Gözlerimi açtığımda benzin istasyonunda olduğumuzu fark ettim. Saate baktım ve yola çıkalı henüz iki saat olmuştu, biraz daha yolumuz vardı.
Oğuz elinde iki kahve bardağı ile yerine oturdu. Benim uyandığımı fark edince birisini bana uzattı.
Ona olan aşkımı itiraf etmemek için kendimi zor tuttum, çünkü bu hayattaki en büyük bağımlılığım filtre kahveydi ve günlerdir içememiştim. Kendime engel olamayarak aldığım yudumdan sonra zevkle inledim, Oğuz'un bakışları hemen yüzümde gezindi.
'Ay pardon, günlerdir içemiyordum çok özlemişim. Bu hangi kahve bu arada harikaymış.' Dedim ama beni umursamadı.
Sıcak kahveyi kafasına dikip bitirdikten sonra karton bardağı elinde buruşturdu ve camdan çöpe fırlattı.
'Yuh, yanmadın mı? Çok sıcaktı.'
Hafifçe boğazını temizledi. 'Şuraya koyabilirsin istersen.' Dedi ve bardak koyma yerini açtı.
Bardağımı koyup kollarımı önümde esnettim. 'Uyumak iyi geldi.'
'Biraz horluyorsun ama sıkıntı yok.'
Horluyorsun mu? Asla horlamam, benimle dalga geçiyor olmalıydı. Suratına baktığımda ifadesizce yola bakmaya devam ediyordu.
'Yalan atma, ben asla horlamam.'
'Nerden biliyorsun?' Dedi, hafif kaşları çatık meraklı bir şekilde.
'Eski kocam söylerdi.' Dediğimde arabanın hakimiyetini kaybettiğine yemin edebilirdim.
Sesinin olabilecek en yüksek tonuyla hatta resmen bağırarak 'NE?' Dedi.
'Şaka şaka, kardeşim ya da annem söylerdi, fark ederlerdi yani bunca zamandır.'
Tehditkâr bir tonda 'Senin bu şakalarınla ödeşeceğimiz zaman gelecek.' Dedi ve devam etti.
'Seni üzememek için dememiş olabilirler, baya horladın ayrıca salyan da aktı.' Dedi.
Hemen elimle ağzımı sildim. Utançtan ölecekken hafifçe sırıttığını fark ettim.
'Çok pisliksin.' Dedim ben de sırıtarak.
'Şaka bir yana, abarttığım kadar olmasa da gerçekten horluyorsun. Bu konuda bir şeyler yapmak istersen haberin olsun.'
'Hayır, susar mısın? Dalga geçme artık naif kızlar horlamazlar bir kere.'
'Haziran.' Dedi uyarı dolu ses tonuyla.
'Hayır asla kabul etm- ' Diye devam edecekken tekrar uyarı dolu sesiyle 'Haziran' dedi ve beline uzanarak bunca zamandır fark etmediğim silahını çıkardı.
Horladım diye beni vurmayacaktı herhalde.
Gözlerini dikiz aynasından çekerek bana döndü ve 'Korkma, takip ediliyoruz.' Dedi ve bakışlarını tekrar yola çevirdi.
'Ne?' Dedim panikleyerek. 'Filmlerdeki gibi mi?'
Kaşlarını çatıp bana baktı ve sonra tekrar dikiz aynasını kontrol etti. 'Bazen şu tepkilerinde ciddi misin yoksa dalga mı geçiyorsun anlayamıyorum.'
Ellerimi saçlarımda gezdirdim. 'Dur dur öyle deme, ajan filmlerini çok severim. John Wick'i beş kez izledim. Bunu halledebiliriz.'
Nefesimi ve paniğimi kontrol etmeye çalışarak sordum.
'Benim silahım nerede?'
Sanki dünyanın en saçma şeyini demişim gibi bana baktı. 'Senin silahın yok tabii ki de Haziran.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askerin Yazı
General FictionKendi halinde sadece annesi ve kız kardeşiyle sakin bir hayat yaşayan Haziran'ın başına gelen beklenmedik olaylar ve hayatında hiç istemediği bir aşkın hikayesi. Hikayenin telif hakkı saklıdır. Hikaye tamamen hayal ürünüdür.