Yüzüme şaşkınca bakan Ali'ye emin bir yüz ifadesi ile karşılık verince başıyla onayladı.
"Bu ne demek Ali bey, nasıl bir saçmalık bu." adam bir anda sesini yükselterek konuştu ve şirketteki insanların odağı bize kaydı.
"Tamam, bu mesele konuşulacak sakin olun." diyen Ali gayet sakin bir sesle karşılık verdi.
"Ali bey bu kadın ne saçmalıyor böyle, bu nasıl bir saygısızlık." diye çıkışan adama Ali masaya doğru eğilerek cevap verdi.
"Korkmaz Ali!" diye üzerine bastırdı ve devam etti. "Kerem Bey bu meseleyi yarın detaylıca konuşuruz. Şimdilik size kolay gelsin." derken bile ses tonu gayet ciddiydi. Bana baş hareketi ile çıkış tarafını işaret etti ve kendisi Gökhan'ın kulağına bir şeyler fısıldayıp yanıma geldi.
"Ali." dedim olayı anlatmak için.
"Şimdi değil güzelim, bekle önce bir buradan çıkalım." dediğinde başımla onayladım ve asansöre bindik.
"Bende öyle mi deyim?" diye sorduğumda bakışlarını bana çevirdi. "Bende Korkmaz Ali mi deyim sana?"
"Hayır." dedi bana bakıp hafif tebessümde bulunarak. "Ben senin yanında Korkmaz olamam zaten."
"Oldun ama." dedim üzgün çıkan sesimle.
"Sana yemin ederim ki Korkmaz bile sana öyle bir cümle kuracağına kendini darağacında asmayı yeğlerdi." dedi elimi tutarak. O sırada asansörün kapısı açılınca utançtan hemen elimi çektim ve önden dışarıya çıkmaya başladım. O sırada yanıma gelip elini belime koyan Ali'ye baktım bir an. O dik yürüyüşlü adama. "Buyurun Zümra hanım" dedi aracın kapısını açarken.
"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek ve araca bindim. O da binince yaklaşık yirmi dakikanın sonunda aracı durdurduğunda sahil kenarında bir köftecinin önünde olduğumuzu gördüm. Denize neredeyse sıfır şekilde tabureler atılmış, esnaf yeriydi burası. Geçip oturduğumuzda hemen köfte siparişlerimizi verdik. "Ya ben böyle yerlerden hoşlanmıyorsam." dedim ona bakarken.
"Ama hoşlanıyorsun." dedi emin bir şekilde.
"Nereden biliyorsun, belki de daha lüks yerler istiyorum." dediğimde bana baktı.
"İstemiyorsun. Sen samimiyet insanısın, samimi kendi halinde bir insan için lüksün bir önemi yoktur." dediğinde ona baktım ve devam ettirdim.
"Ya benim için bir önemi varsa."
"Öyle olsaydı Isparta da Eğirdir'e gittiğinde lüks yerler yerine sahil kafeye gidip orada saatlerce oturmazdın." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.
"S- sen nereden biliyorsun?"
"Acemi birliğim Isparta'daydı. O sıralar senden de haberim vardı ve bir yere gittiğinde tehlike bulunmasın diye etrafı kontrol ediyordum." dediğinde gözlerim daha da açıldı.
"Pardon?"
"Anlat bakalım yeni iç mimarımız olma meselesini?" dedi konuyu değiştirir şekilde.
"Sorumu cevaplamazsan, sorunu cevaplamam." dedim ciddi bir bakış ile.
"Sor bakalım." dedi amcanın getirdiği köfteleri önümüze koymasına yardım ederken.
"Beni ne zamandan beri tanıyorsun?"
"İlk söz verme olayından beri varlığını biliyorum." derken ayranımı çalkalamış pipetini takmıştı.
"Ne zaman gördün?" dedim ve ekmeğimden bir ısırık aldım.
"Bir sorunu cevapladım bir sorumu cevapla." dediğinde ters bir bakış attım.
"Üçkağıtçı bir insansın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TRABZON GÜLÜ
Fiksi RemajaDikkat: Bu kitap tam bir aile sıcaklığı hissettirir. Gereksiz entrikalara ve +18 sahnelere ev sahipliği yapmaz. Bu güzel yolculukta bana destek olursanız sevinirim. ~~~~~~~~~~ Hani daha ne olabilir ki dediğimiz bir an vardır ya, işte ben o anı yaşa...