13. Bölüm: "Hayırlı iş"

6.7K 524 20
                                    

Seeelaaaam ❤️‍🔥

Bölüm tahmin edeceğiniz üzere alevvv 🫵🤝

Sınır geçilmese de iftara kadar okursunuz diye atmak istedim 💓

Medyaya bir müzik bıraktım, nedensizce o müzik eşliğinde yazmak istedim bölümü. Siz de aynı müziği dinleyerek okuyun haydi 🫂

Deli'kanlıda havalar güneşli 🥺

Bölüm bir tık daha uzun oldu umarım seversiniz 💕

Oylar verilsinnnnn 🫵🫵

Cama vuran yağmur damlalarının hissettirdiği rahatsızlık hissi ile gözlerimi açtım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Cama vuran yağmur damlalarının hissettirdiği rahatsızlık hissi ile gözlerimi açtım. Gün henüz aymamıştı. Yatakta oturur pozisyona geçip ağlayan göğe baktım. Yağmuru sevmiyordum, toprak kokusundan ise nefret ederdim.

Aşağıdan sesler geliyordu. Gecenin bir yarısı kimin uyanık olduğunu merak ederek üzerime bir şey alıp çıktım. Yaman ağabeyim mutfakta düşürdüğü bardağın parçalarını topluyordu. Koştum yanına, "Ağabey, iyi misin?!"

Sıçrayarak bana baktı. Uyanık olmamı beklemediği belliydi. Varlığımı görmezden gelip önüne dönerek işine devam etti. Yardım etmek için elimi sunduğum an, havada yakaladı. "Ben hallederim."

Yüzünü inceledim. İlk halinden daha beter haldeydi.  Kaşı, gözü, dudağı yara doluydu. Yusufhan'a ağabeyim ona vururken elinin armut toplamasını söylemeye hakkım yoktu tabi ama onu böyle gören gözlerim dayanamayıp doldu. Bu kadar olayın içinde tek bir damla düşmeyen gözümden bir damla düştü. Elimi çektim, fakat uzaklaşmadım. İkimizin de çömeldiği tezgah önünde bir anda beline doladım kollarımı. Beklemiyordu, irkilip havada kalan kollarını indirdi, sarmadı sırtıma. İçime bir ateş düşerken, "Böyle olsun istemezdim..." diye fısıldadım.

Sesi çıkmadı. Küs kalamazdım ki ben kimseyle. Bana yeri geldiğinde ana, yeri geldiğinde baba olan adama hiç kalamazdım. Bir seçim yapmak istemiyordum. Böyle bir seçenek söz konusu bile değildi.

"Konuş benimle ağabey..." diğer gözümden de yaş akarken ondan ayrılıp yüzüne baktım. "Sen benimle konuşmazsan kime giderim...?"

Gözleri dolarken kendine engel olmaya çalışarak dişlerini sıktı. "Gazelim benim..." Beni kendisine çekip sarıldı. Öksüzlüğüme, yetimliğime yağan yağmura şemsiye tuttu. Beni üzemezdi, kıyamazdı bilirdim. Kendimi ne zaman yarım hissetsem sanki kendisi de yarım değilmiş gibi beni tamamlardı. Küçükken, babamın ölmeye başladığı zamanlarda ağabeylerim de küçük olduğu için hiçbir geçim kaynağımız olmazdı. Yaman ağabeyim zar şer bulduğumuz dörde böldüğü ekmeğin kendi payını yemez, bana verirdi.

Beraber sedire oturduk. Benim başlamam gerektiğini düşünerek, "Onunla..." diyip başladım konuşmama. "Yusufhan ile köye ilk geldikleri zaman tanıştık." Halıya bakıyordum, gözlerine bakamadım, yaşadığım hiçbir şeyden utanmıyordum ama ağabeyimin bana öfkeli gözlerine bakarak anlatabileceğimi de zannetmiyordum. "Allah biliyor ya, ilk görüşümde etkilendim ondan. Gönül bu ağabey, vuruldu işte kara kaşına, kara gözüne... Sonra bir şekilde bir araya geldik. Ama inan ki, yanlış bir şey yapmadım ben. Babasının halt yemesiymiş bu Gülnur işi. Yoksa ben de istemezdim böylesi bir dedikoduya dahil olmak. Sen her ne kadar öfkelensen de, istemesen de benim içimde hissettiğimin karşılığını bulmanın mutluluğu var ağabey. O beni seviyor, evlenmek istiyor eminim buna. Benim ruhum sahipsiz gezer durur bilirsin, ruhuma çatı olmaya talip, kalbimin varlığını hissettiren adam. He desen, gönlün olsa olmaz mı?"

Deli'kanlım (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin