7.Bölüm-Aşkın Dansı

778 50 6
                                    

Eileen, kaybolmuştu. Etrafını saran kalabalık, konuşmaların gürültüsü, müzik tamamen silinmişti. Bir an için Eileen tek başınaydı ve gördüğü, anlamlandırabildiği tek şey Lachlan'dı. İskoç Aslanı, yıkanmış, traş olmuş, MacLaine renklerine bürünmüştü. Eileen'in düşündüğünden çok daha genç görünüyordu bu şekilde. Köşeli yüzü, sakallarından kurtulduğunda belirginleşmişti ve Eileen, bu kadar güzel görünmesinin günah olduğunu düşünüyordu. Yüzündeki geçmişten kalan yaralar bile adamı çirkinleştirmeye yetmemişti. Göz korkutucu görünüyordu, evet, ama çirkin demesi mümkün değildi.

Ancak, Eileen'in kaybolmasına neden olan adamın görüntüsü değildi. Gözleriydi. Griye yakın mavi renkli gözleri yaşını, yaşadıklarını belli ediyordu ve o gözler, Eileen'e apaçık bir açlıkla bakıyordu. Öyle bir açlıktı ki bu Eileen'i bile bir anlığına güçsüz bırakmıştı.

Farkında olmadan adamın uzattığı eline bıraktı elini. Kaderini onun ellerine bırakmış olduğunu düşünmeden edemiyordu.

Lachlan, onu rahibin karşısına doğru yönlendirirken küfretmemek için kendisini zor tutuyordu. Bu kadının üzerindeki etkisi artık endişe verici olmaya başlıyordu. Kadını intikamının bir parçası olarak istemesi gerekiyordu ancak kanında ve kasıklarında dolaşan ateş, aksini ispat ediyordu ona. Eileen'in de en az onun kadar sarsılmış görünmesi bir nebze olsa da onu teskin ediyordu.

Genç kadının kendi pençeleri içinde küçücük kalan beyaz eline baktı ve aslında kadının ne kadar ufak tefek ve narin göründüğünü fark etti. Karşısına kılıçla dikilip sarsılmaz bir gurur ve öfkeyle ona karşı koyduğunda bunu fark etmemişti. Onu erkek sanmıştı! Sezgilerine sonuna kadar güvenen Lachlan'a ölümcül bir darbeydi bu.

Rahibin yanına geldiğinde düşüncelerinden sıyrıldı ve adama döndü. Bu iş, bir an önce bitmeliydi. Lachlan ve Eileen'i rahibin karşısında gören insanlar sessizliğe bürünmüş, gelmekte olan fırtınayı bekliyordu.

Ancak fırtına gelmedi.

Eileen, Tanrı tarafından cezalandırılmaktan korkarak Lachlan'ı kocası olarak kabul edip ona iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, zenginlik ve yoksullukta sadık olacağına, onu seveceğine ve saygı duyacağına yemin etti.

Lachlan için ise bu çok daha kutlu bir andı. Son Campbell, artık Campbell değildi. MacLaine olmuştu ve Inveraray tahtında MacLaineler oturacaktı. Campbell klanı tarihe karışmıştı. İntikam alınmıştı ve Lachlan, intikam ve öfke ateşiyle geçen yılların ardından ilk kez nefes alıyordu. Nefret oradaydı, öfke de ; ancak ateş sönüyordu. Alevler yavaş yavaş sönüyor, külleniyordu ve Lachlan, Eileen'e baktığında öfkeyi de nefreti de hissetmiyordu. Bir erkeğin bir kadına baktığı gibi bakıyordu ona ve hissettiği tek şey, güçlü bir arzuydu.

Yeminini etti ve rahibin onları karı koca ilan etmesinin ardından Eileen'in korku dolu gözlerine aldırmadan genç kadının çenesini tutup kaldırdı ve dudaklarını birleştirdi.

Eileen, tam anlamıyla dehşete kapılmıştı. Adamın dudakları, kendi dudaklarına kapandığında tüm vücudunu saran, onu tüketen bir hisse teslim olmaktan kaçamamıştı. Lachlan, onu tam teslimiyetini talep edercesine öpüyordu ve Eileen, yalnızca ona yapışıp kalmıştı. Ne onu itebiliyor, ne çekilebiliyor ne de karşılık verebiliyordu. Öpücük, sona erdiğinde tamamen kafası karışmış durumdaydı.

İlk öpücüğünü İskoç Aslanı'na vermişti ve bu adam onun kocasıydı!

"Biraz daha mutlu görünmek isteyebilirsin, karım, birazdan idam edilecek gibi görünüyorsun." dedi Lachlan alayla gülümseyerek.

Eileen, hafifçe gülümsedi. "Öyle hissediyorum." dedi sessizce. Sonrasında da omuzlarını dikleştirip başını kaldırdı. Bir kraliçe gibi görünüyordu.

GAZAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin