Önümdeki annem ve babamın tabutuna baktım. Hiç kimsemiz yoktu. Öyle ki cenaze bile verilme gereği duyulmamıştı. Çünkü sadece cenazede ben vardım. Benim ise etrafımda kimse yoktu. Babamın memur emekli maaşı bana kalmıştı. Ama neye yarardı ki? Annem ile babamın sigortası yüzünden bir de 180 bin tl bankada duruyordu. Ben ise bu yağmurlu günde annem ile babamın ölüsüne bakıyordum.
Annem ile babamın bir trafik kazası sonucu öldüklerini söylemişti babamın polis arkadaşları. Kimsemiz yoktu dedim ya, babamın arkadaşı dediklerim de komiseri olduğu için benimle konuşmuşlardı. İletişim konusunda kapalıydım. Arkadaş ortamım yoktu. Derslerim iyiydi. Bu sene için üniversiteyi kazanmıştım hatta. Aileme bunu bile söyleyememiştim.
Burnumu çektim. Annemin sarı kısa saçlarına baktım. Her zaman kırmızı olan yanaklarına baktım. Hiç bir kırmızılık yoktu. Babamın yüzüne baktım. Siyah ve aralarında hafif beyazları olan saçlarına baktım. Yüzlerini inceledikten sonra odaya girdiler. Annem ile babamın yüzünü örttüler. Sonra ise tabutu kapattılar.
...
Eve döndüm. Ev bana onları anımsatıyordu. Her haliyle. Annemgilin odasına gittim. Yatağa uzadım. Yastıklar annem ve babamın kokusu kokuyordu. Gözlerimden yaşlar firar etti. O sırada yüksek bir gök gürlemesi koptu. Şimşek çaktı. Yağmur hızlandı. Burnumu çektim.
"B-beni bıraktınız, beni bıraktınız, ben bu dünyada kendi başıma ne yapacağım?" dedim. Her şeyden nefret ediyordum. Yastık ıslandığı için ters döndürecektim ki altında bir not buldum. Kaşlarımı çatarak o notu elime aldım.
"Selam, ben öylesine biri. Belki de senin için öylesine biri olmayacağım. Her neyse, bundan sonra hayatın eskisi gibi olmayacak. Sana haber vereyim, her an her şey olabilir. Kendini koru güzellik."
Etrafıma baktım. Daha sonra açık pencereye. Şuan kendimi berbat hissediyordum zaten. Bir de bu şakalar ile uğraşamazdım. Camı kapattıktan sonra odama gittim. Bir valiz hazırlayıp İstanbul'a gidecektim. Yatılı bir ünüversite ye kayıt olacaktım. Aklımdan bunlar geçiyordu çünkü. Çantamı hazırladıktan sonra bir kaç bir şey daha aldım. Sonra ise evin kapısını kilitleyip apartmandan çıktım. Dışarı çıktığım an rüzgar ile birlikte yağmur tanecikleri suratıma çarptı. Üstümdeki montun fermuarını örttüm. Sonra ise şiddetli rüzgarda yürüyerek taksi durağına gittim. Bir taksiye bindim.
"Nereye?"
"Havaalanına," dedim kısaca. Telefonumu çıkardım. Annem ve babamın cüzdanları telefonları bendeydi. Bir de bizim arabamızın yedek anahtarı. Ehliyetimi alır almaz babam bana arabayı verecekti.
...
İstanbulda bir küçük otel odasındaydım. Yatakta oturmuş bir şekilde bilgisayarımdan üniversite bakıyordum. Çok kalabalık tercih edilen üniversite istemiyordum. Kalabalıkları sevmezdim. O sırada önüme bir üniversite çıktı. Mevcuduna baktığımda tam tamına sadece 200 kişiydi. Hemen buraya gitmeyi planlarıma yazdım. Yatağa uzandım. Tavanı izlerken uyuya kaldım.
⭐
🌜🌛Uyandığımda bavulumun içinden bir tane kıyafet çıkardım. Evet, siyah giyecektim. Eğer üzgünseniz siyah sizi saklar. Eğer sinirliyseniz siyah sizin sinirinizi gizler. Eğer ağlıyorsanız siyah bunu da gizler. Eğer karanlıkta kalırsanız korkmayın, karanlık ta bir siyahtır. Ve siyah bizim koruyucu rengimizdir.
Siyah bir bol pantolon üzerine siyah badimi giydim. Üstüne de siyah ceketimi geçirdim. Benim renkli bir eşyam yoktu ki. Renkli bir şey alırsam siyahı aldatırmış gibi hissediyordum. Siyah saçlarımı at kuyruğu topladım. Odanın banyosundan kendime baktığımda çökmüş olduğunu gördüm. İlk defa kendimi böyle görüyordum. Demek mutluluk buraya kadarmış ha?
...
Üniversitenin önündeydim. Buraya gelmeden önce Rehber Öğretmen Hülya Hanım ile görüşmüştüm. Beni kapıda güler yüz ile karşılarken buruk bir şekilde gülümseyebildim sadece.
"Hoş geldin Arjincim," dedi Hülya Hanım.
"Hoş buldum Hülya Hanım," dedim.
"Bana Hülya Hocam diyebilirsin, her neyse hadi içeri girelim." Beraber içeri girdik.
...
Odama yerleşmiştim. Güzel bir odam vardı. Ve bir de oda arkadaşım vardı. Onun kim olduğunu bilmiyordum. Ailem öldüğü için bana yardımcı olmuşlardı. Buranın parasını belediye ödüyordu mesela. Bir de bu okul için seçmeler olması gerekirken benim için seçmeler yapmadılar. Sadece girmiştim. Her neyse. Bir tane çalışma masası seçip oturdum. Bilgisayarımı yerleştirdim.
Annem ve babam ile olan bir fotoğrafımı da çalışma masamın duvarına astım. Yarın seçilen kişiler okul için dışarıda toplanacakatı. Biraz uyku iyi olacaktı. Kendimi yeni uyanmama rağmen halsiz, uykusuz hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANAYAN YARAYA TUZ SÜR
ActionBir insanın her gittiği yerde başını bir bela bulur mu?