"Reklam için tam bir milyon lira teklif ediyorum."
" Teklifinizi reddediyorum." Karşımda gördüğüm bu tekinsiz adam şirketinin reklamı için bir milyon lira teklif ediyordu fakat ben de güven duygusuna dair hiçbir şey uyandırmıyordu ve tabi ki bu teklifi kabul etmeyecektim.
"Neden?" diye sorduğunda ona samimi bir biçimde gülümsedim.
"Şirketiniz daha iki ay önce batmanın eşiğine gelmişti. Vadettiğiniz hiçbir şey bizim şirketimiz adına güven uyandırmıyor. Aksine şüphelenmeye teşvik ediyor."
"Anlıyorum fakat yeni ortağımız sayesinde düştüğümüz yerden kalktık ve şirketimiz adına yeni yatırımlara başvuruyoruz. Hem yeni yatırımlarımız arasında çocuklar için yapılacak hayır işlerine de sahibiz." İşte beklediğim kötü hamle gelmişti. Batmak üzere olan bütün şirketler gibi Hasan Bey'in şirketi de çocukları kullanarak temeli olmayan vaatlerde bulunuyordu.
"Çocuklar mevzu bahisse her şeyi yaparız fakat sizin temeli olmayan vaatlerinizin ne bizim ne de çocukların üzerinde bir hükmü var. Bu yüzden teklifinizi bir daha mevzu bahis olmaması şartıyla reddediyorum. Kendinize reklamınızı yapacak ve rahatlıkla yalanlar söyleyebileceğiniz başka şirketler bulmanızı tavsiye ediyorum."
Söylediklerim onu kızdırmış olmalı ki başka hiçbir şey söylemeden yanındaki avukatı ile birlikte toplantı odamı terk ettiler. Ben de onlar çıktıktan sonra son toplantımı yapmış olmanın verdiği rahatlıkla odama geçtim ve eşyalarımı toplayıp şirketin önünde beni bekleyen arabama yöneldim. Şoförüm bana kapıyı açtığında hiç beklemeden arabanın içine attım kendimi. Bugün ki toplantılar beni epey yormuştu.
"Nereye gidiyoruz Defne hanım?"
"Eve." Eve gitmeyi talep ederken içimde bir huzursuzluk vardı. Bugün babamı ve haliyle Tolgayı reddetmiş olmam evde büyük yankı uyandıracaktı.
...
Eve geldiğimde hemen üst kata çıktım ve kendimi odamda buldum. Elimdeki çantayı yatağıma attım ve üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Üzerime bir pantolon ve kırmızı ince bir kazak geçirdikten sonra yatağıma uzandım ve telefonumu kurcalamaya başladım.
Ben telefonumla meşgulken odamın kapısı çaldı.
"Girin." dediğimde içeriye hizmetlimiz Ayşe abla girdi.
"Defne hanım sofra hazır. Akşam yemeği için sizi aşağıya bekliyorlar." dediğinde başımı sallayarak onayladım. Ayşe abla odamdan çıktığında ayağa kalktım. Odamın aynasından kendime baktım ve "hazırım" dedim. Konuşulacak her konuya hazırdım ya da öyle olmasını umut ediyordum.
Merdivenlerden aşağıya indiğimde yemek masasına yöneldim. Babam baş köşedeki yerine oturmuş çorbasını içiyordu. Sağ yanında annem onu yanında da ablam oturuyordu. Ben de babamın sol yanındaki sandalyeyi çektim ve oturdum. Hizmetlimiz Ayşe abla tabağımı aldı ve çorbamı ikram etti. Ben çorbamdan bir kaşık almıştım ki babam söze girdi.
"Bugün ki tavrın hiç hoş değildi Defne." Evet konunun buraya geleceğini biliyordum fakat yine de bu cümle beni huzursuz etmişti.
"Ben de böyle davranmak istemezdim baba fakat yüzünü bile görmek istemediğim Tolgayı yanıma getirmek sizin hatanızdı" dediğimde annem yargılayıcı bakışlarını üzerimde gezdirirken ablam alaycı bir tavırla gülmüştü. Babam ise anlayışlı olmaya çalışıyor ama bir yandan da gerildiğini saklayamıyordu.
"Bak güzel kızım..." dediğinde ablamın kıskançlık dolu bakışlarını görmezden gelemiyordum.
"Ben senin evlendiğini ve mutlu olduğunu görmek istiyorum. Aynı şekilde annen de istiyor bunu." dediğinde annemle göz göze geldik.
"Hem ne var bunda kızım? Tolga'nın anne babasını tanıyoruz. Hali vakti yerinde, asil, bize yakışan insanlar. Hem senin mutluluğunu görmek istememiz suç mu?"
"Tabi ki suç değil anneciğim fakat görmezden gelmenizi istemem ki ben Tolga'nın ailesiyle değil Tolga ile evleneceğim ve onu yanıma yakıştırmıyorum." dediğimde ablam daha fazla dayanamamış olacak ki söze girdi.
"Maalesef bizim evimizde bu böyle değil Defne. Bizim ailelerimizde evleniyor ki onlara uygun adaylar seçiyoruz." Aslında ablamı da anlamaya çalışıyordum. Bizden uzakta büyümüştü ve ailemiz uygun gördü diye bir evlilik geçirmişti fakat beni kendisiyle aynı kefeye koyması iğrençti. Ben o değildim, hiçbir zaman da olmayacaktım.
"Senin hikayen böyle gitmiş olabilir ablacığım fakat ben sen değilim. Hele ki senin kötü anılarını yaşayacak bir kopyan asla değilim." Evet ablamı eski evliliğiyle vurmam kötü bir hareketti ama beni buna o mecbur etmişti.
Tam ablam üzerime saldırmak için yeni cümleler seçmişken babam araya girdi.
"Defne haklı." dediğinde annem de ablam da susmuştu. Anlaşılan babam aynı hatayı tekrarlamak istemiyordu.
"Tamam belki Tolgayı Defne için bir aday olarak görmüş olabilirim ama şu an yaptığım hatayı daha net görüyorum." dediğinde babam ve ablam birbirine bakıyordu. Daha sonra babam bana döndü ve tekrar söze girdi.
"Defne istemiyorsa bu iş olmayacak."
İçimde büyük bir rahatlama oluşmuştu. Babam fikrime saygı duymuştu ve bu zaten olması gerekendi ve olması gerekeni sağladığım için mutluydum fakat bu durumdan mutluluk duymayan biri varsa o da ablamdı.
"Defneye duyduğun saygıyı bana duysaydın yaşadığım hiçbir kötü tecrübeyi yaşamazdım." Evet bu isyanı babamaydı. Babam onu şehir dışındaki yatılı okullara göndermişti ve bizden uzaktı fakat ben hep babamın dizinin dibindeydim ve bunun için özel okullarda okutulmuştum. O ailemizin istediği biriyle evlenmişti ama ben bunu reddediyordum. Ona sağlanmayan anlayış bana sağlandığı için kıskanıyordu fakat aramızdaki en temel fark şuydu: o özgürlüğü için hiçbir adım atmamıştı. Ben üniversiteyi bitirdiğimde babamdan ayrı olarak şu an ki sahip olduğum Dolunay şirketi kurmuştum fakat o üniversiteyi bitirdiğinde çalışmak bile istememiş ve hiçbir hareket gösterememişti. Babam da onu evlendirmek istemiş nitekim isteği de hiçbir itiraz görmeyip yerine getirilmişti fakat sonu iyi bitmemiş ve boşanmışlardı. Şimdi buradaki suçlu ben miydim? Onun çalışmamasını ve kötü bir evlilik yapmasını ben mi sağlamıştım? Tabi ki hayır. Fakat o en kolayını yapıyor içten içe beni suçluyor ve nefret besleyerek kendince beni cezalandırıyordu. Anlamadığı şey şuydu ki o çalışmayarak ve tek başarıyı evlilikmiş gibi görerek kendini mahvediyordu ve tabi ki bunu anlamak istemiyordu.
Babam sakin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Senin evlenmeni istediğim doğru fakat bunun için seni hiçbir zaman zorlamadım ve sen de itiraz etmedin Sanem. Aynı itirazı sen yapsaydın sana da anlayış gösterirdim fakat sen eşinin sana sağlayacağı refahı kendine yakıştırdın."
Babam tartışmaya son noktayı koydu ve sofradan kalkarak çalışma odasına gitmeyi tercih etti. Ablam ise nefret dolu bakışlarını bir süre üzerimde gezdirdikten sonra odasına gitmeyi tercih etti. Ben de hiçbir şey olmamış gibi çorbamı içtim. Çünkü yaşanan hiçbir şey benim suçum değildi ve bu yüzden aç kalmak gibi bir lüksüm yoktu. Annem ise sadece beni izledi.
Daha sonra ben de sofrayı terk ettim ve lavaboya gidip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Lavabodan çıktığımda ise kendimi odama attım ve geceliklerimi giyip yatağıma uzandım. Yorucu ve kavga dolu bir günün ardından uyumayı kendime hak görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defne
Teen FictionDefne kendi kurduğu reklam şirketinin patronudur. Evinin ikinci ve son çocuğu olan Defne ablasının kıskançlık dolu hislerinin etkisinde büyümüş ve başarılı bir çocuk olduğu için rekabet duygusuna alışık bir kadındır. Defne şirketini geliştirmek içi...