Epilogue

112 10 23
                                    

5 yıl sonra


''Baba, sörf tahtamı bulamıyorum.'' Sarı saçlı çocuk koşarak yanına geldi. Tahtasını bulamadığı için üzgün görünüyordu. Yanakları güneşte oynamaktan kızarmış, mavi gözleri dolmuştu.

''Nereye koyduysan oradadır, Tommy.''

''Ama baba, orada yok.'' Çocuk babasının ilgisini çekmeye çalışıyordu ama babasının işi başından aşkındı.

''Tamam, bana bir saniye ver-''

Kahverengi saçlı adam konuştu. ''Ben ilgilenirim hayatım.''

''Sağ ol bebeğim.'' Sarı saçlı rahatlamış bir nefes verdi ve ona yaklaşan adamın dudağına bir öpücük kondurdu. Kahverengi saçlı gülümseyip çocuğunun yanına gitti ve önüne çömeldi.

''Evet, en son nerede görmüştün?''

Tommy dudaklarını büzerek odasını gösterdi. Babası bu haline gülümseyip ayağa kalktı ve elinden tuttu. ''Gel bir de beraber bakalım. Belki buluruz.'' Çocuk buna gülümsedi. Babasıyla odasına gittiler.

''Hey, Dream.'' Dream adının seslenilmesiyle uğraştığı işten kafasını kaldırdı ve kapı eşiğinde duran arkadaşına baktı. ''Sapnap. Hey.''

Sapnap yüzündeki gülümsemeyle yanına geldi. Saçları nemliydi. Demek ki denize girmişti. Kafasının üzerinde siyah, kep bir şapkası vardı. Üzerinde ferah bir gömlek ve altında da deniz şortu. Dream'in gözleri Sapnap'in eline kaydı. Parmağında, ışıktan parlayan alyans gözünü almıştı.

''Yüzmeye gelmiyor musun?'' Dream sorulan soruya karşı ''Bu bitmeden olmaz.'' diyerek uğraştığı şeyi gösterdi. Birkaç haftadır George'a hediye olarak ne verebileceğini düşünüyordu. Bir gün Technoblade ile konuşurken aklına gelen fikirle hediyeyi kendisinin yapması gerektiğini düşündü. Son beş yıldır hayatları oldukça güzeldi. Virüs yok denecek kadar azalmıştı. İnsanlar günlük yaşamlarına geri dönmüş, düzene kavuşmuşlardı.

Dream, George'a evlenme teklif etmiş, düğünleri hayal edilebileceğinden bile daha güzel olmuştu. Ardından bir sahil bulup oraya hayallerindeki evi inşa etmişler, orada yaşamaya başlamışlardı. Şimdi ise onlar için ölebilecekleri dört ve bir yaşlarında iki çocukları vardı. Dört yaşındaki çocuklarının adı Thomas, bir yaşındakinin ise Axel'di.

İlk çocukları olan Thomas'ı beş aylıkken evlat edinmeye karar vermişlerdi. Görünüşü onlara Tommy'yi hatırlattığı için adını Thomas koymuşlardı. Thomas'ın görünüşü kadar davranışları da Tommy'ye benziyordu. Onu eğlenirken izlemek Dream'in kalbini sıcacık yapıyordu. Axel ise onun tam tersiydi. Sessiz, sakin, kendi rahatına düşkün. Dream anlaşamayacakları için endişeleniyordu ama Tommy endişelerinin aksine çok iyi bir abi olmuştu.

''Şimdiden çok iyi gözüküyor.'' Sapnap'in konuşmasıyla kafasını salladı. Alyansını gösterip ''Karl nasıl?'' diye sordu. Sapnap adını duyunca elinde olmadan gülümsedi. Dream bu haline güldü. ''Şu haline bak. Karl seni büyülemiş.'' Sapnap ''Diyene bak.'' diyerek onu gösterdi. ''İlk günden beri George'un peşinde dolaşıyorsun.''

''Evet, ben halimden gayet memnunum.''

''Benim olmadığımı kim söyledi?''

''Kimse, sadece-'' Dream duyduğu ağlama sesiyle konuşmayı kesip hızla ayağa kalktı ve Axel'in odasına gitti. Kapıyı açtığında Axel'in beşiğinde oturarak ağladığını gördü. Kalbi sızlarken yanına gidip oğlunu kucağına aldı. ''Ben buradayım. Korkma. Baban hep yanında.'' Axel'in sırtını okşayıp başına bir öpücük kondurdu. Axel başını Dream'in omzuna yaslamıştı. Ağlamayı kesmiş, parmağını emmeye başlamıştı. Dream yüzündeki tebessümle Sapnap'in yanına geri döndü.

Don't Leave Me {dnf} -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin