.

359 18 14
                                    

Kurguyu Syml- Where's my love şarkısını dinleyerek yazdım. Umarım seversiniz.

Gözlerimi açtığımda bedenimi bürüyen soğuklukla titredim. Üzerimin örtülü olmasına rağmen üşüyordum.

Çünki beni saran kollar yoktu.

Dikkatle yataktan kalktım ve üzerime eşofmanlarımı geçirdim. Kapıya yaklaştığımda kendime engel olamadım.

Yatağa baktım.

Gördüğüm manzara yürek burkan bir manzaraydı. Çünki yatağımda uyuyan iki sevgilimde benden uzak iki köşeye çekilmiş uyuyordu. Ben aralarında uyuduğum için yatağın en uç noktalarında uyuyorlardı.

İlk değildi bu. Ama acısı her defasında ilkmiş gibi aynıydı.

Alışmaya çalışıyordu. Nede olsa ilk kez bu tarz şeyler yaşamıyordu. Fakat bu farklıydı. Bunu ona yapan kişiler farklıydı çünki.

Çünki geçmişte ki acılarının yüz katını ona yaşatan bu iki adam canından çok sevdiği sevgilileriydi.

Sahi, onları farklı yapan neydi ki?

Buda sorumu diye düşündü tekrar. Bu iki adam başkaları için diğer insanlardan farkı olmasada onun için özeldiler.

Çünki sevgilileriydi.

Hayır, bu şerefsiz insanların basitleştirdiği ve küçümsediği 'sevgili' kelimesi değildi. Bu onun için her anlamda özel olan ve ölene kadar yanında olan hayat arkadaşı anlamına geliyordu. Basit değildi onun sevgisi.

Sevdimi adam gibi sever, sonuna kadar arkasında dururdu.

İşte hayat bazen kusursuz giden şeylere tahamül etmez ve elinden geleni ardına koymadan o beyaz sayfaya en iyisinden siyah bir leke bırakırdı. Bu mürekkep damlası önce sayfanın üzerine düşer ardından yavaş yavaş etrafa yayılır ve sondada kururdu. Bunlar öyle bir hızda olur ki sen olayların hızına yetişemiyorsun. Ve sonda o leke sonsuza kadar orda kalır. Yeni sayfa bile açmak bir şeyi değiştirmiyor. Çünki mürekkep diğer sayfalarada bulaşır. Ve sonda insan yıpranır ve yeni bir kitap arayışına çıkar bencilce. Geride kalan ise mürekkebin altında kalan mutlu anılar olur.

Bu böyleydi.

Hiç bir şey kusursuz gitmez. Ya da kusursuz giden şeyler uzun sürmezdi.

Hayatın eğlencesiydi bu.

Mutfağa doğru giderken yine bu son zamanlarda olduğu gibi düşünceliydim. Aç değildim. Sadece sabah kalktıklarında yemeleri için kahvaltı hazırlamalıydım.

Aslında açtım. Ama kendimde yiyecek güç bulamıyordum. Günden güne zayıflıyordum ve bedenim küçülüyordu. Fakat bir kez bile biri sormadı ' neden böylesin?' diye.

Düşününce bunca şeye karşılık onlara kahvaltı hazırlamam aptalcaydı. Buna mecbur değildim. Yada bunu bana mecbur yaptırmıyorlardı.

Bu ince düşünceler sevgimin mecburiyetiydi.

Kahvaltını yaparken düşündüm her zaman ki gibi.

Son iki ay kafam fazla karışıktı. Fazla düşünüyordum ve kafam fazla düşünmekten beni delirtiyordu. Bir ruh hastasından farkım kalmayacaktı bu gidişle. Fakat bu benim elimde değildi. Boş veremiyordum. İstiyordum. Her şeyi görmezden gelerek eskisi gibi mutlu davranmak. Ama bunlar basit şeyler değildi. Ve düşününce bu ilişkinin tüm yükleri benim omzumdaysa düşünmekten ve sabırlı davranmaktan başka çarem yoktu.

Bu durumu asla onlara belli etmemeye çalışıyordum.

Hayır, aptal değildim. Hemde hiç.

Onların benden uzaklaşmaya çalıştığını görmemek akılsızlık olurdu. Ve ben de tam aksine. Zeki biriydim. Olayları çabuk kavramış fakat zaman vermiştim. Nede olsa benim için basit insanlar değildi.

Where's My Loves? // Vminkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin