O ölene dek vazgeçmeyeceğim.|0.1

205 23 6
                                    

Şimdiden uyarayım, argo, şiddet, ve cinsel içerikli sahneler bu hikayede çok yer alacak. O tarz sahnelerden önce uyarı yazacağım elbet, fakat rahatsız olanlar şimdiden gidebilir.

++

Şimdiki Zaman,
Tanrısal bakış açısı;

Min Yoongi, Suga veya Min Suga... artık nasıl seslenmek isterseniz.

Suga, çetesini yine yanına çağırmıştı. Kar maskelerini işaret ederek, "Takın lan şunları." demişti. Aralarından birisi, "Patron, bir iş mi var yine? Bu sefer kim?" dedi, Suga'ya bakarak. Suga, derin nefes alarak ayağa kalktı ve soruyu yönelten çocuğa döndü. "Evet, Seok. İşimiz var. Geçen dövdüğümüz piç kurusu var ya? Akıllanmamış, yine kızları tecavüz ediyormuş. Bu sefer onu geberteceğim." Demişti Suga ciddi bir sesle. Hepsi başını sallayarak maskeleri taktı. Suga bu sefer gözleriyle sopaları işaret etti, "Şunlarıda alın, pezevengi ben halledeceğim zaten. Sizde adamlarını döversiniz şunlarla." İlerleyerek onlara emir vermeye devam ediyordu. "E peki ya patron, siz neyle saldıracaksınız?" Suga sırıttı. "Benim tarzımı hâlâ çözemedin mi, Kang? Beni biliyorsun..." Kang başını salladı. Suga lafı fazla uzatmadan ilerlemeye başladı.

'Piç kurusu' diye adlandırdığı adamın mekanının üstünde olan ramen restoranına çetesiyle beraber giriş yaptı. Suga etrafına göz gezdirdi ve keskin bir şeyler aradı, aha! İşte bulmuştu, evet, ramen çubukları. Karşısında yemek yiyen adamın elinden çubukları kaptığı gibi, mekana ilerledi. Karşısındaki adamı görünce sırıttı. Adam bir hışımla ayağa kalktı, ve kafasını iki tarafa eğerek kütletti. Yoongi, bu hareketine karşı güldü.

"Azrail'in olmaya geldim, sikik!" Elindeki çubuklara son bir bakış attı ve çubukları sıkıca kavrayarak hiç tereddüt etmeden adamın üstüne atladı ve çubukları adamın göğsüne sapladı. Nasıl mı? Oraya girmeden önce onalrı sivrileştirerek tabii. Etrafa ve yüzüne sıçrayan kanları umursamadan çubukları geri çekerek ayağa kalktı. Ağzının kenarına gelen kanı, eliyle silmek yerine diliyle sildi. Çetesine döndü ve emir verircesine, gür sesiyle konuştu. "Diğerlerini halledin! Parayı da alacağım."
Çetesi diğer adamları döverken, Yoongi ilerleyerek parayı aramaya başladı. Dövüş seslerinden, polisi arayan adamı duyamamıştı. Park Jimin ise, Min Yoongi'nin avına çoktan çıkmıştı. Yoongi, büyük bir rahatlıkla ilerledi ve parayı bulduğu gibi çantayı sırtına atarak mekandan çıkış yaptı. Sigarasını yaktı ve dışarıda rahat rahat ilerledi. Fakat, arkasında duyduğu sesle duraksadı.

"Min Yoongi, tutuklusun!" Arkasını döndü ve sırıttı. "Ah... sana da merhaba, Park Jimin." Yoongi, önünü dönerek hızlanmaya başladı. "Gel buraya! Tutuklusun dedim." Jimin bir hışımla arabadan indi, Yoongi koşarken Jimin'e seslendi, "Gel de yakala bebeğim!" Hızını dahada arttıran Yoongi, izini kaybettirmeye çalıştı. Her ne kadar çabalasa da, nafile. Park Jimin yine aralarındaki mesafeyi kapatarak ona yetişti. "Çocuk mu oynatıyorsun burada Yoongi? Gel dediysem geleceksin." Yoongi yavaşladı ve arkasını döndü. "Sert çocuk seni. Ah, çok ısrar ettin. Geliyorum." Yoongi, alaycı ifadesini takınarak Jimin'e baktı ve sırıttı. "Bu arada, hiçte sert çocuk değilsin haberin olsun. Asıl sert çocuk benim." Jimin, Yoongi'yi peşinden arabaya sürüklüyordu. "Hmm, öyle miymiş? Kanıtla o zaman." Yoongi sırıtmaya devam ediyordu. "Haa, beni yatağa at diyorsun yani? Hmm, bana uyar." Hâlâ alaycı ifadesini koruyordu. Jimin, bir anda Yoongi'ye döndü. "Min Yoongi!" Hafifçe güldü ve Jimin'in surat ifadesine baktı. 'Ah, bu adam nasıl polis olmuştu? Şuna bak, iki laf edilince yanakları kızarmış.' diye içinden geçirdi Yoongi.

Min Yoongi, sigarasını eline almış, Park Jimin'i bekliyordu. Jimin, sorgu odasına girdi ve Yoongi'nin karşısına geçti. "Amacın neydi Yoongi? Adamı ağır yaralamışsın." Yoongi gülümsedi.
"Ölme riski var mı?"
"Var." Yoongi'nin gülümsemesi büyüdü. "İyi yapmışım. Keşke ölseymiş, piç kurusu."
"Vazgeç Yoongi, o adama hiç bir şey yapmayacaksın!"
"O piç ölene kadar vazgeçmeyeceğim Park!" Yoongi, adeta gürlemişti, sonrasında lafına devam etti. "O adam kaç kadını tecavüz edip öldürdü haberin var mı? Eğer o orospu çocuğunu öldüremezsem bu devam edecek." Ayağa kalkarak Jimin'in çenesini kavradı ve kendine yaklaştırdı. "Ve ben, o adamı öldürünce, bana hiç bir şey demeyeceksin Park. Çünkü o, ölmeyi hak ediyor. Ben ise kadınlara iyilik yapıyorum." Lafını bitirdi ve sigarasını bir kere daha içine çekip dumanını Jimin'in suratına üfledi. Sigarayı masaya bastırarak södürdüğünde ise Jimin'i bırakmıştı. "Şimdi, bırak beni Park. Serbest bırak beni. Senin bu aptal sorgunla uğraşamam."

Şimdiki Zaman,
Yoongi;

Sorgu odasından çıkarak evime yöneldim. Ellerim cebimde, yere bakarak ilerliyordum. O adamın ölmemesi demek, dünyanın kötülüğü demekti. Evet, serseri olabilirdim. Ama insanların, özellikle kadınların kötülüğünü asla istemem. Annem, ben daha çok küçükken gözümün önünde 17 farklı yerinden bıçaklandıktan sonra en başta kız kardeşim olarak tüm kadınları korumaya yemin etmiştim. Bu orospu çocuğunu bir daha bulayım var ya... öyle bir döveceğim ki. Normalde işkence fikirlerim olmasa bile ben bu piç kurusunu çok farklı yollar ve işkencelerle mahvedecektim. Biraz kafamı dağıtmam gerekiyordu. Namjoon ve Jungkook'u çağırsamda içsek mi biraz? Kulağa güzel geliyordu. Öncelikle Namjoon'u arayacaktım.

------
Her zaman gittiğimiz o barda oturup içiyorduk. Namjoon, bana döndü. "Eee, anlat ne bok yedin? Kimi dövdün yine?"
"Ne dövmesi oğlum? Adam yaraladım. Ama haketti. Aslında öldürecektim onu orada. Ulan, kahretsin ya! Neden öldürmedim ben o adamı..." Elindeki içkiyi kafasına diktiği gibi bitirdi. Jungkook, Yoongi'ye baktı. Elini Yoongi'nin sırtına koydu ve hafifçe sırtını sıvazladı. "Abi, sakin ol tamam mı? Eğer böyle devam ederse içeri alırlar seni." Ofladım. "Sence bu benim umurumda mı Jungkook? Benim kadınlara bir şey olduğunda dayanamadığımı biliyorsun.  Alırlarsa alsınlar. Ama eğer alırlarsa, kız kardeşime göz kulak olun tamam mı?" İkisi de gülümseyerek başını salladı. Onlar, en iyi dostlarımdı. Eğer bana bir şey olsa bile, onların kız kardeşimi koruyacaklarına emindim.

------
5 Saat sonrası,
Tanrısal bakış açısı;

Yoongi, koltukta o adamı nasıl mahvedeceğini hayal ediyordu. Alt dudağını dişlerken tavanı izliyordu, o sırada kız kardeşi içeri girdi. "Abi?" Yoongi hemen gülümsedi, "Yuna. Nasılsın?" Yuna gülümseyerek abisinin yanına oturdu. Yoongi biraz daha alan açarak daha rahat oturmasını sağladı. "Okul nasıldı güzelim?"
"İyiydi," saçlarını kaşıdı. "Sen, ne yaptın bugün? Biraz düşünceli gibisin. "Ah... Yok bir şeyim."
"Emin misin?" Yoongi başını olumlu şekilde salladı. "Karakolluk falan olmadın yani?" Yoongi bir anda duraksadı. "Ne? Sen nereden... yani, hayır. Hayır yok öyle bir şey."
"Polis seni götürürken oradaydım abi." Sertçe yutkundu, kız kardeşinin onu böyle görmesi hiç hoşuna gitmiyordu. "Ne yaptın abi?" Yuna derin bir nefes aldı. "Çeten olduğunu biliyorum. Ama daha önce hiç polis arabasıyla götürülmedin. Ne yaptın?" Derin bir nefes alarak Yuna'ya baktı. "Pekâlâ, adam yaraladım. Hastaneye kaldırıldı." Yuna'nın gözleri yuvarlarından fırlayacak kadar büyümüştü. "NE?" Yoongi, düz bir yüz ifadesiyle baktı. "Haketti. Keşke geberseydi." dedi ve ayağa kalkıp uzaklaştı. Yuna, daha şokunu atlatamamış bir şekilde otururken Yoongi kendisini yatağına bıraktı. Kendi kendine düşünürken aklına yine farklı farklı fikirler gelmişti. Bu fikirlerle beraber derin bir nefes verdi ve kendince konuştu. "O piç kurusunu kimse elimden alamaz. Onu mahvedeceğim. Onun sonsuz uykusunun sebebi ve son göreceği kişi olacağım." dedi.

---

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YOU'RE ARRESTED!  +18 |YOONMİN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin