28~

1.1K 68 69
                                    

Gözlerim yanıyordu. Ensemden boynuma bir sıcaklık akıyordu ama tepki vermek bir yana dursun hissetmiyordum bile. Uzun bir süre zarfında yutkunduğumu hatırlamıyordum. Tetikteydim, hazırda bekliyordum gelecek darbeye karşı ama zaten çok büyük bir darbe yemiştim ben az önce. Kollarımı vücuduma iyice sardım sanki kendime iyi gelebilecekmişim gibi. Asfaltta olan bakışlarımı kaldırsam yürümeyi unuturmuş da düşermişim gibi geliyordu. Korkuyordum. Neyden korktuğumu artık bilmek içimde ki fırtınaları daha çok coşturuyordu.

"Saçmalıyorsun."

"Ya ne saçmalaması?! Sana aşık. Senin yüzünden istemiyor beni?"

"Bırak kolumu Ela. Kafayı mı yedin, yol mu yorgunusun yoksa içtin mi bilmiyorum ama kendine gel."

"Acı çekiyorum, acı! Sen bilemezsin tabi, haklısın. "A" desen etrafında pervane olan bir adam olduğu için bunu bilemezsin tabi!"

"O adam dediğin kişi benim abim. Diğer abilerimden bir farkı yok! Gereksiz düşüncelerini kendine sakla."

"KÖR MÜSÜN SEN? GÖRMÜYOR MUSUN SANA OLAN İLGİSİNİ?!"

"Kes sesini artık!"

"Sen- sen onun sevgisini hak etmiyorsun. Ben onun için her şeyi yapmaya hazırken hiçbir şeyden haberi olmayan sen... Onun sevgisini gram hak etmiyorsun."

Beynimde yankılanan sesler ile kirpiklerimi yumdum acıyla. Beni mi seviyordu gerçekten? Burnumdan derin bir nefes alırken yanağımın içini ısırdım. İçim daralıyordu. Kusmaktan nefret etmeme rağmen geçecekmiş gibi kusmak istiyordum içimdeki şeyleri. Hızlı hızlı ilerlediğim yolda bir bedene çarpınca geriye doğru savrulmuştum. Birbirine dolaşan ayaklarım yüzünden az kalsın düşecekken çarptığım bedenin sahibi kolumu tutup kendine çekince dengemi anca sağlayabilmiştim. Dudağımdan şaşkınlık nidası dökülürken utanç dolu bakışlarımı yukarı kaldırıp görmeyi beklemediğim yeşillere diktim gözlerimi. "Bana cevap vermemenin nedeni dalgın olman mı yoksa?"

"Alp?"

"Alp tabi! Nasılsın Ayperi? Bana cevap vermeyeli?" iri elleri koluma tutunmuş adama baktım. Gözümden bir damla yaş dökülünce kafamı hemen sağ tarafa çevirdim. Işıkları kapalı evlere bakarken, dudağımı ısırdım. Kolumda ki elinin tutuşu hafifledi ama hâlâ olduğu yerde duruyordu. "Manyak mısın sen, buraya gelinir mi? Ya birisi görürse babamlara söylerse-"

"Niye ağlıyorsun?" sesi az önceki halinden daha sakin gelirken parmakları çenemi kavradı. Yüzümü yüzüme çevirirken sinirle yanağıma süzülen yaşı elimin tersiyle sildim. "Sen anlamıyor musun beni?! Mahallenin diline mi düşeyim, bunu mu istiyorsun?" sesim kısık ama söylediklerim keskindi. Sinirliydim. Kime ve neye olduğu belli değildi. Durdu. Yeşil gözleri buğulu bakan gözlerime baktı bir süre. Sonra kaşları çatıldı yavaş yavaş. Hâlâ çenemde olan parmağı  minik bir hareketle okşadı tenimi. Burnum burnuma değecek kadar yaklaştığında artık ikimizde sinirliydik. "Ben diyorum ki "Niye ağlıyorsun?" sen diyorsun ki yok mahalle yok bir şey.-"

"Sana ne benim niye ağladığımdan? Canım istiyor ağlıyorum! Uzaklaşsana biraz."

"Ne demek bana ne? Sen ağlıyorsun ve bana ne mi? Ayperi! Çıldırtma insanı." kolumu elinden kurtarıp bir adım geri gidince diğer eli havada kalmıştı. Benim kalbim paramparçaydı, ritmini bozmasına hakkı yoktu. ''Git, şuan konuşmak istemiyorum.''

Yıldızların ArkadaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin