Medya: Keith Leroy
Zemine çakılır çakılmaz duyduğum kükreme sesiyle içim titremişti. Büynün artıklarıyla ve tekrar zamana adapte olmayla uğraşırken üstüne kalbimi yerinden sökecekmiş gibi hissettiren bağ aynı anda üzerime çullanmıştı. Keith döndüğümü hissetmiş olmalıydı. Zira bende şimdi eksik kısmım tamamlanmış gibi hissediyordum. Büyü yüzünden bir süreliğine de olsa dünya üstündeki varlığım perdelenmişti. Yani benim varlığımı hissedememişti. Aynı şekilde ben de onun. Benim kurdumla olan bağım çok kuvvetli olmamasına rağmen onu her hatırladığımda kalbim sızladıysa şu anda onun ve kurdunun ne halde olduğunu hayal bile edemiyordum.
Etrafa göz attım. Kolyeler bizi evin salonunda tabloyu incelediğimiz noktaya geri ışınlamıştı. Hatta fırlatmış bile denebilirdi. Oldukça sert bir iniş yapmıştık çünkü. Olduğumuz duruma bakarken elimle Evan'ın elini sıktım. Bir elimde aldığım büyü kitabı, saçlarımın arasına kuyruğunu dolamış başını boynuma gömmüş ejderhamla beraber Evan'ın üstünde yatıyordum. Hızla üstünden kalkarken gözlerim üstünde dolandı. Yanağı çizilmiş kaşı patlamıştı. Başka yerlerinde de yaralar olduğuna eminken ellerimi yüzüne uzattım. Yanağına dokunurken gülümsedi. Perdelemeye çalışsa bile gözleri yorgun bakıyordu. Hem zihinsel hem de bedensel olarak yorgun gibiydi. Buna rağmen iyiymiş gibi davranıyordu.
Ben cadı avcılarının arasına düşmüştüm ona neyin denk geldiğinden haberim yoktu. Sadece daha kötüsü olmamasını umuyordum. Hala onda hasar tespiti yaparken gür saçları kıpırdadı. Kaşlarımı çatıp bakışlarımı onun buklelerine dikerken o da elini saçlarına atmış ardından kuyruğundan tuttuğu yavru ejderi saçlarından koparmıştı. Gerçekten koparmıştı çünkü yavru ışınlanırken düşme korkusuyla onu tutacak kadar bilinç sahibi olmayan Evan'a kendini sabitlemişti. Ve şimdi de bu şekilde kuyruğundan tutulmak hoşuna gitmemiş olacak ki itiraz dolu homurdanmalarla Evan'ın eline tırmanmaya çalışıyordu.
Direklerinin üstünde dikleşmiş olan Evan yüzünde oluşan bir gülümsemeyle ejderhanın istediğini yaptı ve onu elinin üstüne koydu. Hayranlıkla ejderhaya bakarken parmaklarıyla onun başının üstüne dokundu. Yüzünde inanamıyor gibi bir ifade vardı. Onun bu haline gülümserken içim rahatlamıştı. Kardeşim iyiydi.
Evin dışından gelen seslerle dikkatim dağıldı. Toparlanıp yüzümü kapıya doğru çevirirken elimdeki büyü kitabını alan yüzüğümün içine attım. Olabilecek herhangi bir karmaşada onu kaybetmek istemezdim. Tekrar seslere odaklanırken hızlanan kalp atışlarımla Keith'in geldiğini anlamıştım. Boynumdaki ejderhayı tutarak ayaklanırken yerde uzanmış elindeki yavruyla oynayan Evan'a göz attım.
Oynamaya devam edebilirdi.
Hızla açılıp duvara çarpan kapıyla oraya doğru adımladım. Attığım adımla vücudum sızlamıştı. Eh yediğim o tekmelerden sonra bu kadarla kalması bile iyi bir şeydi.
Bu yüzden umursamayarak tekrar ilerledim. Gelen tahmin ettiğim gibi Keith'di. Endişeyle kaplanmış gözleri parıldıyordu. Kurdunu bastırmak için oldukça çaba sarf ediyor olmalıydı. Bir anlığına kapıda durdu. Baştan aşağı halimi süzüyordu. Hasar tespiti yapıyor da olabilirdi tabi.
Eh, haksız da sayılmazdı. Her defasında karşısına yara bere ve pislik içinde çıkıyordum.İç çektim.
Pasaklı olduğumu düşünüyor olmalıydı. Neyse ki bu pek de umrumda olan bir durum değildi. Keith hala dikkatle bana bakarken başımı eğip üstümde göz gezdirdim. Donakalmasını gerektirecek kadar da kötü görünmüyordum. Sadece kıyafetlerimde yırtıklar, bazı açık yaralar ve kan izleri vardı. Yani o kadar şey yaşamıştım bu kadarı normaldi.
Tekrar ona dönerken gördüğüm tek şey aşırı hızlı bir şekilde bana yönelen bedeniydi. Girdiği transtan çıkmış olmalıydı. Yanıma gelmesini beklerken bir anda sarılmasıyla afalladım. Bir eliyle belimi tutarken diğer eliyle başımı göğsüne bastırıyordu. Nefes alışverişi hızlanmıştı. Hareketlerine şaşırsamda kıpırdamadım. Sarılmasına izin verdim. Çok endişelenmiş olmalıydı. Mühür onu çıldırtmıştı muhtemelen. Bir an sonra geri çekildi ve eliyle yüzümü kavradı. Anlını anlıma yaslarken konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELÇİ
Fantasy"Mühür" İkisi de aynı anda konuştu. Nefesleri kesilmişti sanki. Zihinlerinden geçen yüzlerce kare kalplerini hızlandırıyor nefes almalarını zorlaştırıyordu. Bir an sonra kız yere çöktü. İçi içine sığmıyordu. Başını öne eğdi. Etrafına bakamıyord...