KÜÇÜK BİR TEMİZLİK SEANSI

2K 95 145
                                    

Aracın her bir ilerleyişinde, her bir görüntü değişiminde beynimin içini patlatacak derecede fazla olan düşünceler, çelişmeler, kavgalar, anılar, konular da artarak beni çıldırtacak noktaya gelmişti. Nasıl susturmam gerektiğini bilemediğim bu düşünceler çoğalarak iyice büyüyor ve acı seviyesini gaddarca arttırıyordu. Yaşamımı bilmiyor, hayatımın kontrolünü sağlayamıyordum. Bir insan babasının mezarını nasıl daha yeni görebilir, nasıl bu acıyı unutmuş gibi gününü gün edebilirdi bunu da bilmiyorum. Gamsız mıydım ben?

"Zümra iyi misin?" diye endişeyle soran Ali ile tepemde toplanmış olan cinlere seferberlik ilan etmiştim adeta.

"Sana ne!" demiştim sesimin yükselmesine engel olamayarak veya olmak istemeyerek bilemiyorum.

"Ben kötü hissedeceğini düşünmemiştim." dediğinde sesi hala sakin geliyordu.

"Yok canım ne kötü hissetmesi." dedim sinirden gülerek. "Alt tarafı mahvolan hayatıma o kadar uyum sağladım ki, ben de ölüyorum yavaş yavaş."

"Su içmek ister misin, ya da duralım mı biraz?"

"Ne suyu ne durması neden bahsediyorsun sen Ali! Ne oluyor ne!" artık bağırmaya başlamıştım.

"Tamam sakin ol, ne istersen o." dediğinde kahkaha atmıştım.

"Ne istersem o öyle mi? Ne istersem o! Babamın ölmesini ben mi istedim? Mezarına haftalar sonra gitmeyi ben mi istedim? Annemi hiç tanımak istemedim mi acaba? Ya da aile kavramını hiç bilmeden evdeki gereksiz bir eşya gibi her eve konuk olmayı, yangın anında değil resmen en güneşli günde bile vazgeçilen, arkada bırakılan olmayı ben mi istedim? Seninle evlenmeyi ben mi istedim Ali? Aileni paylaşmanı, sonra da onların önünde beni öldürmeni ben mi istedim? İçime güzel günlerin umudunun fidanlarını diken senden onları koparıp atmanı ben mi istedim!" bağırmaktan kısılan sesimle ve akan göz yaşlarım nedeniyle buğulanan gözlerimle öylece karşıya baktım.

"Bak hayvan herifin tekiyim, Allah benim belamı versin, ne beddua edersen ne ne küfür edersen et kabulüm ama ne olur yapma böyle. Kendini öyle bir yere koyma çünkü sen bu aile için ne kadar değerlisin tahmin bile edemezsin." derken arada sırada yoldan başını çevirip bana bakıyordu.

"Değerliyim." dedim gülerek. "Çünkü ben Korkmaz Ali Atabey'in eşiyim. Kim peki Korkmaz Ali Atabey, Atabey ailesinin biricik çocuğu. Hani şu benim aile meselesine katılmayı geçtim hakkında ufak bir söylemde bile bulunamadığım aile. Senin ailen."

"Bizim ailemiz." dediğinde kanın beynime sıçraması bir oldu.

"Ne ailesi lan ne ailesi!"

"Bana istediğini söyle istersen al eline silah beni direkt vur öldür ama yemin ederim ki sen en az diğerleri kadar bu ailedensin. Bana gerek yoktu senin bu aileye girmen için, sen zaten bu aile ile tanışmış olsaydın bile seni en az bu kadar sever, içlerine alırlardı." derken elini uzatıp elimin üzerine koyduğu sıra elimi çektim hızla.

"Dokunma bana!"

"Tamam söyle bana ne yapayım, ne yapmamı istiyorsun?" söylediği cümle ile koca bir kahkaha patlattım.

"Yapacağını yaptın zaten ben ne desem boş." dediğimde arabayı sağ çekti ve bana döndü.

"Ne kadar çabaladığımı görmüyor musun? Evet çok büyük bir hata yaptım ama zamanı geri alamam Zümra, Allah kahretsin ki o siktiğimin zamanını geri alamam." o da gerilmişti.

"Hata mı? Gerçekler Korkmaz Ali Atabey, gerçekler." dedim kendime o anı tekrar hatırlatarak.

"Ne gerçeği Zümra neyin gerçeği? Gerçekler olsa böyle mi olurum?" dedi sesinin dozunu düşürerek.

TRABZON GÜLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin