0.6

1.4K 63 58
                                    

Yaralarımı sardığı yer kanıyordu. Canımı en çok yakan sadece Talha'ydı. Fakat beni en çok mutlu eden de yine Talha'ydı.
Her zaman kaçmak istediğim o, dönüp dolaşıp sarıldığım ve kaçış noktası olarak gördüğüm yine o idi.

Fakat bir gerçek vardı, kabullenmek istemediğim. Ben onun ruhuma işlemesine izin vermiştim. Ne kadar kaçarsam kaçayım içimde yaşatacağım tek şey onun ruhumdaki varlığıydı.

Elim usulca kapıdan uzaklaşırken içimde bir kavga başlamıştı. Aç o kapıyı ağzına geleni söyle diyordu bir tarafım; diğer yanımsa, hayır Bade mutluysa sorun yok diyordu. Ve ben ne yapacağımı kesinlikle bilmiyordum.

Kapıdan birkaç adım uzaklaşırken gözlerimi sıkı sıkı kapatıp ne yapmam gerektiğini düşündüm hızlıca fakat bir sonuca varamadım.

"Aç o kapıyı Bade. Gerçeklerden ne kadar kaçarsan kaç günün birinde gelip yakana yapışırlar. İçinde bir pişmanlık olarak kalacağına aç o kapıyı yüzleş onunla."
Cenk sanki aklımdan geçenleri okuyormuşçasına konuştu.
Bana her zaman abilik yapmış, bana yol göstermişti. Fakat şimdi öyle bir noktaydım ki ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Açıp ne diyeceğim ki, mutluluklar mı dileyeceğim?"

"Kalbinden ne geçiyorsa onu söyle Bade. Kalbine, hislerine güven."

Gözlerimde bir yanma hissederken ağlamamak için güçlükle duruyordum.
Başkası olsa tamam da, Hande ne alakaydı şimdi?

Sen zorladın buna. Kaybedeceğini biliyordun.

Beynimde yankı bulan sese kendi kendime başımı onaylamazca sallarken hala ne yapacağımı bilmiyordum.

"İstersen git konuş, bağır, kır dök. İstersen de içinde kalsın. Sen bilirsin Bade. Ama canını yakacak, emin ol."

Başımı aşağı yukarı sallayıp anlık gelen bir cesaretle kapıyı açtım.

Gözlerim odanın içinde gezinirken kapının önünde dikiliyordum. Gözlerim onu bulduğunda şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Bade?"

Yüzümde bir mimik dahi oynatmadan içeri birkaç adım atıp kapıyı kapattım.

"Nasılsın?" diye sordum yine aynı duygusuz sesle. Kenarda duran koltuklardan birini oldukça gürültülü bir şekilde yere sürterek yanına taşıdığımda yüzünü buruşturmuş bir şekilde bana bakıyordu.

Dudakları birkaç kez açılıp kapanırken en sonunda sesini duydum.
"İyiyim. Beklemiyordum seni."

Başımı aşağı yukarı salladım.
Ben de, ben de beklemiyordum Talha.

"Sen nasılsın?" diye sordu nihayet üstündeki şaşkınlığı attığında.

"Bilmem."

Yüzümde hala mimik oynamazken hiçbir duygu yüklemediğim gözlerimi diktim gözlerine.

"Nasıl yani?"

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

"Söylesene Talha, gözünü açtığın anda o kadını çağırırken ne hissedeceğimi hiç düşündün mü?"

Gözleri ikinci bir şaşkınlıkla büyürken yüzümde sahte bir gülümseme belirdi.
Konuşması için teşvik eden gözlerle baktım yüzüne.

"Nereden biliyorsun?" Kekeleyerek konuştuğunda yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü.

"Geç bunları ya. Bir soru sordum sana."

Gözlerini kaçırıp başka bir yöne daldığında ben cevabımı çoktan almıştım.
Yüzümdeki gülümseme solmazken başımı aşağı yukarı salladım ve ayağa kalkarken konuştum.

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin