"Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka bir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası sever, sevebilir?"
-Genç Werther'in Acıları.
Bölüm 1 - Sorgu
Her sabah olduğu gibi erken uyanmıştım ve yine içimden küfürler savura savura okula giriyordum. Başımı bile kaldırmadan direkt sınıfa girdim ve sınıftakilerin konuşmalarına şahit oldum.
"Oğlum, Tayfun hocanın arabası yoktu bugün. Şuan gelmediyse daha da gelmez. Desene yırttık sınavdan!" bu haber beni az da olsa sevindirmişti. Karnımın guruldama seslerini duyunca kantine gitmeye karar verip sınıftan ayrıldım.
Kantinden yemeğimi aldıktan sonra yiye yiye sınıfa çıkacaktım ki gözüm öğretmenler odasına takıldı. Tek bir öğretmen dahi yoktu. Daha hızlı adımlarla sınıfa girdim.
"Bugün grev falan mı var?" diye sordum sınıftan birisine.
"Bildiğim kadarıyla hayır. Neden sordun ki?" dedi çocuk.
"Peki özel bir gün mü?" diye sordum.
"Niye soruyorsun kızım?" dedi çocuk yine.
"Hiçbir öğretmen okulda değil." Dedim. Bir yandan da yemeğimi yiyordum. Beni duyanların bazılarının gözleri parlamıştı, bazıları ise telaşlanmıştı.
"Hey! Belki de trafik vardır." Dedi birisi.
"Mal mısın? Trafik olsa bile mutlaka birisi yürüyerek gelirdi değil mi?" dedi başka birisi onu yanıtlayarak.
"Neyse biz bekleyelim birisi mutlaka bir açıklama yapar bence." Dedim. Herkes sebepsizce paniklemişti ve birinin ortamı yumuşatması lazımdı.
Herkes yerine oturmuştu. İlk dersin başlamasının üstünden 25 dakika geçmişti ki, bir anons sesi duyduk.
"Öğrenciler konferans salonuna! Öğrenciler konferans salonuna! Gelmeyenler ceza alacak!" hepimiz ayaklandık ve konferans salonuna ilerledik. İçeride iğne atsak yere düşmezdi sanırım. Biraz sonra sahnede okul müdürü göründü. Muhtemelen bir şeyden korkmuştu çünkü tam olarak öyle görünüyordu.
"Lan Necdet altına sıçmış!" dedi sınıftan birisi. Sessizce kıkırdadım.
"Hem de ne biçim!" diye yanıtladım onu. Müdür söze nasıl başlayacağını bilemiyor gibiydi.
"Dün öğretmenlerinizle toplantı yapmıştık hatırlarsanız. Hatta kızım senin sakatlandığın dersti, herkes dışardaydı." Müdür benimle uğraşmayı severdi ve beti benzi atmasına rağmen buna devam ediyordu. Beni işaret edince herkes gülmeye başladı.
Umursamayıp hala bitmemiş yemeğimi yemeye devam ettim.
"Toplantıda kısa bir ara vermiştik ve odamdan bazı kağıtları almaya gitmiştim. Geri geldiğimde ise hiçbir öğretmen odada yoktu." İşler garipleşiyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade
Teen FictionSaudade: 'artık olmayan, kaybolan veya giden birine veya bir şeye duyulan sürekli özlem.'