"Abla ne zaman gelirler?"Ablam gözlerini devirdi ve elindeki kumandayla televizyonu kapattı. "Of, Ahsen. On dakika önce yarım saate gelirler dediğime göre? Birazdan burda olurlar işte."
"Ya abla ne yapayım? Acayip stresliyim. Ya Kerem'i sevmezlerse? Ya problem çıkarsa? Ya kötü giderse?"
"Ahsen, salak mısın ablam?"
Oflayarak ablama baktım. Tabi kendi rahattı. Üzgünce dudaklarımı büzdüm.
Üzgün ve stresli halime dayanamamış olacak ki, koltukta yanıma yanaştı ve, "Severler. Hem o çok iyi birisi, bunu sen de biliyorsun," dedi ve güldü: "Ayrıca babam futbol manyağıdır. Unuttun mu? Kerem de milli takımda oynadığına göre..."
Gülümsedim.
Aklıma gelen şeyle gülümsemem soldu. "Ama babam Galatasaraylı değil."
Ablam gözlerini devirdi. "Allah aşkına, babam Amasyaspor'u tutuyor. Buna takılacağını sanmam."
Ablamla karşılıklı gülüşmeye başladığımızda, kapının çalmasıyla heyecanla ayaklandık. Onları çok özlemiştim!
Kapıyı açtığımızda annem bize gülümseyerek bakıyordu.
"Bir tanelerim." Annem direkt içeri birkaç adım atıp ikimize birden sarıldığında, biz de aynı anda, "Annecim," dedik ve sarıldık.
Ablamla senkronizeydik. Bu düşünceme güldüm.
"Babam nerde?" diye soran ablamla ben de nihayet babamın yokluğunu fark etmiştim ki, asansörden babam göründü.
Ah, annem küçük valizi babama postalayıp gelmişti.
"Arabayı park edip geldim," dedi babam ve valizi kapının kenarına bırakarak, bize sarıldı. Saçlarımızdan öptüğünde, "Çok özlemişim sizi, biriciklerim benim," dedi ve bu bizi gülümsetti.
Baba konusunda şanslıydık ve bunun için o kadar şükrediyordum ki.
Hep beraber içeri geçtiğimizde, "Ev de mis gibi kokuyor. Benim becerikli kızlarım," dedi annem ve bize gururla baktı.
Genelde yemekleri ablam yapardı ama bunu bilmelerine gerek yoktu bence.
"Aç mısınız?" diye sordu ablam.
Babam, "Yok kızım, yolda yedik," dedi ve koltuğa yayılarak oturdu. Araba kullanırken yorulmuş olmalıydı.
"Bi' kahve yaparsınız ama," dedi annem ve bana baktı: "Hadi kızım."
Direkt ayaklandığımda, kafamın doluluğu başımı ağrıtıyordu. Konuya nasıl girecektim, ne diyecektim bilmiyordum.
Kahveyi ve suyu makineye koyduğumda, düğmesine basarak çalıştırdım. O sırada da öylece duvarı seyrettim.
Makineden ses geldiğinde köpüklü kahveye beğeniyle baktım. Kahveyi fincanlara dikkatlice boşalttığımda, kahvenin yanına koyacak tatlı bir şey olup olmadığını düşünürken, ablam içeri girdi.
Bu kadın benim kahramanımdı ya.
"Ay, abla," dedim ve cezveyi yerine bırakırken ablama döndüm. "Ne diyeceğim ben? Valla beynim durdu."
Ablam köşedeki dolaptan küçük çikolataları çıkartırken, "Şimdi kahveleri götürelim, içerken söylersin. Direkt söyle ama. Çekineceğin bir durum yok ki kuzum," dedi ve çikolatalı kahvelerin yanına koydu.
Evden bir haberdim. Ne var ne yok bilmiyordum bile.
"Tamam, öyle yapayım. O zaman girelim içeri."
Ablam önden çıktığında, ben de tepsiyi aldım ve mutfaktan çıktım.
Stresten ellerim terlemişti ve sanki tepsi birden elimden kayıp düşecekti.
Kahveleri servis ettiğimde yerime oturdum ve annemle babama baktım. Annem bakışlarımı yakaladığında, "Ahsen Zeynep? Bir şey mi oldu, kızım?" diye sordu.
Babam da annemin sorusuyla bana baktığında, elimdeki kahveyi sehpaya bıraktım ve derin bir nefes aldım.
"Bir şey söyleyeceğim size," dedim ve dikkatle yüzlerine baktım.
"Söyle, kızım. Kötü bir şey yok inşallah?" dedi babam.
Kafamı iki yana salladım ve koca bir iç çekerek konuştum: "Benim bir erkek arkadaşım var."
Annem şaşkınlıkla, "Ne? Ne zaman?" dediğinde, babamsa kahvesini sehpaya bırakmış ve kaşlarını çatmıştı.
İkisine bakarak gülümsedim.
Açıklarsam anlayacaklardı. Sadece açıklamam gerekiyordu.
*
Bir sonraki bölüm devam edeceek
Oylarınız için çok teşekkür ederim🥹🥹🥹🥹
Görüşürüüz💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
carpe portus|texting
Short StoryKerem Aktürkoğlu* 0507**: CARPE PORTUS 0507**: CARPE PORTUS 0507**: E bu ışınlanma büyüsü çalışmıyor 0507**: Gelemedim yanına pü 0507**: Asayı mı değiştirmek lazım ki ya 22.03.23-12.04.23