4. BÖLÜM

4 1 2
                                    

Norio ile bahçedeki sarılışımızdan sonra artık barışmıştık. Zilin çalmasına hâlâ 20 dakika vardı. Spor salonuna insek iyi olurdu. Norio ile sınıfa çıkıp basketbola yazılanların gelmesini söyledik. Eizō ve Kyōji de ayağa kalktı ve birlikte spor salonuna indik. Spor salonunun her yerinde ışık vardı. Elimi gözlerimin önüne koydum. Diğer sınıflardan da bazı çocuklar vardı ve hepsi bana bakıyordu. Kesin neden burada olduğumu merak ediyorlar diye düşündüm. Ama hiç basketbol bilgim yoktu. Ne yapmalıydım? Eizō maskesini yüzüne takmıştı. Muhtemelen havada uçuşan toz taneleri yüzündendi. Birkaç adımda Eizō'nun yanına geçtim.
"Nasıl hissediyorsun?" Eizō başını bana çevirdi: "Rahatsız..Bu sandığımdan da zor olacak."

Salondakilerin fısıldaşmasını tanıdık bir ses böldü. Kim tahmin edin. Sensei... -_- Cidden adam yeni geldi ama her yerden çıkıyor. Ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başladı:
"Evet. Bundan böyle ben yeni koçunuz Hanase Tooru. Ve..." Salona göz gezdirdi ve gözleri benimkiyle buluşunca gülümsedi: "Yukina yanıma gelir misin?" Birkaç adımda Sensei'nin yanındaydım. "Bu da menajerimiz Hanai Yukina. Ona yardımcı olun." Hafifçe eğildim. Tüm erkekler sevinmiş gibiydi. Norio hepsine kötü kötü bakıyor, bir çocuğa da "Öldün sen!" bakışı atıyordu. Birazdan Kyōji de elini Norio'nun omzuna attı ve diğerlerine dil  çıkarmaya başladı.  Sonra ikisi  aynı anda kollarını bağlayıp ajan gibi poz verdiler.  "Norio, Kyōji. Ne yapıyorsunuz?" Tooru Sensei bunu deyince birden toplandılar. "Yok bir şey Sensei... Sadece koruma amaçlı." Kyōji, Norio'ya destek çıktı: "Evet Sensei! Bunlar sadece gerekli önlemler..."  Sensei anlamamıştı ki onları bende anlayamıyordum: "Koruma mı? Önlem mi? Her neyse. Sorgulamayacağım. Devam edelim." Anlaşılan sıkılmayacaktım.

Tooru Sensei neler yapacağımızı anlattı. Benim görevlerimden de bahsetti. Sadece diğer okullarla iletişim kurup antrenman maçları düzenlemeli, bir yaralanmada ilk yardım yapmalı, takıma destek olacak pankart vs. hazırlamalı, topları saymalı vb. şeyler yapmalıymışım. Kolay gibi gözüküyordu. Tooru Sensei takıma antrenman yaptırmaya başlamıştı. Ben de kenarda oturup takımdaki üyelerin belgelerini inceliyordum. Ama aklım hep Eizō'daydı. Arada göz ucuyla bakıyordum. Maskesini hala çıkarmamıştı.

"Eizō maskeni çıkarırsan daha kolay antrenman yapabilirsin. Ama bir rahatsızlığın varsa çıkarmaman daha iyi tabi."

Tooru Sensei, Eizō'ya çok nazik bir sesle söylemişti bunları. Eizō'yu biraz rahatlamış hissettim. Yavaşça elini maskesine götürdü. Dikkat kesilmiş izliyordum ki gözlerini bana çevirdi. Maskesini çıkardığında gülüyor olduğunu gördüm. O gülüşünü sanırım asla unutamayacağım. Bana baktığını iyi ki kimse anlamamıştı. Yoksa utançtan salonu terk ederdim. Maskesini çıkarıp cebine koydu. Zorlandığını hissediyordum ama başarabilirdi. Tooru Sensei devam etti. Sıra pas çalışmasındaydı. Daha Eizō topa bir kere bile dokunmamıştı. Dokunabilir miydi? Pas Kyōji'de başlamıştı. Kyōji topa ışıldayan gözlerle bakıyordu. "SENSEİ! LÜTFEN BİR ŞEY DENEMEME İZİN VERİN!" Sensei "Tamam dene ama çabuk." Kyōji topu işaret parmağına alıp döndürmeye başladı. Herkes çok şaşırmıştı ben dahil. "WHOOAAAAAAAA!!!" Ses salonda yankılanmıştı. Ben de meraktan ayağa kalkıp gruba doğru ilerlemiştim. Sonra topu eline aldı ve zıplayarak potaya attı bir basketbolcu edasıyla. Ne şans ki top potaya girmedi ve potanın kenarına çarpıp direk bana doğru gelmeye başladı. Resmen şoka girmiş, hareket edemiyordum ve gözlerimi kapattım. Ardından topun  çarpma sesi geldi ve yere düşmüştüm. Ama ben topun bana çarpmasıyla yere düştüğümü sanıyordum. Hâlbuki top bana değmemişti bile. Sağımda yere düşmüş biri daha vardı.

"Eizō!"

Sensei ve diğerleri düştüğümüz tarafa doğru koşarak geliyorlardı. Kyōji neredeyse suçluluk duygusundan ağlayacaktı. Cidden onu öyle görünce benim bile ağlayasım gelmişti. Hemen Eizō'yu ve beni kaldırdılar. Norio koşarak yanıma yaklaştı: "Yuki! İyi misin? Eizō olmasaydı çok kötü yaralanacaktın!" Farkındaydım. Eizō cidden nereden koşup da önüme geçmişti benim? Garipti.

Bir menajer olarak Eizō'yu revire götürdüm. Eizō'yu götürürken Kyōji hâlâ özür diliyordu. Eizō sanırım kendinde değildi. Güçlükle yatağa yatırdım ve alnına bakmaya başladım çünkü başka kimse yoktu. Hemen buz koymazsam şişecekti. Buz almak için arkamı dönmüştüm ve tekrar önümü döndüğümde Eizō'nun burnu da kanıyordu! Hemen buzu başına koyup pamuk aldım ve kanı temizledim. Cidden çok üzülmüştüm. Kendini benim önüme atmıştı ve resmen kendini feda etmişti. "Teşekkür ederim." dedim fısıltıyla.

Tam arkamı dönmüştüm ki kolumdan tuttu: "Korkuyordum. Hasta olmaktan çok korkuyordum. Ama fark ediyorum ki bugüne kadar zaten hastaymışım..." Donakalmıştım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Maskemi çıkardığımda kendimi o kadar hazır hissettim ki her şeye... Nasıl hemen önüne geçtiğimi merak ediyorsundur. Sen topu izlerken ben seni izliyordum ve topun direk sana doğru geleceğini sekişinden anlamıştım. Eski ben olsa bu spor salonuna giremezdi bile belki. Şu anki ben ise hiç düşünmeden koştu.." Nasıl tepki vermeliydim? "Bu yüzden bu yaptığımı sana teşekkür etme manasında sayabilirsin. Tabii ki hastalığımı yendim sayılmaz ama artık sanırım bir sandalyeye onu silmeden oturabilirim ya da basketbol topunu yüzümle tutmak yerine elimle tutabilirim." Son dediğine gülmeye başladım. Bir süre sonra o da gülmeye başladı. Sanırım ilk defa birinin gülüşü kalbime dokundu...

Akşam eve yorgun bir şekilde geldim. Daha okulun ilk günü bu kadar yorucu olmamalıydı. Annemin yaptığı harika hafif yemekler sayesinde aç bir şekilde odama girdim. İlk önce daha ilk günden verilen ödevleri yaptım. Sonra da menajer olarak çalışma planı hazırladım ve kendimi yatağa zor attım. Ders çalışırken kapattığım telefonumu açtım ve bir gruptan mesaj gelmişti sürekli. Eminim ki grubu ya Norio ya da Kyōji açmıştı. Sessizce grup konuşmalarını okumaya başladım...

Norio ve Melekleri:
Grup üyeleri: +5555, +5644, Norio, Yukina

Eizō: Norio numaramı nereden buldun?
Norio: Hobim hackerliktir... B)
Yukina: Yalan söylüyor.
Norio: Bozmasana be!
Yukina: +5644...lü numara kimin?
Eizō: Benim.
Yukina: Tamam kaydettim.
Eizō: +5888...li? Yukina senin mi?
Yukina: Evet.
Eizō: Tamam.
Kyōji: Dostum beni niye kimse kaydetmiyor? ;;;;((
Norio: Dostum ben seni kaydettim. ;)
Kyōji: Oh Bro! Bende seni "my best" diye kaydettim!
Norio: Wow! Onurlandım...
Yukina: ?
Eizō: -_-
Eizō: Bu arada Norio ve melekleri de ne?
Norio: Woeowowo! Fark etmene şaşırdım. Hani Charlie'nin Melekleri vardı ya. İşte ordan! Nasıl çok zekice değil mi?? ;D
Yukina: Fark etmek imkansızdı zaten. Nasıl fark edelim? O kadar dikkat çekmeden duruyor ki grup ismi...
Norio: Dalga geçiyorsun değil mi? ;(
Kyōji: Harika bir grup ismi!!! Bir arada Kyōji ve Melekleri yap!! ;;;;Ooooo
Norio: Tabii ki yaparız!!

Eizō gruptan ayrıldı.
Yukina gruptan ayrıldı.

Aslında grupta kalabilirdim ama bu konuşma da neydi? Zaten Norio geri eklerdi. Başımı yastığa koyup bugün olanları analiz etmeden uyudum. Bugün fazla uzun geçmişti.

Ertesi gün erkenden kalkıp hazırlandım ve bisikletime atladım. Norio'nun evinin önünden geçerken uyansın diye bisikletin ziline bastım. Norio biraz sonra kapıyı açtı ve annesi arkasındaydı: "İyi dersler çocuklar! Dikkatli sürün!" Norio da bisikletini aldı ve birlikte okula gitmeye başladık ama köpekler Norio'nun peşinden koşmaya başladılar ve Norio durup bir köpeği bisiklete almaya çalıştı:
"NORİO MAL MISIN?!" Norio küçük köpeklerden birini bisikletin sepetine oturtmaya çalışıyordu. "Ama Yukina çok tatlı!" Uğraşmaya değmezdi. Arkama bile bakmadan sürmeye devam ettim. Okulun önüne geldiğimde Norio daha yeni ufukta gözüküyordu. Onu beklemeden direk spor salonuna gittim ve topları sayıp yerleri paspasladım.

"Çok hevesli görünüyorsun. ;)"

"Aslında o kadar hevesli sayılmam. Sadece görevimi yapıyorum Sensei." Sensei gülerek bana bakıyordu. Ben de ona bakmaya başladım. Uzun süre baktıktan sonra Sensei tuhaflaştı: "Ah...Umm..eh.." Boş boş baktım: "Sensei iyi misiniz?"

Sensei sağ elinin işaret parmağını başına koymuş yüzünü gizliyordu. "İyiyim, iyiyim. Ama gitmeliyim. Tanrım.. Ne oluyor?"

Sensei arkasını dönüp erkek soyunma odasına gitti. Biraz sonra birden biri elimdeki süpürgeyi çekti. "Wowowo! Menajerimiz erkenci ve paspas yapıyor!"

Kyōji'ye dik dik baktım: "Benimle uğraşma. Madem elinde şu köşeleri de sen yap benim başka bir işim var." Kyōji arkamdan çığırıyordu: "ANNEM BİLE BANA TEMİZLİK YAPTIRMADI BE!" O sinirle elimdeki bezi Kyōji'nin kafasına fırlattım. Bez Kyōji'nin kafasına sülük gibi yapışıp aşağı doğru kaydı. "Kyōji adamı deli etme! Yoksa o yüzüne yapışan bezi burnundan sokup kulağından çıkartırım!" Kyōji yavru köpeğe dönüşüp her yeri paspaslamaya başladı. Ve sonuç: Mükemmel temizlik... Kim demiş şiddet çözüm değil diye?

(Yazar notu: ben farkında olmadan bu kızı ESTJ yapmışım)

Shinki-shō (Hastalık Hastası)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin