Ben Dionysos. Adımı duymuşsunuzdur bir yerlerde muhakkak. Hani şu Tanrılar Tanrısı Zeus var ya, işte ben onun oğluyum. Annem de Thebai Kral'ı Kadmos'un ölümlü kızı Semele olur. Hatırladınız mı Hera'nın zalim oyununa gelen, beni Şimşekler çakarken acı içinde kıvranarak doğurmak zorunda kalan annemi? Hatırladınız değil mi? Bahtı kara annem benim; neydi ki suçun, aşık olmak mı? Hem mümkün hem de imkansızdı aşk onlar için. Zeus ve Semele'nin oğlu olarak ben de Hera'nın zulmünden payını alanlardanım. Zaten her şey böyle başladı ya. Hera'nın kini uzun süre yakamı bırakmadığımı için oğlağa dönüştürüldüm ve gizemli Nysa ülkesinde yaşamak zorunda kaldım. Sonra üzümü, şarabı ve sarhoşluğu keşfettim. Bu durum benim yararıma oldu sanırım, gezgin ve sözü geçen biri olarak diyar diyar dolaştım. Bu seyahatlerimde birçok üzüm bağı kurdum ve sonunda Şarap Tanrısı oldum. Roma geleneğinde Bacchus olarak tanınırım. Antik yunan dünyasında adıma düzenlenen Dionysia denen şenliklerle anılırım. Ben kim miyim? Ben, insanlar için var olmanın dayanılmaz hazzıyım; esaretin kendisiyim ben. Bana bağlanmak güç ister ama bir kere bağlandınız mı vazgeçmek de güç ister...