4.3

28 1 0
                                    


Bu bölüm Jungkook'un anlatımından olacak, Yoongi'nin evindeki silahlı çatışmanın olduğu gün.

Elimdeki papatya buketine bakıp gülümsedim ve arabaya binip yan koltuğa koydum, Yizhuo ile akşam yemeği için anlaşmışdık ama onu bir restoran götürmek istemiyordum, onun yerine bir günlük bir ev tutmuşdum.

Ona kendi ellerimle yemek yapmak istiyordum, tıpkı eski günlerdeki gibi. Onunla Çinde katıldığım bir operasyondan sonra tanışmışdım.

Operasyon başarılı geçtiği için çocuklarla buluşup gece klübüne gitmişdik, onu ilk kez orda görmüşdüm, üstünde kot bir pantolon ve beyaz bir crop vardı.

Kız arkadaşları ile eğleniyordu, bu güne kadar gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi, ilk gördüğüm an etkilenmişdim, çocuklar ile biraz vakit geçirdikden sonra tanımak için yanına gitdiğimde beni terslemişdi.

Sarhoş olduğu zaman ayrı bir inatçı oluyordu, bir kaç dakika yanında kaldığımda bana vurmuş ve klüpden çıkıp girmişdi.

O günden sonra onu unutamamışdım, kameralara bakıp fotoğrafını buldum ve kim olduğunu araştırdım, Çinli ünlü bir iş adamının kızıyıdı.

Kısa bir süre sonra karşısına çıkmış ve onunla arkadaş olmuşdum tuhaf bir şekilde klüpde olan hiç bir şeyi hatırlamamışdı.

Tanışmamızın üzerinden çok fazla geçmeden sevgili olmuşduk ama sonra Jongin ve çetesi ortaya çıkmışdı, bu yüzden ona zarar gelmemesi için sadece ayılmak istediğimi yazmış ve bir daha aramamışdım.

O dönemler duygusal olarak kötü dönemlerden geçiyordum babam daha doğrusu üvey babam ölmüşdü, cenaze töreni bitdikden sonra annem onun aslında gerçek babam olmadığını söylemiş ve beni koreye göndermişdi.

Bende bir daha karşılaşmayacağımızı düşünerek böyle bir yola baş vurmuşdum ama onun Korede arkadaşı olabileceği aklımın ucundan bile geçmemişdi, üstelik arkadaşı benim ablamdı.

Evet olaylar oldukca tuhafdı.

Yine de her şeye rağmen duygularım ile haraket etmek istiyorum, onu bir defa bırakmışdım, bunu asla tekrarlamayacakdım, sevgimizin önüne hiç bir şeyin geçmesine izin vermeyecekdim.

Evin önüne geldiğimde arabayı park edip papatya buketini aldım ve kapıyı açıp indim. Çokda büyük olmayan sessiz sakin bir evdi, özellikle çok fazla ev olan bir arazi olmamasını istemişdim.

Her zaman böyle bir ev istediğini söylerdi hayallerini gerçekleştirmeyi bende istiyordum.

Kapının kilidini açıp içeri girdim ve ışıkları yakıp salona doğru ilerledim, ev salona, yatak odası, banyo ve mutfakdan oluşuyordu. Papatyaları şöminenin yanındaki tekli koltuğa koyup üstümdeki deri ceketi çıkardım ve mutfağa doğru ilerledim.

Dün gelip yemek için alış veriş yapmışdım, aynı zamanda evi gezip etrafa bakınmışdım, her şey tam istediğim gibiydi.

Mutfağa girip önlüğümü taktım ve buzdolabından malzeme çıkarmaya başladım.

Çinde birlikte olduğumuz zamanlarda genelde et yemeği çok sevdiği için et yapardım, yanına da bir salata yapsam yeterli olacakdı kesinlikle.

Tatlı içinse kek yapacakdım, çünkü sadece elimden bu geliyordu, yemek yapabiliyorum diye tatlıda yapmak zorunda değildim her halde.

Yemek ve salatayı halletdikden sonra kek için malzeme çıkardım, beş tane yumurtayı şeker ile çıpıp içine yoğurt ve sıvı yağ ekledim, onlardıda güzelce karıştırdıkdan sonra, kakao, un, kabartma tozu ve vanilya ekleyip karıştırdım.

Kek harcını pişirme kapına döküp fırına yerleştirdikden, üstüne dökmek için süt kahve ve şekeri karıştırdım, açıkcası bildiğim tek tarif buydu umarım beğenirdi.

Bakıçlarım saati bulduğunda nerdeyse geleceğini görmüş ve pişen keki acele ile çıkarmışdım.

Çöp şiş ile keki bir çok yerinden delip Süt ve kahve karışımını üstüne döktüm, her şey hazır olduğunda sofrayı kurup yatak odasına koyduğum gitarı aldım ve şöminenin önüne koydum, son zamanlarda gitar çalmayı öğreniyordum, çok iyi olmasam bile ona bir şeylər çalmayı gerçekden çok istiyordum.

Kapı çaldığında yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip masaya son bir bakış atdım. Her şeyin hazır olduğundan Emin oldukdan sonra koşar adımlarla ilerleyip kapıyı açıdım.

Üstünde, dizlerinin biraz üstünde olan siyah bir elbise, kafasında ise kırmızı bere vardı. Gülümseyerek kollarımı beline sardığımda karşılık verdi "Jungkook-ah neden burda buluştuk?"

Sessiz kalıp elini tutdum ve kapıyı kapatıp onunla bitlikte salona doğru ilerledim, "hep böyle bir evin olmasını istediğini söylerdin bende düşündüm ki burda güzel bir yemek yiyip vakit geçirelim hoşuna giderse evlendiğimiz zaman burda yaşarız"

Söylediğim ile ellerini ağzına kapatıp yüzüme bakmışdı "sen delisin!" sesli bir şekilde gülüp sandalyeyi çektim ve oturmasını bekledim "yemekleri alıp geliyorum"

Aradan geçen bir kaç saatin ardından yemeklerimizi yemiş ve evi gezmişdik "artık gitmeliyiz, yarın otelden şirkete gitmeliyim burası çok uzak geç kalmak istümiyorum" başımı onaylar şekilde sallayıp alnından öpdüm ve kolumu omzundan çekip ayağa kalkdım.

Koltukdaki papatyaları alıp birlikte dışarı çıktığımızda evin kapısını kilitledim, kolumu beline sardığımda bana gülümsemiş ve yürümeye başlamışdı.

"Jeon Jungkook!"

Arkamda duyduğum ses ile adımlarım dururken yüzümdeki gülümseme solmuşdu, hızlı bir şekilde ona doğru dönüp  Yizhuo'u arkama aldım.

"Jungkook neler oluyor?" Yizhuo korku ile konuştuğunda dişlerimi sıkıp karşımda bize silah doğultmuş adama baktım.

"Neler olduğunu söylesene Jungkook!" alayla güldüğünde gözlerimi kapatdım "yolun sonu kahraman"

Söylediğinin ardından gelen silah sesi ile gözlerimi açmışdım. Aniden karşıma geçen beden geri gitmeme neden olurken vücudu ağır çekimde göğsüme yaslanmışdı.

Step Brother / 𝐽𝐽𝐾-𝐾𝐽𝑁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin