Bölüm 60: Birlikten Kuvvet Doğar

10 2 6
                                    

Etrafta tam bir kaos vardı. Zaten benim başım beladan hiç kurtulur mu? Gün geçmiyor ki Miray patlayan silahların arasında kalmasın. Evet, adamlar etrafa ateş ediyordu. Ellerim buz kesmiş, zihnim yalnızca merminin nereye isabet edebileceğine odaklanmıştı. Eğer bizimkilerden birine isabet ettiyse...

"Biri beni çözebilir mi!" diye tüm gücümle bağırdım. Kalkıp arkamda neler olup bittiğine bakmak istiyordum. Belki bir faydam dokunurdu, sonuçta iyi dövüşüyordum.

Kargaşanın arasında Gamze eğilip ellerimi çözerken kendisinin nasıl serbest kaldığını sormama gerek bile kalmadı. Sercan tabii ki ilk önce sevgilisini kurtarmıştı.

Uyuşan el ve ayak bileklerimi ovalamaya zaman yoktu. İçeride herkes birbirini yumrukluyor, iplerini çözmeye çalışan zavallı Kaan hâlâ debeleniyordu.

"Sana geleceğim, bekle!" Arkamı döndüğüm an kafama indirilmek üzere olan sopa ile bakışmamızı size nasıl anlatsam bilemiyorum. Krem renginde, çok hoş bir beyzbol sopasıydı. Bu ayı heriflerden beklenmedik bir şekilde zarifti. Ama kafama geldiğinde zarafetini kaybedip ölümcül bir silaha dönüşecekti. Muhteşem gelişmiş reflekslerim sayesinde anında eğildim ve adam sopayı havaya salladı.

"Anca havayı döversin, keltoş!" Adamın kasıklarına sağlam bir tekme çakıp sopayı elinden aldım. Göründüğü kadar hafif değildi o yüzden ilk başta tutmakta epey zorlandım. Ama yan tarafta Rüzgar'ıma acımasızca tekme attıklarını görünce öyle bir sinirlendim ki adeta gözüm döndü. Artık sopa elimde bir tüy kadar hafifti.

"Yerde eli bağlı yatan adama vurmak kolay, değil mi? Serseriler sizi!" Adamın kafasına yetişebilmek için zıplayıp sopayı savurdum ve...

"Tam isabet!"

Rüzgar da o sırada ayaklanıp diğer adamı indirince hemen yanına gidip ellerini çözmeye başladım.

"Niye kimse sana yardım etmedi? Ah, canım benim. Çok mu vurdular sana?"

Son ipi de çözer çözmez bana dönüp ellerimi sıkıca tuttu. Gözlerimden ısrarla düşen damlalar yüzünden onu net göremiyordum. Bu buğulu görüntüde bile güzel çenesinden akan kanı gayet rahat seçebildim. Bu plan aptallıktı. Sadece polise haber vermeliydik, kanıta ihtiyacımız yoktu.

"Keşke yapmasaydık." dedim bir elimle yanağını okşarken. "Neye yarar ki? Değdi mi şimdi bu hâle gelmemize?"

Her şey birkaç saniye içinde oluyordu. Durup konuşmaya zaman yoktu çünkü kavga devam ederken unutmamamız gereken bir silah faktörü vardı. Tam da o sırada Rüzgar'ın nereye baktığını görmek için arkamı döndüğümde bana doğrultulmuş olan bir tanesiyle burun buruna geldim.

Bu, kafa attığım adamdı ve sanırım intikam almak istiyordu.

İçimden, "Acaba mermiyi sopayla durdurabilir miyim?" gibi aptalca şeyler geçirirken ellerim yeniden buz gibi oldu. Vücudumdaki tüm kan çekildi ve kafam feci hâlde zonklamaya başladı. Nefes alamıyor gibiydim, eğer karşımda duran silah ateşlenirse gerçekten alamayacaktım.

Rüzgar önüme geçmeseydi silahın namlusuna alnımı dayayıp, "Vursana hadi, yüreğin varsa vur!" diyecektim ama sanırım bu boş bir çaba olurdu. Sonuçta karşımda duran izbandut, bana deli divane aşık olan Onur değildi. Bana gayet de güzel kıyar, ruhum süzülüp gökyüzüne yükselirken keyif sigarası yakardı.

Rüzgar'ın arkasında dururken ellerimi sırtına yasladım.

Ya kurşun ona isabet ederse?

Benim yüzümden ona bir şey olursa...

Ah, vücudundan süzülen bir damla kana daha şahit olmak istemiyorum!

Derken silah patladı. Ses öyle güçlüydü ki sanki benim kafama sıkılmış gibiydi. Kulaklarım çınladı ve birkaç saniye boyunca hiçbir şey duyamadım. Sadece çınlamaya benzer bir uğultu kafamın içinde dönüp duruyordu. Titreyen bedenimle neler olup bittiğini anlamak için bir oraya bir buraya dönüyordum.

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin