(Dongju)
Gülümseyerek karşımdaki adama baktım. Yaşı genç olmasına rağmen fazlasıyla yaşlı görünüyordu. Yüzündeki her bir çizgi derin anlamlar yüklüydü.
"Onu tanımıyorsunuz, değil mi?"
"O kadar belli oluyor mu?"
"Hmhm."
"Öyleyse bana oğlumu anlatır mısın?"
"Evet, bunu seve seve yapabilirim."
"Ne zamandır tanışıyorsunuz?"
"Çok olmadı ama onu uzun yıllardır tanıyor gibiyim."
"Güzel bir his olmalı."
"Onu tanımak çok güzel. Hwanwoong inanılmaz bir sanatçıdır. Çizimleri kurs binasının duvarlarını süslüyor. Üstelik harika gitar ve piyano çalıyor. Yetenekli, iyi kalpli ve sevgi dolu biridir."
Gözüm sürekli kapıdaydı. Anlamış olacak ki tebessümle kapıya baktı.
"Aklın onda kaldı, değil mi?"
"Şey... Evet."
"Bir gününü ayırıp bana oğlumu anlatacağına söz verir misin?"
"Hwanwoong olmadan mı görüşmek istiyorsunuz?"
"Evet, oğlumu onu çok seven birinden dinlemek istiyorum."
"Tabi, eğer bu sizi mutlu edecekse."
"Çok mutlu edecek. Şimdi istersen yanına gidebilirsin. Sana ihtiyacı olduğuna eminim."
Cevap veremeyecek kadar hızlı bir şekilde kalkıp tuvalete koştum. Rengi solmuş, gözleri canlılığını kaybetmiş bir halde kenardaki gösterişli taburede oturuyordu.
"Woong? İyi misin?"
"Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Sırf ona inat olsun diye kendime zarar veriyorum."
Yaşlarını silip kollarımı etrafına sardım.
"Birlikte iyileşeceğiz. Söz veriyorum."
Onu dikkatle kaldırıp yüzünü yıkamasına yardım ettim.
"Teşekkür ederim."
"Bu gece bizde kalmak ister misin?"
"Kalabilir miyim gerçekten?"
"Tabi ki kalabilirsin."
El ele masaya döndüğümüzde babası tebessümle bakıyordu.
"Daha iyi misin?"
"İyiyim baba, biraz kustum sadece."
"Senin için hafif bir şeyler söyleyelim."
Garsonu çağırmaya yeltendiğinde araya girdim.
"Hwanwoong bizde kalacak. Eve gidene kadar midesi dinlensin. Ablam onun için bir şeyler hazırlar."
"Uyumadan önce yemek yediğine emin ol, olur mu?"
"Endişelenmeyin, yemeden yatmasına izin vermeyeceğim."
Oradan ayrılırken Hwanwoong'a olan hislerimin daha karmaşık bir hale geldiğini fark ettim. Onun ne kadar mutsuz olduğunu öğrendiğim için çok üzgündüm. Onu gerçekten seven birinin yardımına ihtiyacı vardı. Belki kendisi bile bunun farkında değildi.
Artık tek amacım babasıyla arasını düzeltmek ve onu dünyanın en mutlu insanı yapmaktı. Çünkü o güzel gülümseme içtenlikle olmayı hak ediyordu. En önemlisi de, o yumuşak kalpli adam içten gülmeyi hak ediyordu. Hem de her şeyden çok...