Son gülücük
Nefret ettiğim sesi yine dolmuştu kulaklarıma. Etrafa sahte gülücükler saçıyor, daha da nefret etmemi sağlıyordu. Aldığı nefes fazlaydı ona! Ne güzel, ne güzel.Harika, aferin! Sahte gülücüklerine devam ederken yumruğumu sıktım, nefret çoktan kanıma girmişti ve bir zehir gibi tüm vücudumu kaplamıştı. Bir yılan gibi sarmıştı kalbimi. Sinirimin daha da kabardığını hissettim, dişlerimi sıkıyor alaycı bir gülümseme sunuyordum ona.
Ellerim titriyordu, sinirimin doruklarına ulaşmıştım. Titreyen ellerimden nehire damlayan kanları izlemek bile rahatlatmıyordu beni. Bir damla, iki damla ve üçüncü damla! Sinirle ayaklandım ve gözlerini yuvarlarından çıkardığım bedenin boynuna sardım ellerimi, nefretimin kalbimi bir yılan edasıyla sarması gibi. Nefesinin sonuna gelene kadar sıktım boğazını ve bıraktım tam ölecekken. Ona bir gülücük hediye edecektim ama onun genzinden gelen o iğrenç kıkırtı gibi bir gülücük değil, acılı bir gülücük olacaktı bu. O iğrenç büzüşük ağzının kenarlarına işaret parmaklarımı geçirdim ve sahte bir gülücük bıraktım önümdeki aciz bedene. İşte bu son gülücüktü. Kalbimdeki tüm nefreti ellerimdeki güce vermiştim bunun yanında parmaklarımdaki bıçaklı yüzükler bana fazlaca yardımcı olmuştu. Ellerimi iki zıt kutuba çekmiştim ve o iğrenç küçük ağzının yırtılışını izlemiştim. Çene kısmından ayrılmıştı ağzının üst kısmı gülerken kasılan yanakları şimdi yere sarkıyordu ve diş etinin görünmesine neden oluyordu ağzından damlayan kanlar beni keyfe getirmişti. Şimdi ölümündeydi sıra, boğazına yerdeki dalı sapladım. Dal parçası önce deriyi geçmiş ardından nefes borusunu delmişti. Dikenleri ise boğazına takılıyor daha çok canını yakıyordu ve sertce çektim dalı. Sesini daha fazla duymamak adına boğazını kestim ve ses tellerini dört parmağıma sardım ardından sertce çekip kopmasını sağladım. Daha sonra başını gövdesinden ayırdım, saçlarına parmaklarımı geçirip kaldırdım havaya o iğrenç yüzüne bakıp zevkle bir kahkaha patlattım.