Bugün annemle babamın ölüm yıldönümü koskoca 17 sene bu sene zarfı içinde benden alınanlar ne kadar fazla ise benim onlardan aldıklarım bin misliydi.Ruhumu söküp aldıklarında daha 10 yaşındaydım.Daha çok küçüktüm ama küçük olmamı önemsemeden benden masumluğumu,ruhumu,çocukluğumu aldır.Onun yerine beni ruhsuz bir kadına çevirdiler annem ve babam o kazadan sonra hayata gözlerini yumdular beni ise daha ölmeden ölmenin,öldürmenin ne demek olduğunu öğrettiler keşke annemle babam hayat da olsalardı da beni bundan kurtarsalardı diyorum ama yok ne annem var ne de babam yapayanlızım bir hiçim bir görünmezim ama zamanı gelecek beni görecekler işte o zaman kimseye acımayacağım ama şuan evet gidip işlerimi halledip annemle babamı ziyarete gitmem lazım.
Tam masadan kalkıp gidecekken kapı çaldı "gir" dedim içeriye benim ekibimden fatih girdi komiserim cıkıyormuydunuz "diye sordu " evet bir şey mi oldu fatih "dedim tam bir sey söyleyecekti ki dışarıdan bağrışma sesleri gelmeye başladı fatih'e baktım belki biliyordur diye ama ona bakınca benim yüzümde olan ifadenin aynısı onun yüzünde de gördüm.
Kapıyı açıp koridora,sesin geldiği yere doğru kafamı çevirdim. Orada bir kalabalık vardı ama anlayamadığım için koridora çıktım ve kalabalığın olduğu yere doğru ilerlemeye başladım. Birde ne göreyim bir tane adam elindeki bıçakla etrafına kimseyi yaklaştırmıyor adama doğru yöneldim ki adam bir anda kolumdan tutup boğazıma bıçağı yasladı üzerinden şoku hemen atlattım tabi bu olaylar her zaman alışık olduğumuz şeyler adam "yaklaşmayın!yoksa kızın boğazını keserim" dedi ne kadar korktum anlatamam tam adamın elini tutup çevirecektim ki karşıdan gelen şişeyi son anda fark edip kafamı eğdim ve şişe adamın kafasına denk geldi ve dengesini kaybetti o sırada diğer polis memurları hemen gelip adamı tutukladılar.
Şişeyi geldiği tarafa baktığımda onu görmeyi beklemiyordum onun burda ne işi vardı? Yanıma gelen fatih sanki bilmiyormuşçasına "iyimisiniz komiserim" dedi "iyim fatih şişeyi kim attı?" Dedim ileride şuan bana arkası dönük olan 1,90 civarında olan adamı gösterdi "kim o fatih " diye sordum fatih dde"Toprak Barçın komiserim " dedi " peki burada ne işi var bu Toprak denen adamın " diye sordum fatih
"Daha demin sizin boğazınıza bıçak dayayan adamı buraya getiren o galiba para mı ne çalmış bende tam olarak bilmiyorum " dedi çokta önemli değildi "tamam fatih ben çıkıyorum " Dedim "tamam komiserim iyi günler"dedi
Koridorun sonuna geldiğimde elimi cebime attığımda telefonumu odada unuttuğum aklıma geldi kendime sinirlenerek geri kapıya yöneldim tam o sırada biriyle sert bir şekilde çarpıştım kafamı kaldırdığım da çarptığım kişini toprak barçın olduğunu gördüm 1-2 saniye bakıştık. Yeşil gözleri,hafif uzamış saçları biraz dağınık ama yine de hoş bir görüntü bırakıyordu yüzünü baktığımda suratsız gıcık ve sert bir görüntüsü vardı kirpikleri ise bir erkeğe göre fazla güzeldi gözlerimle boydan süzdüğüm de ise boyu oldukça uzundu 1,70 olan ben bile kısa kalmıştım. Ardından gözlerimi hemen üzerinden çektim ruhsuz bir şekilde "Afedersiniz " deyip arkamda ki kapıdan çıkıp gitti hayır insan bir kelimeyi bu kadar mı ruhsuz söyler ya
Bu duruma göz devirip telefonu almaya odama giderken arkamdan birini seslendiğini duydum kimin seslendiğini bildiğim için adımlarımı hizlandirdim çünkü şuan onu hiç çekemeyecektim. Odaya girdim ama pesimi bırakmaya niyeti olamasa gerek yanımda durdu fatih'e döndüm yüzünde ima dolu bir sürat ifadesi ile" komiserim o nasıl süzmek öyle adamı gözlerinizle sorguya çektiniz " dedi tam ağızımı açacaktım ki "sizde haklısınız burda böyle uzun ,kaslı,yakışıklı afeti devran birini görmek pek mümkün değil" yukarı bakıp derin bir iç çekerek "Ah ah haklısınız" dedi dişlerimin arasından
"Fatihhh" diye tısladığımda bir iki adım geri gidip "Tamam tamam şaka şaka " diyip ellerini ellerini havaya kaldırdı ve sanki elinde şekeri alınmış çocuk gibi dudaklarını büküp kollarını göğsünde kavuşturup masasına doğru ilerledi. Bende telefonumu alıp çıktım arabaya binip direk evin yolunu tutum yeşillik sevdiğim için evim sesiz sakin olan ormanin hemen yanındaydı evimin yanında bir kaç ev vardı ama hiç biriyle ilgilenmediğim insanlardı bir kaç kişi müstesna arabadan indiğimde özenle bakıp yetiştirdiğim çiçeklerin yanına giderek bir kaç tanesini toplayıp bir buket yaptım daha sonra çiçeklerime gözlerimle selam verdim ve kapıyı açıp eve girdim bugün benim için önemli bir gündü annemle babamın yanına gidecektim hemen hızlı bir duş alıp giyindim dalgalı omzuma kadar gelen siyah saçlarımı kurutmaya başladım aynada kendime bakarken çoğu insanın rengini bulamadığı ama benim için bal rengi olan gözlerim biraz kızarmıştı. Kendime aynadan son kez baktıktan sonra hazırlanıp evden çıktım arabanın olduğu yere doğru ilerledim arabanın kilidini açıp sürücü kapısı açıp arabaya bindim arabayı çalıştırıp mezarlığa doğru arabayı sürmeye başladım yol çok uzun olsada bir saat anca gelebilmiştim mezarlığın kapısını önüne arabayı park ettim arabanın içinde kendime bir kaç dakika süre tanıdıktan sonra arabadan indim başımı havaya kaldırdım ve gökyüzüne baktım bulutlar yağmurun yağacağını habercisi olan bulutlara ruhsuz bir şekilde baktım sanki benim halimi görüp bana acıdıkları için belkide ban bir ceza olarak yağdığıydı belki bunu bir gün bulutlara sorardım öldüğümde mezarlığın kapısından içeri girip ailemin bulunduğu mezara doğru ilerledim her adımım biraz daha yavaş bir daha ürkek sanki annemle babam karşıma geçip şuan bulunduğum bu halim yüzünden bende iğrenecekler gibi.
Mezarın önüne geldiğimde mezar taşlarına göz gezdirdimELİF EVSER MURAT EVSER
D: 12.06.1976 D: 20.04.1976
Ö: 08.06.2006 Ö:08.06.2006Elimdeki cicekleri mezarın üzerine koyup geri çekildim
"Anne baba beni affedin belki her defasında size bunu söylüyorum ama başka çarem yok ben bu hale gelmek hiç istemedim ama hayat bana hiç bir zaman isteklerimin yerine getirilmeyeceğini çok küçükken öğretti " Dedim ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı o sırada öyle bir gök gürlediki sanki gökyüzü yarılıyormuş gibi bir kaç saniye sonra bardak boşanırcasına yağmur yağmaya başladı dizlerimin üzerine çökerek ağlamaya devam ettim orada o halde ne kadar kaldım bilmiyorum fakat birini omzuma dokunması ile olduğum yerden sıçradım ani refleksle omzumdaki eli tutup çevirdim ve inleme sesi duydum arkamı döndüğümde buranın bekçisi olduğunu gördüm
"Kusura bakmayin"dedim bekçi " iyimisin kızım bir saattir burdasın merak ettim " dedi iyim anlamında kafamı sallamak ile yetindim hızlı adımlarla mezarlığın çıkışına doğru ilerledim arabama bindim yapmam gereken daha doğrusu artık oyunu başlatmam gerek arabayı çalıştırdım evime uzak olan yolu seçmemin tek sebebi o adamdı tam da zamanlamama göre denk gelmesi bugün şanslı bir günüm de olamam olabilir önümdeki aracın ona ait olduğunu elbette biliyordum araba kırmızı ışık yandığından dolayı durması sebebi ile sanki son anda fark etmişsim gibi frene bastım ve bingo arabaya arkadan orta bir şekilde çarptım sanki paniklemiş gibi hemen arabadan inip arabamda hasar var mı diye baktım sonuçta o benim arabamdı değil mi her ne kadar bilerek çarpsam da neyse ki çok bir şey yoktu öndeki aracın şoför kapısı açıldı kafamı o tarafa çevirmemle ikinci defa yeşil gözlerle karşılaştım ama bu sefer tesadüf değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölüm senfonisi
Misterio / Suspenso"Ailelerimizi seçemeyiz,kaderimizin de önüne geçemeyiz"dedi genç kız genç çocuğun yüzündeki ifade ile "belkide seni sevmek bir hataydı Açelya keşke karşıma hiç çıkmasaydın"dedi oğlan ve depoda yankılanan tek ses silahtan çıkan kurşun sesiydi. bir,i...