【ALVIN】
Arkadaşlarım ve ben, o konuşmayı yaptığımız günden bu yana birkaç gün geçmişti ve şu anda bir kereliğine düzgün bir kek pişirmeye çalışmakla meşguldüm. Malzemeleri hazır hale getirmem yaklaşık bir - iki saatimi aldı ve her şeyi karıştırmadan veya üzerime dökmeden hamuru yapmam yıllar sürmüş gibi gelmişti - yine de tepsi fırına girdiğinde tepeden tırnağa un içindeydim.
Buraya kadar anlamadıysanız netleştireyim, komşuma kek pişirmek için tüm bu zahmete katlanıyordum çünkü ona yanmış kekler vermeye çalıştığım için kendimi hâlâ deccal gibi hissediyordum ve telafi etmemin tek yolu buydu. Yine de yalan söylemeyeceğim, Antonio'dan biraz yardım almıştım ama yemin ederim işin çoğunu ben yaptım.
Kekler fırında pişerken, Antonio tırnaklarımı boyamayı teklif etti ve şaşırtıcı bir şekilde harika bir iş çıkardı. İlk kez ojeyi tırnaklarımın etrafındaki deriye bulaştırmadı - ancak, oje kokusu çok güçlü olduğu için ara sıra öğürmek için mola verdi. Bununla birlikte, garip bir şekilde koku benim hoşuma gidiyordu.
Kekler hazır olduğunda, Lucien'e gitmek için kendimi çoktan hazırlamıştım. Ancak, hırpalanmış ve morarmış parmak boğumlarının görüntüsü aklımdan çıkmamıştı ve b görüntüyü hiç unutamayacağımdan korkuyordum. Yine de fırın eldivenlerimi giydim, tepsiyi aldım ve verandasına doğru ilerledim. Mükemmel olduklarından emin olmak için keklere bir kez daha baktım ve mükemmel olduklarını onayladığımda gururlu bir sırıtışla kapı zilini çaldım.
Sonunda kapı açıldı ve onu gördüğümde neredeyse ikinci kez tepsiyi düşürüyordum.
"Pardon, gidip bir gömlek giyeyim mi?" Yanaklarımın alev gibi kızarmaya başladığını fark edince kıkırdadı.
Utanarak boğazımı temizledim. "Hayır, hayır. Beni hiç de rahatsız etmiyor. Hem ben heteroseksüelim. Bekle, hayır - heteroseksüel değilim, demek istediğim.. Kahretsin ya, saçmalıyorum. Kastettiğim bu değildi yani! Konuyu hemen kapatsak?"
İçten bir kahkaha attı. "Aslında küçük cebelleşmen beni bayağı keyiflendirdi. Heteroseksüel değilsin ama öyle misin yani?"
"Biromantik Aseksüel'im." diye itiraf ettim.
Yüzünde okunamayan bir ifadeyle kaşlarını kaldırdı ve hafifçe başını salladı. "Bunu öğrendiğim iyi oldu. Ben de biseksüelim."
"Sen de mi biseksüelsin?" Neden kapısına geldiğimi hatırlamadan önce nefesim kesilmiş hâlde onu izliyordum. Sonra silkelendim ve tepsiyi ona doğru uzattım. "Sana biraz kek pişirdim çünkü ilk başta yanmış kekler vermeye çalıştığım ve hepsini kapına döktüğüm için kendimi kötü hissettim."
"Ah, çok tatlısın..." diye sırıttı. "Ama buna gerçekten gerek yoktu."
"Kendim yapmak istedim." dedim ve kek almak için tepsiye doğru uzanmasını izledim, aniden elini ağır çekimde geri çekti ve bakışları kitlendi.
"Ne oldu?" Merakla nereye baktığını anlamaya çalıştım.
"Hareket etme..." dedi. "Ve aşağıya da bakma."
İkisini de yapmıştım.
Aşağıya baktım ve keklerden birinin üzerinde oturan iri, şişman, iğrenç, sümüksü hamamböceğini gördüğümde, herhangi bir canlının görebileceği en yüksek çığlığı attım ardından tepsiyi verandaya düşürdüm ve doğruca evinin içine daldım. Evet, doğru duydunuz – evine bildiğiniz daldım.
"Siktir..." diye tısladı, hamamböceğinin de benimle birlikte evine geldiğini fark edince.
Yerdeki kekleri toplamaya devam etti ve ben orada bir aptal gibi durdum. Merakıma engel olamayıp başımı çevirdim ve gördüğüm manzara karşısında afalladım. Görünürde alkol şişesi yoktu, evi aslında oldukça temizdi. Biri mi gelmişti? Yoksa şimdi daha mı iyi hissediyordu?
Sonunda onları toplamayı bitirdiğinde tepsiyi bir kenara koydu ve ayağa kalkıp yüzünü bana dönerek hayal kırıklığıyla iç geçirdi. "Sanırım onları da atmak zorunda kalacağım, ne dersin?"
"Hmm, evet." dedim utançla ensemin arkasını kaşıyarak. "Hey, evin gerçekten temiz görünüyor. Biri mi geldi?"
"Hayır?" Küçük bir kıkırdamayla cevap verdi. "Bu beklemediğim bir soru oldu. Evime hiç kimse gelip gitmez."
"Neden? Sıkıcı olmuyor mu?" Merakımın bokunu çıkardığımı fark edince sessizleştim. "Özür dilerim, beni ilgilendirmez tabii. Amacım seni gücendirmek değildi."
"Alınmadım, merak etme sadece getirecek kimsem yok." diyerek konuyu hızla değiştirmeden önce omuz silkti. "Her neyse, arkandaki hamamböceğini görmek istemiyorsan biraz kenara çekilmen gerektiğini düşünüyorum..."
Cümlesini bitirmesine bile izin vermedim çünkü hamamböceği kelimesi beni çoktan bir kez daha ona doğru koşmaya sevk etmişti. Dudaklarında bastırdığı bir gülümsemeyle bana baktı, bu da benim küçücük, büyük, uçma yeteneğine sahip her türlü böcek yüzünden travma geçirişimi görünce yaşadığı eğlenceyi yansıtıyordu.
Gece uyurken kulağınızdan, burnunuzdan, ağzınızdan içeri girebilecek küçücük bir böcek... Bunun düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyordu.
Küçük şeytanı ortadan kaldırdıktan sonra yorgun bir nefes alarak döndü ve bana hafifçe sırıttı. "Tekrardan, beni güldürdüğün için teşekkürler. Buna ihtiyacım vardı."
"Sorun değil," diye başladım. "Şey... Lucien?"
"Evet Alvin?"
"Beni istediğin zaman davet edebilirsin." dedim gergin bir şekilde süveterimin kollarını çekiştirerek. "Demek istediğim... Davet edecek kimsenin olmadığını söyledin ya. Ben varım, ayrıca yan yana yaşıyoruz."
Kollarını göğsünde bağlayıp, kapıya ağırlığını verirken sessiz kaldı ve ardından konuştu. "O zaman, içeri gelmek ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pest Control 🕷
Novela Juvenil❝Saat gecenin 3'ü, ne istiyorsun?❞ ❝Odamda hamam böceği var benim için öldürür müsün?❞ 〤 Alvin 24 yaşında olmasına rağmen böceklerden çok korkan biridir. Bu nedenle, bir gece dairesinde hamamböcekleri gördüğünde daha önce hiç konuşmadığı, çekici yan...