Kendini öldür zarar ver o zaman bitecek sesler susacak.
Tekrar tekrar ediyor.
Kendini öldür zarar ver o zaman bitecek sesler susacak.
Yine yine aynı döngü.
Kendini öldür zarar ver o zaman bitecek sesler susacak.
Rutin gene devam ediyor.
Kendini öldür zarar ver o zaman bitecek sesler susacak.
Maraton devam ediyor döngünün içine sıkıştın yine.
PAT PAT PAT PAT.
Su sesi bir yerlerden su damlıyor aynı aralıkla.
Tam 1 saniye 3 salise.
TIP TIP TIP TIP.
Ellerimde kan var hafif kurumuş.
Ve bide cilet o da kan.
Tam kalbimin üstü sayamadığım kadar çok çizik izleri...
Hala devam ediyor kan akmaya.
Babamın sesi hala kulaklarımda. İğrenç bağırışlari beni öldürmek istediyi hakkındaki tehditleri.
Ve her defa beni nasıl öldurmek istediğini anneme bağırarak soylediyi zaman ellerimdeki kendi kanımın daha da fazla akmaya başlaması.
Gözlerimi kapatıp bi süre öylece kalıyorum soğuk banyo zeminide ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Başım dönüyor.
Sonra ayağa kalkıyorum ve önce ellerindeki kanı sonrada göğsümdeki kanı siliyorum.
Aynaya bakıyorum burnum kızarmış ayrıca göz altlarimda kırmızı ve şişmiş. Şimdide büyük bir gülümseme var yüzümde neden
bilmiyorum.Milyonlarca ses hala kafamda susmuyorlar ama az önceye göre biraz kendimdeyim.
Soyutlandigim dünyaya yine geri dönüyorum. Gerçeklik bir daha yüzüme çarpıyor.
Ve yaraların sızısı şimdiden geçti bile. Ama izler hala hatirlatiyorlar kendilerini.
Onun orada olmamasını umarak mutfağa doğru gidiyorum. Başım fena dönüyor bu yüzden bir iki küp ağzıma seker atarak anneme dönüyorum ve acıktımı söylüyorum.
Bana kendi için sakladığı yemeğini veriyor
Başkada hiç bir şey yok zaten yemeğe
Küçük bir şey ama içim ısınıyor sadece bir anlığına.Derslerimi yapmam gerek.
Yarın yine okul var. Gülümsemem ve saklabanliklarimi yapmam gerek yorgunum.
Ha bide Chuyya var tabikide. Bana bakmayan. Kalbim çok fazla çarpıyor onu görünce.
Arkadaşlarım beni uzak tutmaya çalışıyorlar ondan onu düşünerek kendime yazık ettiğimi düşünüyorlar.
Aynı aynı seyler...
Piyonlar....
Hayatımı eğlenceli yapmaya calisdigim karakterlerim onlara teşekkürler.
Yarın gene okulda Chuyyanı görüyorum deri ceketi yine üzerinde.
Ona yaklaşıp saçlarını güzel olduğunu ve hiç kesmemesinin söylemek istiyorum ama korkuyorum ya sanane diye kızarsa zaten bu aralar normalden daha kötüyüm o zaman iyice çökerim.
Vazgeçiyorum söylemekten.
Zaten ne zaman cesur oldumki.
Yaşamaya bilen korkan bir aptalım sadece.
Sinif kapımın önündeyim bana yaklaşıyor ve tam bir şey diyecek gibi oluyor ama sonra vaz geçip gidiyor anlamıyorum.
Sonraki teneffüs yine geliyor ama bu sefer tek değil arkadaşıyla ve bana çok güzelsin diyip hızlı adımlarla uzaklaşıyor. Zaten o gün bir daha göremiyorum onu.
Çok üzerinde düşünmek istemiyorum çünki umutlanirim ve sonra dahada çok düşünmeye başlarım onu düşünceler bir bicakdan bile daha keskin fazla acıtıyor ve ben acı sevmem.
Gün boyu yine aynı şeyleri yapıyorum uyuyorum yine alarm sesi bi kaç bağırış sesleri ve okul.
Bugun bi ayrı sanki tüm gün gözü üzerimde yine yanina geliyor ve bu sefer onu sevib sevmediyimi soruyor sadece gülümsüyorum ve uzaklaşıyorum.
Çunki ben ona onu sevdiğimi söylediğimde o da aynen böyle yapmisdi.
Her neyse,
Dazai'nin oturduğu nazik apartman dairesi
pek düzenliydi. Titiz biri sayılırdı.Duş aldıktan sonra kendine acı bir kahve
yaptı.Amacı geldiği gibi uyumaktı ama titiz
kişiliği buna engel olup 'Kişiliğin zaten pis
bari dışın temiz olsunda böyle idare et.Ölene kadar diyip duş almıştı.Dazai'nin kafasında her zaman sesler
dolaşırdı.O seslerle sohbet etmeyi
severdi.Bu yüzden yalnızlığı hiç tatmamıştı.Bu durumu engellemek için bir psikoloğa
falan da ihtiyaç duymadı.Ayrıca psikoloğa
giderse psikolog bandajlarını da sorucaktı.O her bir yara bir anıydı.Onun için o yaralar
bir güzellikti.Yarattığı yaralardan nefret
etmedi.Zarafet, incelik sadece estetik bir kaygı değildi onun için, hayatının anlamı ve amacı bu kavramlarla sınırlıydı.
İntihara meyilli biri için garip bir iç dünya.
Dazai'ye "Sen mutsuzsun." derlerdi.Halbuki
kendini dünyanın en mutlu insanı olarak
düşünürdü.