Kendimi bildim bileli ailemin durumu olmamıştır. Küçüklüğümden itibaren güzel bir gelecek için, herkese göre olan güzel, ders çalışmalı iyi bir meslek sahibi olmalı ve en önemlisi bolca para kazanmalıydım. Bize göre ideal buydu kısacası. Bakış açınızı biraz değiştirirseniz aslında kolaylıkla anlayabileceğiniz bir durum bu, oldum olası parasızlıkla büyüyen ben için gayet de anlaşılır olmuştu en azından. Bundan ötürü de ıkınarak da olsa ders çalışmıştım ve lanet olası hukuk fakültesine sonunda girebilmiştim. Zor geçimimiz yüzünden gerçekten kıçımı yırtarak girmem gerekmişti çünkü diğerlerinin aksine hiçbir özel ders ya da kitap ayrıcalığım olmamıştı. Neyse bu sıkıcı geçmişimi bir kenara bırakarak size asıl olaydan bahsedeceğim.
Maddi durumum hukuk fakültesine girmemle beraber elbette düzelmemişti, tek farkı okul için mecburen evden ayrılarak yurda yerleşmem ve bir miktar paranın benim yönetimime geçmesiydi. Eh bende iş bularak bu maddiyatı desteklemeye karar vermiştim ancak şuan için kös kös oturmak dışında bir şey yapmıyorum. Aksine aldığım derslerin kitapları öylesine pahalıydı ki şok olmuştum ve bulduğum tek çözümle ikinci el kitap satan dükkanları dolaşmaya başlamıştım. Girdiğim ilk dükkanlarda yalnızca tek bir kitabı bulabilmiş olmam moralimi düşürse de mecbur olduğumdan aramaya gün sonuna kadar devam etmiştim. Son girdiğim dükkana bakınırken bulduğum yaklaşık bin sayfalık kitapla sırıtarak hemen kitabı elime almış ve içini kontrol etmeye başlamıştım ki..kahretsin. Bu kitabı kullanan insan mıydı gerçekten? Hangi katıksız malın böyle önemli bir dersin kitabına saçma sapan karalamalar yapmış olduğunu merak ediyordum çünkü ciddi anlamda bir insanın bunu yapmış olması saçmalıktı. Özellikle de ciddiyet sahibi olması gereken bir hukuk öğrencisinin. İçimden ettiğim küfürler sonrasında mecburen (!) kitabı alarak dükkandan ayrılmıştım. Zaten olmayan moralimin içine eden insana biraz daha söverek yurduma yürürken hepsini silebilir miyim diye düşünüyordum. Yurda dönüp kendi odama girene kadar da aklımdaki düşünceler bu şekildeydi, asla şaşmamıştı. Odamın kapısını tıklattıktan sonra içeriye girerek oda arkadaşlarıma bakınmıştım ki hiç şaşırmadığım şekilde bir tanesi yatağında yatıyordu. Bundan bahsetmeliyim sanırım, odada üç kişi kalıyoruz, ben yani çok sevgili Jungkook, genelde odadan çıkmayan ve yatan Yoongi, gezmelerden odaya uğramayan ama bize de vakit ayırabilen, ki inanın bunu nasıl becerebiliyor anlamıyoruz, Hoseok. Yoongi kendine tam uyan bir şekilde, bana göre bu tabi, edebiyat okuyordu. Yatakta her zaman boş yatmıyor kitap okuyordu elbette. Hoseok ise maalesef sporla ilgili bir bölümdeydi inanın ki tam olarak ne okuduğunu söylediği hiçbir zamanda onu anlayamamıştım bu yüzden bu kadarı yeter sanırım. Okul başlamadan iki hafta önce gelmiştik bu sebeple şimdi başlayalı üç hafta kadar olmasına rağmen oldukça yakındık. Üç hafta geçmişti evet ve ben hala kitapları almamıştım tam anlamıyla, bu da benim terazim ne yapabiliriz. Sorumsuz olduğumu düşünmüyorum lakin sanırım hala işe başlamamış olmam ve ders de çalışmadan dolanıyor olmam bunu gösteriyordu. Belki kabul edebilirim bunu ama kitaba karalama yapan o salak kadar da sorumsuz olamam ha?
"Gelmeseydin Jungkook, ayıp ettin teşrif ederek."
Yoongi'nin sesiyle kendime gelerek ayakkabılarımı terliklerle değiştirmiş ve odaya girebilmiştim. Saat akşam dokuza geliyordu bu sebeple ona göre çoktan dönmüş olmalıydım aksi halde beni kurtlar kuzular yerdi. Pardon kuzu bendim.
"Kitap arayışındaydım ama inan burnumda tüttün."
Duygusal bir konuşma yapıyor edasıyla bitirdiğim cümleden sonra aldıklarımı çalışma masama bırakmış ve kıyafetlerimi dolaptan alarak duşa girmiştim. Çıktığımda banyonun önünde bekleyen Hoseok ile ödüm bokuma karışmış olsa da ses çıkarmayarak yatağıma doğru yürümüştüm.
"Sapancada yüzer gibi duş sefası yapıyorsun yavrum altıma işeyecektim."
Hoseok'tan gelen sesle gülerken aldığım kitapların olduğu poşete uzanarak kalın olduğu her yerden hatta bence uzaydan bile belli olacak kitabı aldım kucağıma. Tekrar sayfalarını kurcalarken yine sinirim tepeme çıkmıştı. Sikik herif hiç acımamış ve birkaç sayfada bir çizim yapmıştı resmen, silsem dahi izi geçmezdi. Kimin bu kadar aptal olabileceğini anlamak için kitabın en başına döndüm ve isim aradım. Genelde öğrendiğim bir alışkanlıktı bu bizim fakültede, kitaplarının ilk sayfasına başlanan tarih ve isim ya da nickname tarzı şeyler yazarlardı. İlk sayfaya baktığımda gördüğüm tarih ve isim oldukça ilginçti.
Kim T. 21.10.20
Yani bu salak arkadaşın soyadını öğrenmem dışında elde ettiğim tek şey kaçıncı sınıfta olabileceğiydi, ki o da sınıfta kalmadıysa. Bizim bölümde oldukça sıradan bir şeydi sınıfta kalmak. İç çekerek kitabı masama geri bıraktım ve banyodan çıkmış olan ve şimdi Yoongi'nin üzerine atlayarak onunla uğraşan Hoseok'a baktım.
"Ben üvey evlat mıyım?" duygu sömürüsü denildi mi benden iyisi mezarda.
"Siktir git şu veletle uğraş işim gücüm var benim orangutan."
Yoongi'nin söylenmesiyle birlikte ikimiz de kahkaha atarken o huysuz surat ifadesiyle kitabına bakmaya çalışıyordu hala. Gecenin geri kalanında Hoseok benimle uğraşmaya dönmüş aynı şekilde ben de onunla uğraşmıştım. En sonunda benim yatağımda uyuyakalmıştık ki bunu sabah uyandığımda her yerimin tutulmuş olmasıyla daha net hissetmiştim. Uyandığım an yataktan kalkarak banyoya geçerken elbette ikisi de horul horul uyumaya devam etmişti. İşlerimi halledip mavi bir kotla beyaz tişört giymiş ardından ceketimi de alarak odadan ayrılmıştım. Genelde onların dersleri olmazdı, benimkinin aksine. Tüm hafta boyu dersten derse giderken canım çıkıyordu zaten ve şimdi de derse gidecek ardından da iş arayacaktım. Kendi kendime hayatıma söylenerek girdiğim derste amfide en arkalarda bir yere oturmuş ve uyumamak adına büyük çaba sarf etmiştim. Uyumamak mı dedim?
Dersin bittiğini gürültüden anlayarak gözlerimi açtığımda hafifçe esnemiş ve yattığım yerden kalkmıştım. Ancak ilginçtir ki hiç masaya yatmış gibi hissetmiyordum çünkü kalkmam kısa sürmüş artı olarak da hiçbir yerim tutulmamıştı. Farkına geç de olsa varırken yanımda oturan kişiye döndüğümde ağzım açık kalmıştı şaşkınlıkla. Hayır dostlarım, şaşırdığım şey bir yabancının omzunda uyumuş olmam değildi hayır. Bir afetin omzunda uyumam ve onun beni kaldırmamasıydı.
"İncelemen ve en önemlisi uyuman bittiyse ben sonraki dersime yetişeceğim."
Kalın dudakları hareket ederek konuştuğu anda gözlerim dudaklarını incelerken dediklerini zorlukla anlayarak aptal bir şekilde gülmüştüm. Evet, güldüm sadece çünkü bu yakışıklı nimeti izlemek konuşmaktan daha önemliydi. O ise tavrıma garip bir şekilde bakarak ayaklanmış ve muhtemelen ben bir ders boyu uyuduğum için tutulmuş olan omzunu hareket ettirerek amfiden ayrılmıştı.
"Yürüyüşüne kurban yiğidim." geç de olsa dudaklarımdan çıkanlar bu olmuştu, oldukça sesli bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law&loveless, tk
FanfictionBunun bariz olduğunu biliyorum ama hafife almaman için söyleyeceğim bu sözleri sana, Diyorum ki; bana bakar mısın, Gelecekteki biz için seni bulacağım.