1.2

1.3K 57 168
                                    

Talha'dan...

"Talha! Ben geldim."
Hande'nin sesiyle kapalı göz kapaklarımı araladım zor da olsa. Sesi yüzümde bir gülümseme peyda etmesine neden olurken uyuşan kollarımı hareket ettirince yüzümü buruşturdum.

"Hoş geldin!"
Hande'den ses gelmeyince yanıma bıraktığım telefonumu alıp bildirimlere bakmaya başladım.

Tam da tahmin ettiğim gibi gruptakiler susmamıştı.
Kerem'in namaz kılın ikazına rağmen, evet.

Sohbeti açıp mesajları okumak istediğimde Hande elinde bir kitapla kapıda belirmişti.

"Bu kitabı okudun mu gerçekten?"

Elinde tuttuğu kitap Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'ydu.
Bade'nin hediyesi olan.
Klasik kitap okumayı sevmediğimi söylediğimde başlangıç olarak okumamı istediği kitaptı bu. Sırf o verdi diye sonuna kadar okuduğum tek klasik kitap...

"Okudum." Dedim belli belirsiz bir sesle.

Hande gülümseyip kitabın içini karıştırırken sayfaların arasından bir takvim yaprağı düştü.
Ne olduğunu biliyordum.
16 Nisan 2001.
Bade'nin doğum gününe ait bir takvim yaprağı.

Hızla ayağa kalkıp düşen kağıdı yerden alıp arka cebime koydum.
Hande çoktan ne olduğunu anlamış olacak ki surat asmıştı fakat yine de belli etmemeye çalışıyordu.
Yüzüne zoraki bir gülümseme takınıp arkasını döndü ve odadan çıktı.

Kapıyı arkasından kapatmasıyla cebimdeki takvim kağıdını çıkarıp öylece baktım.
Üstüne birkaç bir şey yazmıştım, okumaya yüreğimin el vermediği.

"Bugün bir mucizenin doğuşuydu. Söyleyecek çok söz yok aslında. Klişe biliyorum ama iyi ki doğdun Bade'm, mutlu yıllar sevgilim. Bu takvim kağıdını bana verdiğin o saçma kitabın arasına bırakacağım ve sözlerimi de kitaptan bir alıntıyla bitireceğim. 'Sana ilk defa her şeyi söylemek istiyorum; bütün hayatımı bilmelisin, o hayat ki, hep senindi ve sen onu asla bilemedin.'
Gizleyeceğim bu hayatı senden belki de, en ihtiyacın olduğu anda göstereceğim sana. Çünkü hep sana ait olduğumu bilirsen doya doya yaşamazsın benimle, boş verirsin biliyorum. O yüzden her an kaybedecekmişçesine yaşa, dolu dolu, en içten, en samimi duygularınla yaşa istiyorum beni. Ve sen bir gün değil; her gün iyi ki doğdun Bade."

Takvimi elimde daha sıkı tutarken komodinin çekmecesindeki çakmağı aldığım gibi banyoya ilerledim.
Çakmağı yaktığımda düşünmeden ateşe verdim kağıt parçasını. Çünkü düşünürsem yakamazdım.
Yakamazsam her şey kaybolurdu.
Yaktım.

Kağıdın yanışını izledikten sonra kalan küllerin gitmesi için musluğu açıp bir süre bekledim.
Ardından musluğu ve banyonun ışığını kapatıp bıraktığım telefona ilerledim.
Beynimi meşgul etmesi için mesajları okumayı denedim ancak okuduğum hiçbir şeyi anlamıyordum.

Hande tekrar kapıda belirdiğinde göz ucuyla onu gördüm ancak kafamı kaldırıp ona bakmadım.

"Annen nasıl oldu?"

"İyi." Hande'nin soğuk çıkan sesine alışkın değildim. Kaşlarımı çatıp başımı kaldırdım ve ona baktım.

"Sen iyi misin?"

Başını aşağı yukarı sallayıp valizindeki eşyaları çıkarmaya başlamıştı.
Bıkkınca yataktan kalkıp ayaklarımı sürüyerek yanına ilerledim ve eğilip beline sarıldım.
"Bir şey mi oldu güzelim?"

yeis, tayyip talha sanuçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin