"Ağam sanki bir şeyler eksik gibi geldi bana ya" Yaver önündeki masaya bakıyordu. Sadi de ellerini beline koydu "Bana da öyle geliyor ama ne eksik bulamadım." Sadi haberi aldıktan sonra eve geçmeden önce medikal ürünler satan yere gitmiş ne var ne yoksa almıştı. "Ağam yengem pimpirikli biraz, masanın bu halini görünce bayılmasın." Sadi Yaver'e döndü "Kolonya aldık değil mi?" Yaver masanın köşesinden kolonyayı alıp Sadi'ye gösterdi "Aldık ağam aldık bu limon." Diğer kolonya şişesini de aldı eline "Yengem belki sever diye kiraz çiçeği kolonyası da aldık". Sadi başını salladı "Artık bayılırsa bunlarla ayıltırız, yapacak bir şey yok."Sadi salonda volta atmaya başladı "Nerede kaldı acaba? Şubeye gidip geleceğim dedi hala yok." Sadi telefonunu alıp Songül'ü arayacakken araba sesini duyup vazgeçti. Hemen koşar adımlarla kapıyı açmaya gitti. Songül'ü karşısında gördüğünde hemen elindeki sargı dikkatini çekti. "Hani ufak bir sıyrıktı, bu sargı ne?" Songül yol boyunca adama nasıl anlatacağını düşünmüştü zaten. Şimdi ki halini görünce "Kesin 2 saat konuşacak, yandın Songül." Dedi içinden. Songül bir şey demeden içeri geçti. Sadi de hemen yanındaydı. Songül masayı görünce başta inanamadı sonra masaya yaklaştı. "Sadi bunlar ne?" Sadi alnını kaşıdı "Sen yaralandım deyince iki üç bir şey aldım." Songül masadaki insan vücudu maketine dokundu "İnsan maketi mi aldın, elim için?" Sadi Songül'ün sorusuyla makete baktı. "Ne var işte, organlarımız nerede falan bakarız" Songül adamın cevabıyla küçük bir kahkaha attı "Az almışsınız ya, daha alacak bir şey yok muydu?" Sadi ve Yaver masaya baktı "Eksik bir şeyler olduğunu anladık ama ne eksik onu bulamadık. " Yaver masaya dikkatlice bakmaya devam etti. Heyecanla başladı konuşmaya "Ağam buldum, mikroskop tabii. Mikroskop almadık biz." Sadi de başını salladı. "Oğlum o yoktu ya, sordum ben onu." Songül karşısındaki iki adama şaşkınlıkla bakıyordu. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz, hayır geçmiyorsanız durum daha kötü."
Songül salona doğru yürüyüp koltuğa oturdu. Sadi de peşinden oturdu. "Ya Songül ne var aldık işte, bulunsun evde. Sana bana Yaver'e lazım olur." Songül sinirle güldü. "Sadi ameliyat masası da alsaydınız keşke, yarın başlardık hasta kabulüne." Sadi Yaver'e baktı "Yaver getir kolonyaları" Sadi kolonyaları alıp kiraz çiçeği olanı Songül'ün sargılı olmayan eline döktü. "Kokla karıcığım, sen yaralandın diye gerilmişsin, kokla iyi gelir." Songül adama gülerek elini kokladı. "Güzelmiş he bu. Aferin bir tane düzgün bir şey almışsınız." Songül daha sonra ayağa kalktı "Ben odaya gidip geleceğim sizde o süre zarfında burayı eski haline getirin." Sadi ve Yaver aynı anda konuştular. "Emredersin karıcığım.". "Emredersin yenge"Songül üzerini değiştirmiş salona inmişti. Sadi koltukta tek başına oturuyordu. "Yaver gitti mi?" Sadi merdivenlerden inen kadına baktı "Evet gitti, işi varmış." Songül Sadi'nin yanına oturdu. Sadi Songül'ün elini alıp incelmeye başladı. "Dikiş mi attılar?" Songül eliyle ilgilenen adama baktı "Evet."
"Nasıl oldu bu Songül, kim yaptı bunu?" Songül işte şimdi başlıyoruz dedi içinden. "Yok ya önemli bir şey değil." Deyip sustu. Sadi kadının gözlerine baktı. "Nasıl önemli değil? Baştan anlat Songül ne olduğunu?" Songül kaçışının olmadığını bildiği için başladı anlatmaya. Anlatmayı bitirdiğinde Sadi burnundan soluyordu. "Ya Songül..." başını diğer çevirip tekrar Songül'e döndü. "Sen trafik polisisin. Sen niye karışıyorsun bıçaklı kavgaya?" Songül adama bir şey diyecekti ama vazgeçti, ne dese haklıydı şuan kavgaya karışmak onun işi değildi. Sadi biraz sakinleşmeye çalışarak konuşmaya devam etti. "Tetanos yaptılar mı, bak öyle adamların bıçakları paslı olur." Songül başını iki yana salladı. "Yok paslı değilmiş, doktorda gerek duymadı zaten" Sadi kaşlarını çatarak baktı "Gel ben seni özel bir hastaneye götüreyim"
"Ya Sadi gittiğim yerde özel hastaneydi zaten. Bir kadın geldi adı neydi Sinem mi öyle bir şeydi. Doktormuş o götürdü beni." Sadi tekrar kadının eline uzandı. "Emin misin, bak canın acıyorsa hemen gidebiliriz." Songül koltuğa başını dayadı "Yok gerek yok. İyiyim gerçekten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Bulduğum Şehir | Sadgül
Fiksi PenggemarBir Sadgül hikayesidir • Tevâfuk, birbirine denk gelme, latîfâne (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelmektedir. Tesadüf ise; raslantı demektir. Onların hikayesinde tesadüfe yer yoktu her şey uyum içinde denk gelmeyle başladı. #Sad...