Duyduğu cümle ile kıpırdayamadı Songül olduğu yere. "Senin için" kısa ama ne kadar anlamlı bir sözdü oysaki. Sadi'ye doğru bir adım attı. Koşup sarılmak istiyordu ona ama yapamadı. Sadi'nin bakışlarındaki soğukluk durdurmuştu onu. "Sadi" dedi çatallaşan sesiyle ama devam edemedi cümlesine.
Sadi elini kaldırıp kesti Songül'ün sözünü. "Bugün konuşmayalım olur mu?"
Sadi'nin cevabıyla kalbine bir hançer saplandı Songül'ün. Her defasında kırıp döküyor oluşu bu tarz bir sevgiye alışık olmadığı içindi aslında. Sadi gibi sevenine denk gelmemişti ki hiç. Ailesi de yoktu o büyürken yanında o yüzden öğrenememişti belki de kalp kırmadan sevmeyi. Gözünden akan belli belirsiz yaşı silerken "peki "diyebildi sadece.
Sadi kafasını sallayıp yöneldi odasına. Uzun bir aradan sonra ilk defa Songül'süz uyuyacaktı. Kendini yatağa bıraktığında Songül'den duyduğu cümleler yankılandı kulağında. "Sen karanlıksın Sadi." Gözlerini sıkı sıkı kapatıp susturmak istedi için de yankılanan sesi. Gerçekten karanlık mıydı? Yoksa ışığı olarak seçtiği kadın mı onu öyle görmek istiyordu anlam veremedi. Hiç bir zaman karanlık yola sapmadım diyemezdi ama; belki de ilk defa bu kadar pişmandı zamanında saptığı bu karanlık yollardan.
Aklı Sadi de kalmıştı Songül'ün. Zaten yaralı olan adamı sürekli aynı yerden yaraladığı için nefret etti kendinden. Niye sürekli aynı noktaya geldiklerini anlayamıyordu. Güvensizlik değildi bu yaşadığı biliyordu. Kaybetme korkusuydu sadece. Ailesi gittiğinden beri zaten kimseye kolay kolay bağlanamamıştı Songül. Hayatına aldığı insanda ihanetin en büyüğünü yaşatmıştı ona. Peki Sadi'yi bu kadar kırmasının sebebi neydi? Ona asla ihanet etmeyeceğini bilmesi mi, yoksa ailesi yerine koyduğu adamın karanlık geçmişinde yok olacağını düşünmesi mi ? Aklından geçen soruları susturamadı Songül. Odasına yöneldi usulca. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde bir acı saplandı kalbine. Dün Sadi ile sarmaş dolaş uyuduğu yatakta şimdi soğuk çarşaflara dolanıp yatacak olmak canını acıtmıştı.
Sabahın ilk ışıkları ile kalktı yataktan Sadi. Parça parça uyumuş olmanın yarattığı ağırlık vardı üstünde. Yavaşça çıktı odasından. Songül'ün odasının önünde duraksadı. Bir gece de özlemişti aşık olduğu kadını. Elini kapının kulpuna koyduğunda kafasının içinde yankılanan sesler rahatsız etti onu ve ayrıldı kapının önünden. Mutfağa yöneldi sessizce. Hızlıca kahvaltılıkları çıkardı buzdolabından Songül için. Kendisine de sade bir türk kahvesi yaptı. Çünkü şu an memengiç tohumu dövecek kadar bile enerjisi yoktu.
Songül gözlerini açtığında dün gece yaşananlar canlandı gözünün önünde. "Rüya değilmiş" diyerek kalktı yatağından. Son derece bitkindi. Saçlarını gelişi güzel topladıktan sonra çıktı hemen odasından. Mutfağa geldiğinde Sadi'yi gördü balkonda kahve içerken. Bir süre izledi sevdiği adamı ses çıkarmadan.
Serin hava iyi gelmişti Sadi'ye. Yüzüne vuran rüzgar biraz da olsa aklını başına getirmişti aslında. Kahvesini yudumlarken kalbinde hissettiği sızı ile hafifçe arkaya doğru çevirdi kafasını. Çünkü hissetmişti Songül'ün orda olduğunu. Gözleri sevdiği kadının buğulu gözleri ile buluşunca kalktı yavaşça oturduğu Ne kadar kızgın ve kırgın olsa da beyni vücuduna hükmetmiyor,kalbi Songül'e doğru koşuyordu.
Sadi'nin içeriye girmesiyle ufak bir tebessüm yerleşti Songül'ün yüzüne. "Günaydın" dedi ışıldayan gözleriyle Sadi'ye bakarken.
Songül'ün gözlerine bakmamaya gayret ediyordu Sadi. Buz gibi bir ifade yerleştirdi suratına "Günaydın" derken.
Sadi'nin soğukluğu kor gibi yakmıştı Songül'ün yüreğini. Ama belli etmemeye çalıştı. "Kahvaltı hazırlamışsın hadi oturda yiyelim bir şeyler." dedi gülümsemeye çalışarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir küçük sadgül meselesi
RomansaTesadüf diye bir şey yoktur olması gereken olur. Songül ve Sadi'nin de hayatlarının kesişmesi tesadüf değildi olması gereken oldu. Sadi yeni hayatında Songül için her şeyini veremeye hazır. Peki Songül'ü bekleyen gerçek ne? Ve bu gerçeği kimden v...