşamak kimileri için amaçsız bir düzine rutin işken, hayatını değiştirmeye çabalayan insanların varlığını hepimiz biliyoruz. Ya da hepimiz etrafımıza bakmayacak kadar tembeliz.

Dünyada ki en kötü insanlar bile yaşadıkları kötülüklerden dolayı kötü değiller mi? Yaşadıkları şeyleri diğer insanlardan hınçlarını alarak hafifleten. Omuzlarını dikmiş gibi gösterip gece yattığında vicdanıyla hesaplaşan. Bazıları da var vicdansız diye adlandırdığımız duygularını yaşamayı reddedip kartlaşmış insanlar.

Aşk acısı denen şeyin geçici olduğunu görmedi mi herkes? Yada hayat zorla yola devam ettirmedi onlara? Tabi azraile kucak açanları kastetmiyorum. Onlar baştan savaşmayı reddetmiş olanlar. En kolay ve kesin çözümü bulmuşlar ama biz buna cesaret edemiyoruz herzaman ki gibi. Hayat her zaman ki gibi üstünlüğünü gösterip eziyor ve üstümüze çıkıyor. Tekme tokat dalıp binbir parçaya ayırıp ertesi gün yola devam ediyor. Hergün uykuya daldığımızda ölüp tekrar diriliyoruz belki de? Uyku bozukluğu olup uyuyamayanlar delirmiyorlar mı sonuçta? Buda her gece öldüğümüzün bir kanıtıdır belki de?

Ne kadar acı çektiğimiz mi önemli, o acılardan nasıl kurtulup ayağa kalktığımız mı önemli? Aslında herkes nasıl ayağa kalktığımızı düşünsede herkes bilir ki bir insan için ne kadar acı çektiği önemlidir. Fiziksel acıdan bahsetmiyorum ruhsal acıdan. İçten içe sizi kemiren, öldüren ve o kalbinize cam kırıklarını batırıp batırıp çıkaran acıyı, nefes almanızı zorlaştıran acıyı, boğazınızın düğümlenmesini sağlayan acıyı.Bir de ikisini birden yaşayanlar var bu dünyada yada mutlaka vardır. Biz daha bunun üstesinden gelemeden onların çırpındığı çifte acıyı düşünmek bile gözümüzü korkutmaya yetmiyor mu?

Hiç üzüntüden yemekten kesilen oldunuz mu? Yada onlardan olmadığınız için dua ettin mi hiç? Şükrettiniz mi hiç ben daha iyiyim diye? İyiyim derken içinize kırgınlıklar dolmuştur mutlaka?

Hiç biri adına üzüldünüz mü? O daha kötü derken içten içe birbirinizi kıyasladığınız için kızdınız mı kendinize? Öldürdünüz mü hiç kendinizi? Gerçek anlamda değil. Akşam yattığınız da kendinizi öldürdünüz mü defalarca? Yada daha iyiyim diye mutlu oldunuz mu? Mutluluk ne ki bu hayatta? Hiç mutluluğu unuttuğunuz zamanlar oldu mu? Bir insanın gülümsemesine bakarken o gülümseme gözlerine kadar çıkıyor mu diye baktınız mı hiç? Yada ayna da kendinize o alaylı gülümsemeleri atmadığınızı söylemeyin sakın. Şu haline bak diye kendinizi küçümsemediğinizi.

Yalanlarınızın sonuçlarını düşünürken kendinizi affedemediğiniz zamanları ne yapmalı? Öldürmüyor mu bu sorular sizi de? Yada bu sorulardan birini defalarca kez sormadınız mı kendinize? Hayatın bu lanet oyununu kendinize oynamadınız mı? Bunları sorup ne kadar kirli biriyim diye hissettiğiniz zamanlar olmadı mı? Değersiz.. Hayat size de bir fahişe gibi hissettirmedi mi hiç? Hiç öldürmediniz mi kendinizi daha? Yoksa daha yeni mi başladı hayatın zorlukları sizin için?

SONU OLMAYANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin