Kararlar, insan kararlar ile mi yaşıyordu? Evet, biz insanlar kararlar ile yaşıyorduk, kafamızın içerisinden geçen onca şey kararlarımızdı. En basit eylemler için bile düşünüp kararlar veriyorduk. Örneğin, sabah uyanır uyanmaz yataktan kalkıp ilk önce yüzümüzü mü yıkamalıyız yoksa güne en uygun kıyafeti mi bulmalıyız, diye düşünüp, en doğru olana karar veriyorduk; sabahı bir fincan kahve ve sigara ile mi geçirmeliyiz yoksa sağlam bir kahvaltı mı yapmalıydık, karar veriyorduk ; gün içinde ne yapmamız gerektiğine, attığımız her bir adıma bizler karar veriyorduk. Hayat bizim zihnimizin altında bir kukla gibiydi, zihnimiz ipler, eylemlerimiz kuklanın tâ kendisiydi. Bizler önce kendi kendimizin kuklarıydık. Asla ipleri bırakmak istemezdik, korkunç değil mi ? Kontrolsüz bir hayat , kesinlikle tüyler ürpertici ama sonra... Hiçbir şey mümkün olmadığı gibi hayatı kontrol edemezdik. Eylemlerimizi kontrol ederdik ama başkalarının eğlemlerini, bizi kapana kısan duygularımızı kontrol edemezdik. Öyle ki bazen başkalarının kararları tarafından yönetiliyorduk. Akıl ve mantık bir yere kadardı işte, sonrası büyük bir muamma ve karanlık bir sokak gibiydi. Kendini nasıl besleyeceğini bilen, nerede su olduğunu bilen ve yarım yamalak uçabilen bir kuşu düşünün bizler aynen öyleydik, kendi kararlarımızı verebilirdik ama kaderin bizim üzerimizdeki kararlarını bizler belirleyemezdik, onlar bizden çok önce yazılmışlardı.
İnsanlık efsaneleri hep şöyleydi, kader biz daha küçük bir hücre parçasıyken melekler tarafından çizilirdi, ne acı? Kendi hayatımız üzerinde en ufak bir sözümüz bile yoktu üstelik bazen öyle kötülükler illet olurdu ki bir hayata... Belki de sadece bu kötülüklerden biraz arınmak için suçu kadere yıkardık.
Küçük bir çocuğun kararları yoktu, yetişkinlere göre hareket eder, yetişkinlere göre hayatlarını şekillendirirlerdi ve sonrası... Yetişkin her insan aslında çocukluğunda yaşardı, çocukları hafife alıyorduk, zihinlerini, bilinç altlarını hafife alıyorduk ama hepimiz bir zaman çocuktuk ve o çocukluk bize her ne verdiyse yetişkin kafalarımız buna göre şekillenir ve onunla hareket ederdik. Küçük bir çocuğun aklı boş bir sayfa gibidir ve yetişkinliğe ulaşan her çocuğun aklı bir romana dönüşür. Temiz bir akıl, sapkınlıklarla dolu bir akıl, travmalar ile kararmış bir akıl ve nicesi...
Hepimiz birer çocuktuk ve hepimiz çocukluğumuzda yaşamaya yetmişimize bile gelsek mahkumduk.
Geçenlerde küçük bir hikaye okudum, gerçek mi bilmem ama imkansız değil. Sekiz yaşında küçük bir kız çocuğu ona vurmaya çalışan babasına elinde bıçakla saldırmış, dehşet verici değil mi ? Sekiz yaşında bir kız çocuğu nasıl babasının vahşetine ağlamakla değil de karşı bir saldırıyla tepki vermiş olabilir ki ? Sonra küçük kızı doktor kontrolüne götürüyorlar, eh tabi babası kızın tepkisinden korkmuş, kendi canı oldukça önemli çünkü küçük kızı onu kolundan büyük olmasa da yaralamış. Çocuk psikologları olayı incelemiş, küçük kız ilk başta sessizliğini korusa bile sonunda dördüncü pedogoğun çabaları sonucunda, ona ısınıp konuşmaya karar vermiş.
"Babam, annemi o yaşıyorken tehdit ederdi. Sonra... Sonra onu bir bıçak ile melek yaptı." , "Ben, sadece babam da annem gibi iyi bir melek olsun istedim...
Bana vurmasın, artık canımı yakmasın, bir melek olsun ve rüyalarımda annem gibi başımı okşasın."Küçük bir çocuğun böyle bir cümle kurabilmesi nasıl da korkutucu değil mi? Babası gözlerinin önünde annesine kıymış, babaannesi de babasının, annesini daha iyi bir yere gönderip, onu bir melek yaptığını söylemiş, küçük çocuk da bunun bilincinde saldırmış babasına. İyi bir şey yaptığını düşünerek...
Çocuklar henüz keskin dişlerini kazanmamış, tehlikeli birer hayvan gibilerdi. Kimileri sonunda dişlerini kazanır ve onları kötülük için kullanır, diğerlerinin boynuna geçirirlerdi; kimileriyse dişlerini toz pembe bir dünyada kullanırdı; bazılarının dişleriyse daha küçükken körelir ve dökülürdü ama insanlar bu dünyadaki en vahşi canlılardı ve o dişler mutlaka bir gün birine, o kişi kendileri bile olsa zarar verirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
L'enfer
Fanfiction"İlahi adalet mi?" Dedi, gözlerindeki durgun karanlık dalgalanırken " Bu dünyada adalet yok, tanrı yok; bu dünyada olan tek şey kötülük."