3. BÖLÜM: KARANLIĞA HÜKMEDEN RESSAM

7 1 0
                                    


Bölüm şarkısı medyada mevcut.

Herhangi bir yazım yanlışım varsa affoluna. İyi okumalar. ❤️

Kimsenin bilmediği, tanımadığı, konuşmadığı bir ressamın tuvalinde hapsoldum. Tam karşımda duran ve ben hariç her şeye odaklanan, siyahlar içerisinde ve yüzü görünmeyen bir silüetti bu bilinmeyen ressam. Tam karşısında olmama rağmen ne bana baktı ne de orada var olduğumu hissettirdi, sanki hiç tanınmayan benmişim gibi. Sadece elindeki palete ve boyalarını karıştırdığı fırçaya bakıyordu. Ben ise bilincimi kaybetmiş şekilde ne ses çıkarabiliyordum ne de nefes aldığımı hissedebiliyordum. Zaman durmuş gibiydi ve bu duruma aykırı davranan tek kişi karşımdaki ressamdı. İçerisinde olduğum tuvali ben orda yokmuşçasına boyamaya başladı. Tuvale çizdiği her nokta çevremde şekillendi ve bir bütün halini aldı.

Güzelden ziyade korkunç bir ortam çiziyordu çevremde. Önce bilinçsizliğime meydan okuyacak bir karanlığa bürüdü tuvali, tabii çevremi de... Sonrasında ise renkler girmeye başladı; içerisinde olduğum tuvalin küçük ama korkunç dünyasına. Ressam çizdi, ben ise hareket yetimi kaybetmiş gibi benim için çizdiği dünyayı ve onu izledim. Oldukça telaşsız ve sessizdi. Yaşadığını hissettirmeyecek derecede yoklukla çevrelenmişti. Tuvalin üzerine istediği dünyayı çizdikçe, karşımdaki silüeti kayboluyordu. Her fırça darbesi onun silikleşmesine yol açıyor, tabloyu görünür kılıyordu. O yok olmaya yüz tutarken tuval ise renkleniyordu.

Çizdiği şeyi bitirdiğini anlamam onun tamamen karşımdan yok olmasıyla gerçekleşti. Hala bilinçsiz bir şekilde durduğumu düşünürken aslında uzuvlarımı hareket ettirebildiğimi fark etmem artık telaşlanmaya başladığım zaman gerçekleşti. Hareket edebilmeme rağmen bu korkunç yerden ayrılmak için bir uğraşta bulunmadım, çünkü nasıl çıkacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Ne olmuştu veya ne yaşamıştım da burada hapsolmuştum bilmiyordum. Bu bilinçsizlik ve bulunduğum korkunç yer beni korkutmuyordu, asıl korkutan saatin kaç olduğunu bilmeyişimdi. Saati bilmediğim zaman mutlaka bir felaketle karşı karşıya geleceğimi de biliyordum keza bu durum bana en acı olayların getirisi olan bir tecrübeydi.

Çevreme kısa bir göz gezdirerek, ne kadar yalnız olduğumu bilsem de, birilerini bulma ve mümkünse saati öğrenme isteğiyle doldum.

Koskocaman bir ormanın çerisindeydim. Ucu bucağı görünmeyen ve sonunun olup olmadığını bilmediğim puslu ve sisli bir orman. Sisin bu kadar derinlemesine nüfuz etmesi yüksek bir konumda olduğumu düşündürüyordu ve üstelik hava soğuk, aldığım nefesler ise soluk borumu zorlayan bir temizlikteydi. Kulaklarımda basınç vardı ve bu başımın inanılmaz derecede ağrımasına sebep oluyordu. Kısa kısa nefesler alarak çevremi kontrol etmeye devam ettim. Kısa bir göz gezdirmeden sonra en azından bir şeyler bulabilmek umuduyla yürümeye başladım. Attığım her adım beni aynı yere götürüyor gibiydi. Ağaçların sıklığı hiç azalmıyor ve farklılaşmıyordu. Tam olarak 1 saat 36 dakika 9 saniye sonra tüm çabama rağmen yürümekten ve ağaçlar dışında başka bir canlı görmekten bir adım ileri gidememiştim. Bu durum içimdeki endişe tohumlarını sularken geçen her dakika ise bir gübre görevi görüyordu.

Endişeleniyordum, telaşlanıyordum ki bu durum benim sakinliğimi kaybetmeme sebebiyet verecek en tehlikeli hislerdi.

Ormanın kocaman olduğunu düşünmem tahminlerimi doğru çıkarmıştı. Çünkü gezdiğim ve yürüdüğüm onca dakika sonra hala aynı yerdeymişim gibi ve hiçbir farklılık yokmuş gibi hissediyordum. Çevrem hala oldukça uzun ve köklü ağaçlarla çevriliyken tüm ormanda duyulabilecek bir hayvan sesi bile yoktu. Bu durum beni rahatlatmak yerine aksine korkutuyordu. Çünkü içerisinde hiçbir sesin bulunmadığı bir orman pek de alışıldık bir durum değildi. Kaybolmuşluk hissi çevremi kuşatıyordu ve bu beni delicesine korkutuyordu. Hayatım boyunca zaten yolumu bulamamışken bu kez de kaybolmuşluğun içinde kayboluyordum. Karanlık beni de siyaha boyuyordu.

KARANLIK YILDIZLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin